Geçtiğimiz hafta doğu Karadenizin bıçkın şehri Trabzon’da idim. Bu hafta ilginç bir tesadüf olsa gerek soluğu Edirne’de aldım. Doktora öğrencilerinin eğitimlerini tamamlayıp tez aşamasına geçmeden önce yapılan doktora yeterlik sınavına katılmak üzere Mimar Sinan’ın muhteşem eserlerinden biri olan Selimiye Camisinin gölgesindeki Trakya Üniversitesine geldim.
İçinden tren yolu geçen Üniversiteyi biliyordum ama bu defa içinden otoyol geçen Üniversiteyi de görmüş oldum. Merak etmeyin, daha öncelerde de bu kenti ziyaret etmiştim. Gençlik yıllarımda otomobille yurt dışına geçişlerimde Kapıkule sınırında çok bekledim! Ama en önemlisi Kırkpınar Yağlı Güreş müsabakalarını izliyor olmam idi. 650. sinin düzenlendiği yılda yine Edirne’deydim. Kırkpınar Yağlı Güreşleri UNESCO’nun somut olmayan Kültür Mirası içine alınmasını büyük bir sevinçle öğrenmiştim.
O günlerde Trakya Üniversitesi Kırkpınar Spor Bilimleri Fakültesi bir kongre düzenlemiş ve davetli konuşmacı olarak Osmanlı’nın bu en önemli kentlerinden birinde birkaç günümü geçirmiş idim. “Trak” denilen topraklar olarak da bilinen bu bölgenin hem tarım hem de çok önemli bir endüstri coğrafyası olduğunu belirtmeliyim.
Son iki hafta içinde bu iki kadim kentte gördüklerim ve yaşadıklarımdan sonra ülkemizde bir spor müzesinin açılma zamanının geldiğini yazmak zorundayım. Küçük de olsa bazı girişimlerin varlığından haberdarım. Bunu nerede yaratmalıyız sorusuna cevap aramak için spor gazetecilerine, spor bilimleri ve olimpiyat komitesi üyelerine sormak gerekir diye düşünüyorum. Yakında yapılacak olan spor bilimleri derneği olağanüstü e-genel kurul esnasında ve olimpiyat komitesinin faaliyetlerinde bir araya gelecek üyelerin görüşlerini almakta yarar görüyorum.
2036 Yaz Olimpiyat Oyunları için aday olmayı düşündüğümüz İstanbul, bu iş için ideal bir kent olabilir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi bunu bir kez daha düşünmelidir.
Naim Süleymanoğlu’nun rekorlar kırmasında yüzlerce kez kaldırdığı halter barları, Mete Gazoz’un günde 600 kez attığı oklardan biri, Cemal Kamacı’nın boks eldivenleri, Halit Kıvanç’ın maç anlatırken kullandığı metal mikrofon, Can Bartu’nun kramponları, Hüseyin Alp’in basketbol ayakkabıları, sporla ilgili yayınlanan ilk dergiler, kitaplar, ilk naklen yayınlanan maç filmleri (kasetleri), Metin Oktay’ın forması, Turgay Şeren’in kaleci eldivenleri gibi birçok materyal bu müzede yer alabilecektir.
Edirne’deki görevimizi tamamladıktan sonra ertesi günün sabahında Marmara Yelken Kulübünün yelken sporcularının çeşitli motorsal özelliklerini test ettik. Ardından Bedri Baykam ve Emin Kafkas’ın iki farklı konudaki konferanslarını izledik. Kulübün binasındaki eski fotoğrafları inceledim. İlk kullanılan pirat teknesi, laser tekneleri acaba nerelerdedir diye düşündüm.
Haftayı, gelecek haftanın hazırlıklarını yapmak üzere bitirmek üzereyim. Çaylar masamda, kitaplar karşımda, test sonuçları bana bakıyor, düzeltilecek makaleler ayaklanmış durumda… İşte bunların arasından çıkan yazı bu. Spor müzesini kuralım derim…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!