Doğrusunu söylemek gerekirse son senelerde spor, ekonomiye yeterli derecede katkı veremiyor. Bunun birinci nedeni seyirci kayıpları, televizyon yayınlarından dolayı tembel bir taraftar ordusu ve çok yavaş oynanan maçlar olabilir mi? Bazı ülkelerde özellikle spor oyunlarında eğer takımlar oyunu yavaşlatırlarsa seyirciler tarafından ıslıklanıyor. Keza eğer hakemler de göz göre göre hatalı düdük çalarlarsa onlar da bu ıslıklardan paylarını alıyorlar.
Spor ,eğer büyük organizasyonlar yapılırsa ekonomiye destek verebiliyor. Burada sponsorların rolü çok büyük. Reklam yerine ürünlerin daha kalıcı bir şekilde seyircilerin belleklerinde kalmasını sağlayan sponsorluk faaliyetleri başka bir büyüklük olarak algılanıyor.
Son yıllarda, büyük oyunları düzenleyen ülkelerin para kazanamadıkları gibi büyük ölçüde zarara uğradıkları görülüyor. 2004 Atina’dan bu yana ne yazık ki, Olimpiyat Oyunlarını düzenleyen kentler para kaybetmeye devam ediyorlar. Bu sonuçların varlığına rağmen acaba neden bu organizasyonlara ev sahipliği yapmak isteyenlerin sayısı durmadan artıyor?
Aslına bakılırsa bu işlerin arka planında uluslararası federasyonların sponsorları olan şirketler yer alıyor. Kentler, federasyonlar, ülkeler bu işe göz kırptıklarında, bir çiçeğin mükemmel özünü keşfeden arıların hareketi gibi davranıyorlar. Yeter ki bir çiçek olsun ve kokusunu, ruhunu arılara sunmak isteyen ortamlar oluşsun…
Yollar, oteller, statlar, spor tesisleri, yeni ulaşım alternatifleri uluslararası spor organizasyonlarında öncelikli olarak önem kazanır. Yollarınız olsa da trafik çok önemlidir. Oteller ve gastronomi, bu turnuvalarda çok daha fazla önem kazanır. Tiyatro ve müzik aktiviteleri hatırı sayılır bir etki yaratır.
Spor tesisleri konusu artık ultra öneme haizdir. Bu tesislerin proje aşamasından itibaren her noktasında yüksek düzeyli eğitim almışların yanında, bunların kültürel düzeyinin yüksek olmasını sağlamak gereklidir. Yalnızca eğitim yeterli değildir. Kaliteli ve vizyoner bir kültürle bezenmiş mimarlara ihtiyaç vardır. Bu işler ihale esası ile verilecek olsa da şirketlerin elemanlarının özellikleri ayrıca değerlendirilmelidir.
Hayatında bir defa bile futbol maçı izlememiş, atletizm yarışlarının yakınından geçmemiş, yüzme yapan bir sporcunun start taşından çıkışında heyecan duymamış, maraton koşan atletlerin yüz ifadelerini görememiş, alp disiplininde iniş yapan kayak sporcularının finişe daha çabuk ulaşabilmeleri için gösterdikleri yüksek tempoyu izlememiş bir mimarın iyi bir spor tesisini çizebilmesi mümkün değildir.
Spor her ne kadar bir sahne sanatı gibi algılansa da aslında bir ekonomi ve bir o kadar da kültürdür. Bunların ölçülebilmesi için elimizde net bir test aracı yoktur. Kültürün olmadığı bir yerde ne spor ne de ekonomi gelişir. Bu nedenle sporu, her zaman ekonominin bir parçası fakat kültür ile desteklenmiş şekilde düşünmek gerekir. Böyle olursak kıpırdayabiliriz.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!