Kaybettiklerimizin arkasından yazı yazmak çok zor… 1975 yılından bu yana yolu Spor Akademisinden geçen herkesin bildiği, tanıdığı ve sevdiği iki çınarımızı geçtiğimiz günlerde hem de aynı gün içinde kaybettik. Dr. Hüseyin Çolakoğlu ve Dr. Yılmaz Çobanoğlu, Gençlik ve Spor Akademilerinin kurulması aşamasından gelişmesi ve büyümesi için olağanüstü çaba sarf eden eğiticiler idi…
Ankara, İstanbul ve Manisa Gençlik ve Spor Akademilerinin kuruluşu 1974 yılına kadar uzanır. Ankara’dakine 19 Mayıs Gençlik ve Spor Akademisi ismi verilmiş idi. 1975’te ise aynı anda İstanbul ve Manisa’da birer Spor Akademisi daha kuruldu. İstanbul’a “Anadoluhisarı Gençlik ve Spor Akademisi”, Manisa’dakine ise doğrudan “Gençlik ve Spor Akademisi” denmişti…
Bu satırların yazarı, Ankara’daki özel yetenek sınavlarına girmiş ve onuncu yedekten kazandığı bu sonucu, eğitimin başlamasında yaklaşık bir ay kadar sonra eve gelen bir sarı zarfın içinden çıkan haberle öğrenmişti. Şöyle yazıyordu: “Sizin girdiğiniz sınavlarda onuncu yedekten kazandığınızı size ne yazık ki ancak şimdi gönderebildik. Okullar açılmış olsa da isterseniz istediğiniz bir akademide öğreniminize başlayabilirsiniz…”
Sonrası, bilemiyorum uygun bir anlatım mıdır, çorap söküğü gibi ilerledi. Türkiye sporda dört yıllık bir lisans eğitimine geçmişti. Spor Akademilerinde görev yapacak tüm öğretim elemanları lisans tamamlama yapmışlardı. Bunun dışında, büyük bir bölümü özel spor eğitimi için Almanya ve Amerika’ya gönderilmişlerdi. Yukarıda sözünü ettiğim hocalarım bu eğitimlere katılanlar arasında idiler. Üstelik o günkü koşullarda Master sonrası Doktoralarını da tamamlamışlardı. Hüseyin hocamız rahmetli Prof. Dr. Necati Akgün, Yılmaz hocamız rahmetli Prof. Dr. İbrahim Armağan ile çalışmıştı…
Bu hocalarımızın öğrencilerinden biri olmak benim için büyük bir onurdu. Şu anda bir hayli fazla sayıda spor bilimleri alanında üst düzeyde görev yapan birçok arkadaşım bulunuyor. Onlar sayesinde biz bu günlere geldik. Saygı ile anıyorum…
Öğrenciliğimiz dışında Asistan, Öğretim Görevlisi, Öğretim Üyesi olabilmeye çalıştığımız dönemlerde bu hocalarımız ile birlikte çalıştık. Yeni bölümler, yüksek okullar, lisans, master ve doktora eğitimleri için programlar hazırladık. Bugünkü Celal Bayar, Dokuz Eylül ve Ege Üniversitelerindeki Spor Bilimleri Fakültelerinin kurulması, açılması bu hocalarımız ve onların öğrencilerinin gayretleri ile mümkün olmuştur.
Küçük bir anı ile yazımı bitirmek istiyorum: Dördüncü sınıfın bahar dönemine başladığımızda Spor Akademisi Başkanı olan Dr. Hüseyin Çolakoğlu, beni odasına çağırıp şunu söylemişti: “Yavuz, siz mezun olamayacaksınız çünkü “Türkçe Sözlü Anlatım” dersi için hoca bulamıyoruz…” Çok şaşırmış ama “Neden bir Lise’den Türk Dili ve Edebiyatı hocası istemiyoruz” demiştim. Başkan, 3 yıllık mezun olan öğretmenlerin lisans eğitiminde görev yapamayacaklarını bildirmesi üzerine durumu biz öğrenciler ele alıp bir çözüm bulmuştuk: Bir şekilde Rüştü Şardağ hocamıza ulaşmış ve onun bu dersi yürütmesini sağlamış idik.
“Bir gece ansızın gelebilirim” isimli şarkının bestecisi olan hocamız ile Türkçe ve sözlü anlatım konularında müthiş bir dönem geçirmiş ve mezun olabilmiştik.
Düşünüyorum da bizler daha o günlerde Bologna sistemine mi başlamıştık?
Hocalarımıza Allahtan Rahmet, hepimize sabırlar diliyorum. İsimlerini bilimsel faaliyetlerden birine verilmesini teklif ediyorum.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!