İnsanların ses çıkararak konuştuklarını anlamakta güçlük çekiyorum. Renklerine bakarak değerlendirmek daha doğru oluyor. Herkes konuşuyor, yazıyor, yorum yapıyor. Ama gençlik elden gidiyor, bundan söz eden yok…
Eğitime verilen bu aralar hareket, egzersiz, antrenman, aktivite, alıştırma, oyun; ne derseniz deyin en çok zarar görenler bunları yapamayanlar oluyor… Çocuklarımız, gençlerimiz, yetişkinlerimiz geleceğe olan umutlarını tüketiyorlar. Bir yerde çok ciddi hata yapıyoruz.
Bir sporu yapmaya veya onun en temel hareket parçalarını denemeye başlamanın yaşı, yapılan sporla ilişkili olarak 2,5 yaşına kadar inmektedir. Zekâ, çoklu zekâ, duygusal zekâ, sosyal zekâ, bilişsel yapı, vb. özellikler spor yapılırsa daha üst düzeylere ulaşmaktadır. Bakın bugünün başarılı insanlarına, hepsinin hareketle olan ilişkisi, sporla doğrudan veya dolaylı bağlantısı bulunuyor.
Çocuklarımıza, gençlerimize spor ruhunu veremezsek onların geleceklerini çalmış oluruz. Bu ruh vericisinin adı Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenidir. Hatta eğer kulüp takımlarında yer alan aktivitelere katılıyor ise oradaki antrenördür. Tam bu noktada bu meslek sahiplerinin nerede yetiştikleri önem kazanacaktır. Sorunun cevabı çok basittir: Üniversitelerde, Üniversitelerin Spor ile ilgili bölümlerinde…
Dönüp dolaşıp hep aynı noktaya geliyorum ama bunu açık öğretim yöntemi ile yapmaya kalkarsanız, ileride spastik oranı çok artmış bir kitle ile karşılaşacağız. Bu karara varanların isimlerini tek tek öğrenmek istiyorum. Yetkili mercilerimiz bu konuya el atmalıdırlar.
Psikoloji eğitimini açık öğretim ile vermeye kalkanlar, başta Cumhurbaşkanlığımız olmak üzere tepki ile karşılandılar. Nitekim bu yanlış karardan dönüldü. Peki, ya spor eğitimi? Nerde Spor Bilimleri Derneği, nerde Spor Hekimliği Derneği, nerde Türkiye Beden Eğitim Öğretmenleri Derneği? Yalnızca isim olmanın ötesine geçemiyorsak bırakalım bu işleri…
İşin ilginç yanını da paylaşmak istiyorum. Halihazırda Üniversitelerin Spor Bölümlerinde akademik kadroda çalışan ve bir lisans diplomam daha olsun diyerek bu programlara kayıt olanlarımız var. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusunun tam karşılığı olsa gerek…
Kulüplerin yetkililerinin yaptıkları konuşmalarla yazımı sürdüreyim. Merak etmeyin çok kısa olacak, küçük bir öykü ile bitireceğim. Geçen sezon başındayız. Fenerbahçe Akhisar’da yenilir. Sonra uçak yerine otobüsle İstanbul’a dönerler. Bir arkadaşım sordu, “Sen FB’nin Başkanı olsaydın ne yapardın? Cevabım kısa ve net idi: “Her futbolcumu özel jetler ile İstanbul’a gönderirdim…”
Bu cevabın rengi ve sesi de aynıdır. Mesele burada gizlidir…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!