Akşamın serinliğinde Marinanın girişinde Sadun Boro’nun sözleri ile karşılaştım. Denizleri ve kıyıları temiz tutun diyordu.
Pandemi öncesinde ziyaret ettiğimiz bir dostumuzun daveti üzerine gittiğimiz Ören’de, Boro’nun turladığı ve Dünyanın en güzel ve en temiz koylarını görüyorsunuz. Ama yakın gelecekte bu temizlik kalır mı soru işaretleri var! Güzellikler temizlik ile bezenmezse pek işe yaramaz.
Ören, Milas’ın bir mahallesi artık. İnanılmaz bir taş zenginliği var. Bunun anlamı antik dönemlerden kalan eserlerden alınan bu malzeme ile köyde yapılan evler. Her tarafta bir duvar, bir agora veya stadyum benzeri yapılar kendini gösteriyor. Yeni insanlar, beton ve demirlerle yeni tip evler yapmışlar, oralarda yaşıyorlar.
Çok yakınında termik bir santral var. Baca yüksekliğinin 300 metre olduğu söyleniyor. Tribün bakıcısı bir köy sakini ile yaptığım sohbette oldukça iyi bir filtre sisteminin olduğunu söyledi. Köy iç insanları çalışkan ve yaratıcılar. Böreğin her türlüsünü oldukça iyi şekilde yapabiliyorlar. Otlusu ve patateslisini yemekten diğerlerine sıra gelmedi.
Ören için haritaya bakarsanız, Akyaka ile Bodrum arasında olduğunu görürsünüz. Yani meşhur Gökova Körfezinin kuzeye tarafının ortasında bir yer. Marinadaki teknelere gelecek defa daha dikkatli bakacağım. Burada gördüklerimin büyük bir kısmı ile Atlantiği geçebilirsiniz. Sakin, sessiz ve oldukça güzel bir yapı gibi görünüyor. İşletmeciliğini soramadım. Onu tekne sahibi arkadaşlarımdan öğreneceğim.
Küçük bir uyarıda bulunayım; Keramos’a gelirken deponuzda bir miktar yakıt ya da bataryalarınızın en az yarısının dolu olmasına dikkat edin. Orada akaryakıt ihtiyacınız olduğunda bildiğimiz petrol istasyonları yok. Sanayi sitesine gidip oradaki bir tankerden yakıt alabileceğiniz size söylenir!
Pazarına gelince, biz cumartesi gününde kurulanına gittik. Sabah erken başlıyor, öğleye herkes tezgahını kapatıp gidiyor. Ören sakinleri bunu bildikleri için sabah Pazar yerine geliyorlar. Sebze olarak börülce’yi görünce saldırdım. Ama oranın değilmiş. Henüz oradakiler olgunlaşmamış. Domates, biber, çalı fasulyesi, kayısı, çilek dönemin meyve ve sebzeleri olarak göze çarpıyor.
Fakat şimdi yazacaklarıma dikkat edin: Bütün kadınlar olağanüstü börek ve türlerini yapıyorlar. Peynirlisi, otlusu, patateslisi derken yemeden, almadan geçemiyorsunuz. Önceki gün uğradığımız dükkânda su böreği yapıyorlardı. Çay içerken kurabiyeleri test ettim. Sabah geliriz dedik fakat yollara düştük. Şimdi izin verin İzmit’e doğru yelken açayım. Akşama yazımı bitirir ve siz okurlarına yollarım.
Başka bir Keramos yazısında buluşmak üzere. O defa Şükrü Tül ve Bilge Umar’dan bazı bölümler olacak.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!