Yaz Olimpiyat Oyunları sona erdi. 2020 yılındaki oyunlar Pandemi nedeni ile yapılamayınca 2021’e kalmıştı. Bu nedenle Spor Federasyonlarının Başkanlık seçimleri de bir yıl ötelenmiş oldu. Şimdilerde yeni adaylar, var olan başkanlar kulis faaliyetlerini hızlandırdılar. Kulüpler ziyaret ediliyor, etkili ve yetkili kişilerle temas kuruluyor, hatta milli sporcular ile görüşülerek başkanlık garanti altına alınmaya çalışılıyor.
Gördüğünüz gibi spor federasyonlarının başkanlığı için yapılacak seçimlerde adayların birçok faktör ile uğraşması gerekiyor. Genelde başkanlar, seçimlerde kendilerine oy verecek kulüp başkanlarını kendi yönetim kurullarında yer veriyor. Böylelikle nereden baksanız sayısı 6-10 arasında değişen yöneticilerin, kulüplerindeki delege sayıları ile oyların belki de yarıdan fazlasını garanti hale getiriyorlar.
Benim anlamadığım, ülkemizde her sektörde atamanın daha çok rol oynadığı bir sistem varken sporda bu seçim sisteminin devam etmesidir. Hoş, mevcut yapıya uygun değilseniz şansınız düşük olacaktır. O sporu bilip bilmemeniz de önemli değildir. Aday olmaya kalkarsanız başka faktörler sizin başkan olup olmamanızı etkileyecektir. İşin bir başka tarafı, federasyonlar özerk şeklinde lanse ediliyor olsa da tüm harcamalarının tamamına yakınını devletten almalarıdır. Bu yüzden bazı federasyon ofislerinde çok sayıda personel istihdam edilmektedir. BU da ayrı bir tartışma konusudur.
Federasyonların özerk olmalarına rağmen antrenör eğitimlerinde bir spor genel müdürlüğüne bağlı bir dairenin ön planda olması da dikkat çekicidir. Özerklik denilince kuşkusuz herkes önce bir bütçe ve o bütçenin kullanılmasındaki rahatlık şeklinde bir düşünceye sahiptirler. Ama kazın ayağı öyle değildir. Personelin alımı ve görevlendirilmesinde başka kişi ve kurumlar son derece etkilidir. Görevlendirilen antrenörler klasik devlet memuru kapsamında ücret almaktadırlar. Birçok milli takım antrenörü bu işi gönüllü olarak yapmaktadır. Başarı veya başarısızlık ölçütleri belli değildir. Milli takım antrenörlerinin büyük kısmı kulüp antrenörüdür.
Başkanlık seçimlerinde bir çerçeve yönetmelik hükümleri uygulanıyor. Her federasyonun spesifik özellikleri olabiliyor. Seçimlerde, kimsenin kuşkusu olmasın tabii ki siyaset son derece etkilidir. Ama 1948 yılından sonra 2021’ e gelindiğinde aldığımız 13 madalyayı başarı olarak göstermek aklımız ile dalga geçmektir. O zamanlarda belki 20 branş vardı ama şimdi neredeyse 60 branş bu oyunlarda sergileniyor. O zamanki nüfus ile bu zamanki nüfus sayısını karşılaştırın, imkânlarımızı gözden geçirin, antrenman olanakları, maç yapma koşulları ve bilgimizi de olayın içine katarsak farklı bir tablo ile karşılaşırız.
Benim önerim bu defa seçim yerine atama sisteminin uygulanmasıdır. Camialar, kulüpler adaylarını göstersinler (Tabii ki önce adaylar başvurularını yapmalıdırlar), ardından bir değerlendirme ekibi bunları belirli kriterlere göre sıralayıp Gençlik ve Spor Bakanlığına ya da Hükûmete göndersin. Orası atamayı yapsın.
Bu zamanda çok radikal bir değişiklik olarak gelebilir ama bunu bir düşünelim. Seçimlerden bu yana elde ettiğimiz başarı veya başarısızlıklar, hedefler ve bunlara ulaşma sıklığımız, oyuncu, antrenör, yönetici kalitemizi bir değerlendirelim. Sonra şapkamızı masaya koyup düşünelim. İnanın kararını vermek 5 dakikamızı almaz…
Bir dakika, “özerklik ne olacak” diyenlerimiz vardır mutlaka. Onlar bu cümleyi iyi okusunlar: Özerklik hiç olmadı!
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!