Hareket ve Antrenman Bilimleri alanında çalışmaya başladığım 80’li yılların başından bu yana birçok bilim ve spor insanı ile birlikte çalışma fırsatım ve şansım oldu. Rahmetli hocam Prof. Dr. Necati Akgün lisans öğrenciliğimin bitmesine yakın bir zamanda Ege Üniversitesinde Asistan olarak çalışmak istediğimi fakat Gençlik ve Spor Akademisi mezunu olmamın bu Üniversiteye girebilmem için bir sorun olup olmayacağını sormuştum. Verdiği cevap çok kesin ve açıktı: “Kim kazanırsa, o girer” demişti…
Gerçekten, mezuniyetimizden bir yıl sonra girdiğimiz asistanlık sınavlarında Spor Akademisi mezunu iki arkadaş olarak 1981 yılının Ocak ayında görevimize başlamıştık. Neden iki yıl sonra olduğunu şöyle anlatayım: 1979 yılında mezun olduğumuzda Ege Üniversitesi’nin Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu henüz mezun vermemişti. Necati Akgün hocamız şunu söylemişti: “Bu okulun öğrencileri de mezun olacak ve herkes sınava girecek. Kim kazanırsa, o göreve başlayacak.”
Spor Hekimliği Enstitüsü Müdürlüğünü de yapmakta olan Akgün bizlere akademik ve bilimsel çalışma yapma alışkanlığı kazandırmış ama asıl önemlisi sahadan gelen insanların dertlerine çare olmamız gerektiğini anlatırdı. Egzersiz ve Spor Fizyolojisi alanında çevirdiği kitaplar, yazdığı kitaplar ve en önemlisi yayınlamaya başladığı Spor Hekimliği Dergisi belki de alanın ilk periyodik dergisi olma özelliğini taşıyordu.
Bu zaman diliminden biraz geriye gidersem bu defa karşınıza Prof. Dr. Bilge Umar’ı getireceğim. Spor Akademisi’nin müfredat planı içerisinde yer alan Temel Hukuk Bilgisi dersi için bu hocamızın derse gelecek olması hepimizi heyecanlandırmıştı. Hukuk için derse bir Profesör gelecekti. İlk ders ve anında şaşkınlığımı gizlemeden konuyu sizlere aktarıyorum: Çünkü bu hocamızı bir hafta öncesinde ziyaret ettiğim Nysa (Sultanhisar) antik şehrinde görmüştüm. Güzel bir tesadüf idi. Ancak arkeolojik bir bölgede gördüğüm bu kişi karşımıza bu defa hukuk hocası olarak geliyordu.
Bilge Umar, Hukuk Biliminin temel bilgilerini bize aktarırken, verdiği ders aralarında Spor Akademisinin Kütüphanesine giderek oradaki kitapları okuduğu ve çeşitli notlar aldığını izlemiştik. Her boşluğu okuyarak ve yazarak geçiriyordu. Çok genç Üniversiteliler olarak o günlerden itibaren zamanın bilim için nasıl geçirilmesi gerektiğini bize bizzat yaşatmıştı. Hatırlayanımız olursa, “Keramos Hikâyesi” isimli yazımda kendisinden söz edeceğimi söylemiştim. Hocamız hukuk yanında yıllarca Arkeoloji ve Arkeoloji tarihi alanında birçok kitap yazdı.
O yıllarda, hafta içinde yurtta kalıyor, hafta sonunda evlerimize dönüyor idik. Evimdeki çalışma odamda Bilge Umar hocamızın bir kitabının sanki rafların arasında olduğunu hatırlıyor gibiydim. Nitekim buldum. Kitabın ismi “İzmir’de Yunanlıların Son Günleri” idi. Ertesi hafta yanımda götürdüm ve imzalattım. Kitapta anlatılanların içinde yer alan kişi onun Büyükbabası idi. Bir Spor Akademisi öğrencisinde kendisinin yazdığı kitabı görmesi ve üstelik kendisine getirilip imzalatılmasına çok şaşırmıştı. Hocama uzun ömürler diliyorum.
Hukuktan söz etmişken spor hukuku ve sporun yönetilmesinde nelerle karşılaşacağımızı o günlerde bizlere kolay, basit ve anlaşılır biçimde aktarmış idi. Aradan yıllar geçti. Her anlattığını her yıl ve her gün yaşıyoruz. Diliyorum, daha iyi günler olur.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!