Bugünlerde Üniversitelerimizin Antrenörlük Eğitimi Bölümü yetkilileri işletmede mesleki eğitim üzerine çalışmalar yapıyorlar. Bir ya da iki hafta önce bu konuda bir yazıyı kaleme almıştım. Konu hakkında detaylı bir toplantı Gençlik ve Spor Bakan Yardımcımız ve YÖK Temsilcimiz ile geçen hafta Salı günü, Ankara’da yapıldı. Ancak, adı geçen toplantıya Spor Bilimleri Fakültelerinden 22 temsilcinin katılmış olması düşündürücüdür.
Türkiye’de 208 Üniversite var ve yaklaşık 100 tanesinde Spor Bilimleri Fakültesi ve Spor Yüksekokulu bulunuyor. Toplantının hafta içi olması ya da yerel hazırlıkların tamamlanmaması toplantıya katılımın az olmasına yol açmış olabilir.
Ben Antrenörlük üzerinden gidiyorum ama diğer bölümlerde de buna benzer bir hazırlık yapılıyor. Bu gibi ani program değişikliklerinin neler getireceği hep tartışmalı olmuştur. Evet, işletmelerde eğitimin alınmasını, staj yapma ya da işletmede uygulama yapma olarak da açıklayabiliriz ama gerçek iş yaşamında bunlar bu kadar kolay olmamaktadır.
Düzgün, doğru, planlı, disiplinli ve sistematik bir staj programı Antrenörlük eğitiminde adaylara pozitif katkılar sağlayacaktır. Diyelim ki bir kulüpte mesleki eğitim yapılacak, bu kurumun çok ciddi biçimde önceden incelenmesi ve izlenmesi gereklidir. Kulüplerimizde çalışan antrenörlerin büyük bir kısmı ikinci iş olarak bu çalışmayı sürdürmektedir.
Antrenörlük yapanların henüz bir meslek tanımı yoktur. Bunların sosyal güvenceleri de yoktur. Antrenörlerin birçoğunun meslek örgütü olarak dernekleri bile bulunmamaktadır. Bazı sporlarda dernek yapılanmalarının var olduğunu biliyorum ama yeterli bir faaliyet içerikleri bulunmamaktadır.
Antrenör, tıpkı bir Öğretmen gibi kadrolu ve sigortalı çalışabilmelidir. Sosyal güvencesi olmalıdır. Her şeyden önce yaptığı iş, bir meslek olarak tanımlanmalıdır. Bunlar var mı? Yok! O zaman biz niçin bu konuda zaman harcıyoruz?
Tam bu yazımı tamamlamak üzere iken bir haber okuyorum: Gençlik ve Spor İl Müdürlüklerinde çalıştırılmak üzere 685 sözleşmeli antrenör ve ayrıca millilik kontenjanından 239 sözleşmeli antrenörün alınacağı bildiriliyor. Bakınız haberde bile ‘Sözleşmeli Antrenör’den söz ediliyor. Kadrolu antrenör denilmiyor. Bu arada başvuru sonrası hem sözlü hem de yazılı sınavların yapılacağı aktarılıyor. Demek ki, verilen antrenör eğitimleri yetersiz ya da kuşkulu… Yorumu size bırakıyorum.
Antrenörlük bir meslek olarak icra edilmelidir. Onların, odaları, dernekleri, federasyonları olmalıdır. Bu konuda çalışılmalıdır. Bugün Hukuk Fakültesini bitirip Avukat olarak çalışmak isteyen bir aday gerekli stajlarını tamamlayıp ancak Baro’ya üye olduktan sonra Avukatlık mesleğini yapabilmektedir. Aynı konu Antrenörler için de geçerli olmalıdır. Ama tüm bunların yanında Antrenörlük eğitimi müfredatları gözden geçirilmeli, staj ve uygulama standartları genişletilmelidir.
İşin çok daha başka boyutları olmakla birlikte bugünkü yazımı bu soru ile bitiriyorum: Antrenörlük bir meslek midir?
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!