Amatör spor denildiğinde, Helsinki Olimpiyat Oyunlarına gitmesine rağmen güreşmesine izin verilmeyen Gazanfer Bilge aklıma gelir. 1948 yılındaki Londra’da yapılan Olimpiyat oyunların altın madalya ile dönen bu sporcumuz 1952’deki Helsinki Olimpiyat Oyunlarında amatörlüğe aykırı davrandığı iddiası ile mücadele edemedi ve ülkemiz bir madalyadan oldu.
Ama o Dünya tatlısı bir hanımefendi ile tanıştı. Onun hayat arkadaşı oldu. Yıldız hanım ile bir ömür geçirdi. Vefat ettiğinde birçok spor tesisini spora ve sporculara bağışlamış olarak bu Dünyadan ayrıldı.
Şimdi bu enteresan hadiseyi açıklamaya çalışacağım. Kuşkusuz yazılı bir kaynak yok. Tamamen söylentiler üzerinde gideceğim: Olayın aslı, Londra’da altın madalyalarla dönen sporcularımıza, ülkeye geldiklerinde İş Bankası tarafından bir miktar para ödülü verilmesi idi. Canlarını dişe takarak o günkü koşullar altında antrenman yaparak başarılı olmuş sporcularımıza bir bankanın destek olması aslında güzel bir şeydir.
Ancak o günkü olimpik kurallar içinde sporcuların pür amatör olmaları gerekiyordu. Hiçbir destek almamaları gerekiyordu. Bu parasal ödül onların amatörlüğe aykırı davrandıkları şeklinde değerlendirildi.
Buraya kadar her şey normal görünüyor. Bana sorarsanız, bu destek Londra’ya gidilmeden önce tüm olimpik sporculara yapılmalıydı. Diyelim ki bir gönülden kopma işidir, banka bu desteği sporculara veriyor. O dönemin spor teşkilatı bu desteği bir teşekkür mektubu ile onurlandırabilirdi. Belki de yapılmıştır. Bugün bu işe sponsorluk deniliyor. Tabi ki, bir seferlik değil, sürekli bir program dahilinde olması gerekiyor bu gibi desteklerin…
Bir başka söylenti, bu bilginin oraya bir mektup ile iletildiği şeklinde… Hatta, bu mektubun zamanın ünlü bir spor yazarı ya da gazetecisi tarafından yazılmış olduğu dedikodusu dillendiriliyor. Şimdi, o zamana bakıyorum, dönemin en önemli yazarlarından birisi Burhan Felek…
Bir gazetede yazmasına rağmen aynı zamanda Olimpiyat Komitesi Başkanlığı da yapıyordu. Bu mektubu acaba Burhan Felek mi yazdı? İsim ve tarihler, gazete, başyazarlık gibi konularda doğru bilgiler için Prof. Dr. Atilla Erdemli’ye başvurmam gerekiyor. En kısa sürede bunları öğrenip sizlerle paylaşacağım.
Amatörlük konusu hâlâ tartışmalıdır. Hiçbir destek almadan antrenman, spor yapmak aslında geçmişte de mümkün değildi. Olimpiyat Oyunlarının çıkış noktalarında, tanıtımın yanı sıra amatörce spor yapanların bir araya gelerek yarışmaları talep ediliyordu. Zamanla bu trend değişti. Sanıyorum 1992 Barcelona Olimpiyat Oyunları öncesi veya sonrasında IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) sporcuların destek alabilecekleri kararını yayınladı. Yarışlarda herhangi bir şirketin ismi veya logosu taşınmazken, normal yaşamlarında sporcular bazı markaların temsilcisi gibi davranmaya başladılar.
Rahmetli Sinan Erdem Ağabeyimiz amatörler için “Hevesli” tabirini kullanırdı. Yine o günlere dönersek, belki de zamanın ruhuna uygun bir tabir olabilir ama spor günümüzde çok değişmiştir. Klasik antrenmanlar bile sporcuların performanslarının gelişmesi içim yeterli olamamaktadır.
Kondisyonel antrenmanlar teknoloji ile birlikte zirve yapmaktadır. Biyomekanik, egzersiz fizyolojisi, sporcu beslenmesi ve atletik performans araştırmaları spor ve sporcunun gelişmesi için son derece önemli sonuçlar vermektedir. Bu antrenmanlara dayanabilme, uygun malzeme kullanma, doğru planlanmış yarışma sezonları, kapının dışında bekleyen sosyal medya gibi faktörler ile mücadele edebilmek için amatörlüğe teşekkür etme zamanı gelmiş, hatta geçmiştir.
Amatör kaldı mı derken aklıma gelen Gazanfer Bilge ağabeyime rahmet diliyorum. Yıldız Hanımefendiye uzun ömürler diliyorum. Nisan ayında Gazanfer Bilge’yi bir anı toplantısında bir araya gelerek konuşmaya ne dersiniz?
Güreş severlere ve federasyonumuza duyurulur…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!