Türk hentbolu 41 yaşına bastı. Yaşamakta olduğum şehrin plaka numarası da 41 olunca konuya biraz değinmek istedim.
Okul takımları ve az sayıda kulüp takımı ile Kocaeli hentbolda çok iyi yerde değil. Üniversitesi, 2000’li yılların başında kurduğu takımlarla mücadele etti ve ilk yıllarında kötü maç sonuçları ile karşılaştı. Sonrası Türkiye Şampiyonluğu ve Avrupa Üniversiteler Şampiyonasına uzanan bir yelpazede herkes tarafından tanınan bir kurum oldu.
Aynı başarı kulüplerde olamadı. Var olan bir takım, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Hentbol takımı her nedense bir türlü yeniden güçlendirilemedi veya istenmediği için ligden çektirildi. O gün bu gündür Kocaeli’nin ligde bir takımı yok! Gerçi diğer bazı sporlarda da bir geriye gidiş yok değil; Futbol, Voleybol, Basketbol takımları çeşitli sebeplerden dolayı liglerden çekildi.
Neyse biz hentbola dönelim. Bir ara o zamanın belediyenin spor müdürü ile konuşmuştuk, bu işi yapalım diye ama çok bilen yöneticiler veya danışmanlar marifeti ile bu çalışma rafa kaldırılmıştı. Sağlık olsun dedik ve obez öğrencilerin sayılarının artmasına katkıda bulunmuş olduk!
...
Atina sokaklarında geziyorum. Yanımda Adnan Zeytingöz, ileride Serhat Bilgi... Yanımıza birkaç Yunanlı geliyor doğrudan Adnan beye bir yerin adresini soruyorlar. İngilizce olarak bir Türk’üz, bilmiyoruz dediğimde onlardan gelen cevap şu idi: “Hayır, bu beyefendi aynı biz gibi, üstelik o tam bir Yunan görünümünde” dediklerinde gülmekten yere yatan kişi Serhat Bilgi idi...
...
Yusuf Yalkın’ın Macaristan’daki bir rahibin maç esnasındaki Türk takımına yaptığı tezahüratı okumuş olmalısınız. Okumayanınız varsa sporumuz.com isimli siteden detaylarını öğrenebilirsiniz. Tembellerimiz için kısa bir özet vereyim: Bizim çocuklar spor salonunun karşısındaki kiliseyi ziyaret edip, ziyaretçi defterine “Biz Türk Genç Erkek Milli Takımı Oyuncularıyız. Buraya Maç yapmaya geldik...” diye yazınca ertesi günkü maçta bir kişi “Türkiye” diye bağırıyordu.... Detayını o sitede görebilirsiniz...
...
Salzburg’daki kongre bitmiş, Viyana’ya döneceğiz. Biletlere bakıyorum, benimkisi yok... Kayıp değil, alınmamış. Genel Sekreter kim, şimdi aklıma gelmiyor. Ama iyi oldu. Mozart’ın şehrinde epeyce turladım ve sonrasında Şark Ekispiresine atlayıp, Viyana’ya yollandım. Agatha Christie’nin romanında geçen trendeyim. Hatta cinayetin işlendiği vagondaki yerimi aldım. Romanda geçenleri aklıma getirirken hafiften uyukladığımda kondüktör geldi ve şunu dedi: “Sir, burası birinci sınıf, sizin yeriniz ikinci sınıf vagonda olmalı dedi.” Romanda cinayetin işlendiği kompartıman burası mı dediğimde cevabı “evet” oldu. Peki, burayı satın alan var mı sorusuna karşılık, “burada kimse seyahat etmek istemiyor” cevabı geldi. Biletli yoksa ben burada kalıyorum dediğimde, geriye dönerek giderken söylediği “İyi yolculuklar” oldu... Agatha karşımda oturuyordu! Onu mu gördü acaba?
...
Ukrayna-Norveç hentbol maçı Kiev’de oynanacak. Gözlemcisi bu satırların yazarı. Viktor ile fena çalışıyoruz. EHF’nin marketing elemanları ile olağanüstü gayret gösterdik. Maç naklen yayınlanacak. Norveç seyircileri sabırla bekliyorlar. Başlangıç düdüğü çaldı. Hepimiz keyifliyiz. Birkaç dakika sonrası beklemediğimiz bir haber geldi. Televizyon vericilerinin bulunduğu dağda aşırı yağış nedeni ile görüntüler bir türlü Norveç’e ulaşamıyordu. Sonrasında, kayda alınmış maçı yeni başlamış gibi gönderdik. Maç harika idi. Norveç’teki arkadaşlarımızı aradık, hepsi keyifli idi...
...
Kastamonu Sağlık Spor bir zamanların kadın hentbolunda olağanüstü işler yapmıştı. Takımın kalecisi hariç hepsi yabancı idi. Bu oyuncular evlendirilerek vatandaş yapılmıştı. Milli takım antrenörü bu oyunculardan üçünü kadroya almıştı. Ancak küçük bir sorun vardı: Milli takımda oynayabilmeleri için Azerbaycan Hentbol Federasyonunun izni gerekli idi. Bu izin olmayınca adı geçen oyuncuların İspanya’ya karşı oynanacak maçta takımda yer almaları mümkün değildi. İş başa düştü. Azerbaycan-Portekiz Bayan milli maçının gözlemcisiyim. Ne tesadüf? Alana indim gelen giden yok. Bir taksiye atlayıp, şehirde bir otele yerleştim. Çok eski ama harika bir bina idi. Herkes benim adı geçen 3 oyuncunun bonservisi almaya geldiğimi sanıyor. Havalimanına gelişimden itibaren takip ediliyorum. İlgi gösterilmiyor, hatta zorluklar çıkarılıyor. Ertesi gün, menüsünde soğuk geyik eti de olan kahvaltı sonrası sokağa çıkıyor, Spor Bakanlığı binasına doğru gidiyorum. Önce bir taksi ardından sorarak bulduğum binaya giriyorum. Henüz Bakan bey ile görüşemeden diğer ilgililerle konuşuyorum. Oyuncuların izin belgesi için miktarı oldukça yüksek bir meblağ isteniyor. Kabul etsem bile nasıl ödeyeceğim? Beni Bakan ile görüştürün diyorum. Kapısına yöneldiğimde demir oyuncakları görüyorum. Sonrasında, Bakanın arka kapıdan çıkıp gittiğini öğreniyorum.
...
Yukarıdaki hikayenin devamı var. Bir başka yazımda anlatırım. Sonucu yazayım, göbekleriniz çatlamasın, o 3 oyuncunun izin belgesi alındı. Yanımda getirdim. Baku-İstanbul sonrasında da doğruca Adana’ya... Gece yarısında Çukurova’nın muhteşem kentindeyim. Gecenin saat 3’ü... Kimse gelmeyecekti. Ama birden iki siluet gördüm: Biri Mehmet Öztürk diğeri Ramazan Demirci idiler... İkisi, gecenin ilerleyen saatlerinde beni karşılamaya gelmişler. Önce birer çorba içtik sonra da bir otele yerleştirdiler. İki çok değerli arkadaşım rahmetli oldular. Nur içinde uyuyorlar... Onların hentbola yaptıkları hizmetler bu 41 yılın içindedir...
...
Maç ne oldu diyenler için: Maçta o 3 oyuncu oynadı. Bayan Milli Takımımız İspanya ile berabere kaldılar...
...
Bir ara Prof. Dr. Yavuz İmamoğlu federasyon başkanlığı yaptı. Aynı zamanda bir Kimya Profesörüdür hocamız. Münih üzerinden Berlin’e giderken zorunlu bir mola verdik Münih’te.. Neden Berlin değil de Münih üzerinden oraya uçtuk, oraya gidince anladım. Hocamız doktorasını Münih Üniversitesinde yapmıştı. Hocalarını kısa süreli de olsa ziyaret etme fırsatı bulmuştu. Ben de 1972 olimpiyat oyunları tesislerini gezme fırsatı yakalamıştım. İyi de oldu hani...
...
2001 yılındaki Yıldız Bayanlar Avrupa Şampiyonası öncesi çalışıyoruz. Bu şampiyona aslında İzmir’de yapılacaktı. Hem salonlar hem de diğer parametreler açısında İzmir aslında en uygun yer idi. Tarık Cengiz, Samsunlu olduğu için memleketine böyle bir onuru olsun diye şampiyonayı İzmir’den Samsun aldırttı. İki yeni salon, bir yeni otel inşaatı başladı orada. Ama bir sorun çıktı. EHF, bu şampiyonayı Türkiye’den alıp, Sırbistan’a vermek istemişti. Paldır küldür bir heyet-i milliye kurup Viyana’ya çıkartma yaptık. Gitmeden bir gün önce başımıza gelecekleri bildiğim için Çamur’u arayıp hemen bir web sayfası yapmasını söyledim (Gökcan Server Çamur). EHF’nin merkezindeyiz. Bir tarafta onlar bir tarafta biz... Her noktayı tartıştık ama iş geldi çattı ve dediler ki, “Sizin web sayfanız bile yok. Hatta Samsun’a uçuş bile yok...” Cevabım ilginç oldu, “turkhandball.com” isimli siteye girin dedik. Onlar bir sürü adres yazıp denemişler ama bunu yazmayı düşünememişlerdi. Yazıldı ve girildi, ana sayfada THF logosu ve bir Türk Bayrağı dalgalanıyordu. Bizimkiler dahil heyettekilerin tamamı şaşırıp kalmıştı. Kısa bir afallama sonrası şu soru geldi: “Eğer İspanya, Samsun’a gelecek olursa nasıl ulaşacaktı?” Transfer menüsüne tıklayın dedik. Tıklandı ve Madrid’ten, Barselona’dan direkt İstanbul uçuşları olduğu gibi buralardan Frankfurt bağlantılı İstanbul seferleri çıktı görüntüye. Oradan da Samsun uçuşları... Uçuşların numaraları bile ekranda görünüyordu. Başta Tarık Cengiz olmak üzere herkes şaşkındı, hatta bir ara Tarık bey bana dönüp “Hocam Samsun’a uçuş yok, bu nereden çıktı?” demişti. Cevabım basit oldu; Cem Kozlu’yu arar ve bu sorunu sen çözersin dedim...
...
Gördüğünüz gibi son 40 yıl içinde her hentbol oyucusu, hakemi, antrenörü, yöneticisi, gözlemcisi için yüzlerce anı birikmiş olmalıdır. Biz genelde iyi şeyleri anımsamayı tercih ederiz. Öyle de olmalı ama ders almayı bilmeli, geleceğe daha iyi şeyler bırakmalıyız. Ama bugüne geldiğimde şunu görüyorum: Takım çalıştırdığı için soruşturma geçiren öğretim üyeleri isimleri duyuyorum. Aksine, hentbol kökenli olup hentbol takımı çalıştırmayanlara soruşturma açmak gerekir.
Seksen milyona yaklaşan nüfusumuzla öğünürken 2,5- 3 milyon nüfuslu ülke takımlarının Avrupa Şampiyonu olmalarını etüt etmeliyiz. Oralarda çalışmayanlara, burada çalışanlara kızıyoruz. İşte bizim farkımız...
Kırk Birinci yılımız kutlu olsun!
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!