Yalı caddesi... Sonraki adıyla Cemal Gürsel caddesi... Karşıyakalı olup da yalıda evi olmayanların ''keşke'' ben de buralarda otursaydım diye gıpta ile baktığı, mavi körfez manzarasıyla ve sahil boyunca yer alan yeşil parklarıyla ömre ömür katan güzellikler içersindeki muhit... Karşıyaka'nın en değerli konutlarının yer aldığı sahil caddesi... Ancak ''zaman ve değişim'' beraberinde değer kazanımları ya da kayıplarıyla seyreden kavramlar!
Yalı caddesi benim nazarımda her daim çok güzel ve en öncelikli konumunu koruyacak olan yerlerin başında geliyor. Benim bu şahsi kanaatim ise tek başına, bir takım gerçeklerin karşısında durmaya yetmiyor tabii ki..! Günümüzde tercihler ve alışkanlıklar farklı şekillere büründü. Eskiden sahil boyunca ailecek yapılan hafta sonu yürüyüşleri tercih edilirken, şimdilerdeyse arabaya atlayıp ailecek havanın durumuna göre ya bir alışveriş merkezine gitmek ya da Çeşme, Foça, Urla, Seferihisar'a gitmek tercih ediliyor. Şehrin gürültüsünden ve bozulan havasından her fırsatta kaçma isteği oluştuğundan dolayı... Eskiden de İzmir'in sayfiye yerlerine şöyle bir havalanmaya tabii ki de gidilirken şimdilerde olduğu gibi bu durum ''her fırsatta'' şeklinde değildi ama! AVM alışkanlığı ise, zaten son birkaç on yılın belki de, Türkiye geneline yayılmış olan bir mevzusu...
Tüm bunlar için olmazsa olmaz şart ise ''arabayla'' bir yerlere gidilmesi. Çünkü eskinin en değerlisi yalı caddesi gibi değil, şimdinin en değerlisi olan siteler! Herhangi bir yere gitmek için mecbursun arabaya... İşin bana ilginç gelen tarafı ise, bundan rahatsız olan da yok! Belki de eskiden olan tercihlere kıyasla şimdinin değişen tercihlerinden biri olan güvenlikli, sosyal ve spor tesisli site ortamı tercihinin bir bedeli bu, arabaya mecbur kalma durumu... Oysa ki bir zamanlar eğitim eşitliğinin daha yaygın olduğu, sokakların daha güvenli olduğu dönemlerde yalıdaki konutlarda olup da deniz manzarasının tadını çıkartmak, tatil günlerinde gezmek için arabaya mahkum olmayıp yürüyüş yapmak tercih ediliyordu ve çocuğunun güvenliği veya daha iyi bir okula gitmesi için adeta şehrin dışındaki yerlerde yaşamaya da mecbur kalınmıyordu. Hemen her okul birbirine yakın nitelikteydi ve farkı yaratan çocuğun kişisel özellikleri oluyordu. Çocuğunu evinin yakınındaki parklara veya sokaklara gezsin, spor yapsın diye güvenle yollayabiliyordun. Ama artık devir değişti...
Emlak değeri açısından en değerli yerler niteliği kazanan yerler neredeyse şehrin dışında, devasa blokların iç içe olduğu, o bloklarda yaşayanların birbirini tanımadığı, fakat herkesin birbirine düşman gibi olduğu bir toplumda çocukların güvenliği için artık ''maalesef'' şart hale gelen güvenlikli siteler... Değişen yaşam şartlarının oluşturduğu, eskinin mutena muhiti Yalı caddesi ile şimdinin en değerlisi Mavişehir tarafındaki güvenlikli, tesisli mesisli devasa blokları arasında oluşan bir diğer önemli fark da entellektüel seviye, tevazu, insana saygı gibi çok önemli bir takım kavramlara tesir edecek şekilde oluştu... Çok net hatırlarım; bir zamanlar boş ve balçık araziler halinde olan, bir kısmı çöplük bir kısmı lahana tarlaları olan şimdinin en değerli alanları yokken, herkesin gıpta ettiği yaşam alanı Karşıyaka'da sahil kesimiydi ve oralarda oturanlara karşı duyulan en ufak bir kıskançlık, hasetlik duyguları olmaksızın, bilakis saygı duyulurdu. Bu saygı da karşılıklıydı zaten.
Çoğu; aileden gelen varlıklı pozisyonlarına istinaden, geçmişte yer alan banyolu yalı köşklerinin yerine yapılmış apartman dairelerinde oturan ve geçmişin sosyal ve toplumsal geleneklerini de yaşatan kişilerdi. Yani diyeceğim o ki; belki biraz sokak ağzıyla olacak ama, hemen hiçbiri ''sonradan görme'' değildi. İşte bu sonradan görme olmama durumu da beraberinde onlara bir kalite kattığı gibi, temas ettiği kişilere karşı saygılı olmalarını, tepeden bakmamalarını, tevazu göstermelerini ve hatta mütemadiyen etraflarına ''biz de sizdeniz'' mesajı vermek ister gibi davranmalarını sağlıyordu. Durum böyle olunca da onlarla aynı maddi ve yaşam alanı koşullarına sahip olmayanlarda da onlara karşı kötü duygular oluşması mümkün olmuyordu haliyle. Şimdilerdeyse yeni düzenin en değerli kabul gören muhitlerinde yaşayanların pek çoğunda ne yazık ki hakim olan temel duygu; sahip olduklarını cümle aleme sergileyerek bununla böbürlenme duygusu... Tabii ki de tamamı böyle demiyorum, ancak gözlemlerime dayanarak pek çoğu nitelemesi yapmakta da bir beis görmüyorum doğrusu!
Eskinin zengini zenginliğini gizlemeye çalışırdı, ayıp olmasın diye... Şimdiki bangır bangır bağırmayı marifet sayıyor. Eskinin zengini sanata, okumaya, spora değer verip, bir şeyle gururlanacaksa aldığı eğitimle gururlanırdı. Şimdinin zengini bindiği arabanın, gittiği lüks lokantanın, yediği pahalı yemeğin, gezdiği yurtdışı ülkelerin tonlarca fotoğrafını çekip bunları sosyal medyada paylaşarak, görgüsüzlükten dolayı (ne kadar para ve güç sahibi olursa olsun) ömrü boyunca üzerinden atamayacağı o eziklik duygusunu bastırmaya, bu gibi şeylerle gururlanmaya çabalıyor. Eskinin zenginine alt ve orta seviyede yaşam sürdüren diğer insanlar saygı duyar, ondan öğrenebileceği bir şeyler var mı diye yaklaşır ve ona karşı zenginliğinden dolayı öfke duymaz sadece gıpta ederdi. Şimdinin zengini ise alt ve orta gelir seviyesindeki insanlara karşı son derce saygısızca ve o kişileri ezmek suretiyle belki de aslında olmayan kişiliğini bulacağı zannıyla yaklaştığı için ne seviliyor ne de sayılıyor. Eğitimsizlikleri de cabası. Bunu yüzüne vurmaya kalksan bu sefer de ''kıroyum ama para bende'' diyebilecek kadar yüzsüz olabiliyorlar.
Karşıyaka'nın güzelim sahilindeki yalılarda oturanlarla başlayıp mirasçılarına devrettikleri entellektüel hayat görüşü ve bu kişilerden ibaret olan yüzü batıya dönük kalburüstü tabakasından, bugünün sitelerine toplanmış, kaba saba, insana saygısız, parası olduğunu herkesin gözüne gözüne sokmaya çabalayan, eğitimsiz zengin tabakasına geçiş nedeniyle bir gün gelip de benim bu konuda böylesi uzun bir yazı yazacağımı hiç tahmin etmezdim! Eeee ne demişler; ''zenginin parası, fakirin çenesini yorar''... Bu yazıyı eski Türkiye'nin zengini ile yeni Türkiye'nin zengini arasındaki farklar gibi algıyanlar varsa diyeceğim tek söz; yok canım, nerden çıkardınız!
Sağlıcakla kalın..!
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!