‘’Dere kenarında vahşet: 16 yaşındaki çocuğa kurşun yağdırdı’’, ‘’sevgilisi tarafından katledilen Beyzanur toprağa verildi’’, ‘’intihar ettiği düşünülen Berkay’ı kuzeni öldürmüş’’, ‘’alacağını istediği için arkadaşını öldürdü’’, ‘’düğünde silahlar konuştu: 1 ölü’’, ‘’eşiyle otomobilde gördüğü kişiyi vahşice öldürdü’’, ‘’sevgilisini boğmaya çalışan adam engel olmak isteyeni öldürdü’’, ‘’Urla’da sevgilisiyle gittiği mağazada omuz attın tartışmasına giren kişi bıçaklanarak öldürüldü’’ vs vs vs…
Yukarıdakiler sadece son birkaç günde karşıma çıkan bazı haberler. Hepsini bulup yazabilmeme zaten imkan yok! O kadar çok ki!..
Artık içimden ne gazeteleri okumak ne de haberleri dinlemek gelmiyor cidden. Bir taraftan da dünyadan bi-haber, umarsız olmayı kendime yakıştıramıyorum. Bu iki duygu arasında sıkışmak son derece rahatsız edici…
“Bir cana kıymaya veya yeryüzünde fesat çıkarmaya karşılık olması dışında, kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir can kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur.” Maide Suresi 32. Ayet
Dinimizde, kutsal kitabımızda yukarıdaki paragraftaki ayet bulunduğu halde Müslüman geçinen bu zatlar gayet rahat bir şekilde insan canı alabiliyorlar. Kaldı ki bunu yapmamak için illa ki bir dinin emirleri de gerekmiyor. Bir insanın bir başka insanın, hatta ve hatta bir başka canlının, canını alma hakkı yoktur. Bu konu bu kadar net…
Vicdan nerede, merhamet nerede, zerre kadar olsun duyulmayan (o kişinin ailesinin, sevenlerinin düşeceği durumu akla getirip) empati nerede…
Bir diğer konu da; nasıl oluyor da herkes bu kadar kolayca silaha erişim sağlayabiliyor konusu…
Zaten ‘’silah’’ konusu apayrı bir konu ya… Özgüveni olmayanın silahla işi olur, korkaklar silah taşır… Hal böyleyken de bu tipler silaha sarıldığı için, bu kez de kendini onlardan korumak isteyenler silaha sarılıyor… Tam bir kısır döngü ve giderek silahlanmanın arttığı bir süreç oluyor bu durumda da…
Güvenlik görevlisi olanları veya yaptığı iş itibarı ile caydırıcılık adına yasal zeminde elde edilen ruhsatlı silah sahiplerini ise tabii ki hariç tutuyorum yukarıdaki satırlarda yer alan saptamalarımdan. Ama yine de ülke güvenliği ve toplum güvenliği için silaha sahip olan birimler dışında keşke hiç kimsede bu meret olmasa, olamasa diye de içimden geçiriyorum... Çünkü; ruhsatlı silaha sahip olan da anlık öfkesine yenik düşebilir veya o silaha bir başkası erişim sağlayabilir…
Hayatı savaş meydanlarında geçmiş, büyük komutan Atatürk der ki; ‘’Mutlaka şu veya bu sebepler için milleti savaşa sürükleme taraftarı değilim. Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır. Hakiki düşüncem şudur: Ulusu savaşa götürünce vicdan azabı duymamalıyım. Öldüreceğiz diyenlere karşı –ölmeyeceğiz- diye savaşa girebiliriz. Ancak, ulusun hayatı tehlikeye girmedikçe savaş bir cinayettir’’
Bir savaş halinin bile haklı gerekçeleri olmadıkça cinayetten farksız olduğunu yukarıdaki satırlarda M.K. Atatürk gayet güzel izah etmiş. Eline silahı alanın sudan sebeplerle kolayca can alabilmesi durumunun vehameti de bu açıklamadan sonra daha iyi anlaşılır zannediyorum.
Diyorum ya, gazete okusam üçüncü sayfa haberlerinin cinayetlerle dolu olması, haberleri izlesem Gazze’deki katliamın görüntüleri derken dünyadan bi-haber olasım geliyor artık. Hani derler ya ‘’cehalet mutluluktur’’… O hesap!
Orjinali ‘’ignorance is bliss’’ olarak biliniyor. Nedense ünlü düşünür ‘’descartes’’ in üzerine kalmış bir söz , fakat aslında ünlü İngiliz şair Thomas Gray’in bir şiirinin son iki mısrasında geçiyor ; ‘’cehaletin mutluluk olduğu yerde bilge olmak aptalca’’…
Hani son zamanların popüler tanımlaması var ya; ‘’toplumsal cinnet geçiriyoruz’’ diye… Hayat çok çok zorlaşmış da olsa, geçim derdi seni öfkeden patlamaya hazır hale getirmiş de olsa, yani her ne olursa olsun hiçbir gerekçe bir insanın canına kastetmenin, öfkeni bu denli kontrol edememenin mazereti olamaz.
Bir insanın ilkel güdülerini kontrol edebilmesinin yolu ise eğitimden geçer. Ortalıkta cahil hakimiyeti arttıkça ve adeta cehaletin teşvik edildiği bir ülke haline gelindikçe, bu yaşananlar tabii ki de olur tabii ki de artarak devam eder!
‘’Hiçbir şey eyleme geçen cahillik kadar korkutucu olamaz’’ Konfüçyus
Toplumsal cinnet minnet değil yani, toplumsal cehalet…
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!