KARŞIYAKA- Fenerbahçe basketbol maçında 2 sayılık atışlarda yüzde 62 fb-yüzde 51 KSK, 3 sayılık atışlarda yüzde 20 fb-yüzde 39 KSK, serbest atışlarda yüzde 94 fb-yüzde 61 KSK, 37 KSK rebaund’una karşılık- 34 fb rebaund almış. Bunlara bakılınca özellikle faul atışlarında ve orta mesafe şutlarında daha çok çalışmamız gereği, rebaund’larda ise Aliağa maçındaki durumun toparlanmaya başladığı görülüyor.
Oyuncu istatistiklerinde Vito Brown 11 sayı (2 asist-7 rebaund), Kenan Sipahi 13 sayı (6 asist-6 rebaund), Errick McCollum 15 sayı (9 asist-3 rebaund) ile oynarken yeni transferlerden Kelan Martin (8 rebaund-2 asist)–Darrun Hilliard (2 rebaund-2 asist) -VJ (Vernon Carer Jr, 5 rebaund-2 asist) 10’ar sayı ile, Hakan Sayılı 3 sayı (2 rebaund-0 asist) ile, Furkan Haltalı 5 sayı (2 rebaund-0 asist) ile oynadı. Bu verilere bakıldığında ise ne varsa eskilerde var denilebileceği gibi, yeni transferler henüz adaptasyon sürecinde olarak da yorumlanabilir.
Tabii ki basketbol bu şekilde yorumlanmamalı. Bir takım sayısal verilerle sonuca varılmamalı. Bu bir takım oyunu ve herkesin aldığı farklı sorumluluklar bütünün parçalarını oluşturur. Yine de istatistikler de bize bir takım veriler sunarak yol gösterici olabilir ama… Oyun anlamında ise Karşıyaka’nın alacağı daha yol var. Ufuk Sarıca’da zaten maç sonu röportajında bu gerçeği dile getirdi. Yapabileceğimizin en iyisi bu değilken bile fb’yi yenebiliyorsak eğer bu son derece umut verici. Aliağa maçı sonrası üzerimize çöken kara bulutların dağılması açısından en azından…
Yeni transferlerden benim gözlemime göre şu anda basketbol oyuncusuna en fazla benzeyeni, top hakimiyeti, duruşu ve doğru tercih anlamında en fazla umut vereni (şimdilik) sanki Darrun Hilliard gibi görünüyor.
VJ ise henüz 22 yaşında ve bu kadar genç yaşta evinden bu kadar uzakta ve ilk defa böylesi bir tecrübeyi yaşarken henüz adapte olamamasını anlayışla karşılamamız ve sabretmemiz için bize ufak tefek işaretler verir gibiydi.
Kelan Martin pota altı pozisyon almadaki sezgisi ile 1,96 boyuna rağmen rebaund sıkıntımıza katkı sağlayabilir.
Furkan Haltalı’nın Karşıyaka sistemine adaptasyon sorununu hızla aşması halinde faydalı olacağı görüşündeyim.
Hakan Sayılı ise sahadaki iyi olanı dinlendirirken bu takımda pozisyon alabilecek görev adamı imajı yaratıyor.
Tabii ki de henüz ilk kanaatlerin yanlışa dönebileceği, sezonun çok başlarında olduğumuz bir dönemdeyiz. Umuyorum ki bu kanaatlerdeki yanılmalarımız takımın lehine yanılgılar şeklinde olur.
Bir takım istatistiksel verilerle, kendi amatör (1 yılı profesyonel) basketbol geçmişim ve 40 yılı aşkın süredir salonlardan çıkmayışım ve en önemlisi de bir basketbol şehri olan Karşıyaka kökenlerimiz itibarı ile oyun ve oyuncular hakkında yorum yapabilirken, salonu dolduran kitle durumu hakkında yorum yapmakta ise zorlanıyorum. Kitle dememin ve zorlanmamın nedeni; bir süredir devam eden ‘’taraftar-seyirci’’ ayrımı merkezli yapılan tanımlama…
Açıkçası ben kazanılan maçın bir euroleague takımı olan ve her sene kendi ligimizde de şampiyonluğa oynayan fb’ye karşı olduğunu düşününce böylesi bir taraftar-seyirci ayrımının başarıya katkısı açısından farkını anlamakta güçlük çekiyorum.
Kendilerini taraftar olarak tanıtanların ‘’seyirci’’ olarak nitelendirdikleri bu maçta salonda yer alan grubun hiç de fena sayılmayacak bir destek verdiklerine şahit olmakla kalmayıp seyirci ile de önemli bir maç kazanılabildiğine de şahit olmuş oldum. Belki gürültü desibeli ve devamlılığı daha düşüktü ama demek ki yerinde ve doğru şekilde bir destek vardı ki maç kazanıldı.
Ben tribün anlamında karşı olduklarımı sıralayacak olursam;
1) Salonda maç izlenirken bir kısım seyircinin bazen oturmak bazen tezahürat yapmadan izlemek istemesi halinde o kişilere küfredilmesine, dayakla tehdit edilmesine veya hatta dayak atılmasına karşıyım
2) Takıma, kulübe destek vermenin sadece en yüksek tonda ve devamlı tezahürat yapılarak olacağını düşünüp de ücretini ödeyerek bilet alıp maddi anlamda da destek vermesi gerektiğine inanmayanlara karşıyım
3) Bilet fiyatlarını yüksek bulup eleştirmeyi en doğal hak olarak görürken, bedavacılara karşıyım
4) O salona ailesiyle çoluk-çocuk, karı-koca, anne- baba gelenlerin varlığından rahatsızlık duyulmasına karşıyım
5) Maç öncesi otokontrolünü kaybedecek şekilde alkol alınarak salona girilmesine karşıyım
6) Tribünlerden koro halinde küfredilerek hem düzgün insanların utanmasına hem de kulübün mütemadiyen ceza almasına sebep olanlara karşıyım.
Oynanan bu son fb maçı bence taraftar-seyirci diyerek tribünleri ayrıştıranlara verilmiş olan en güzel cevap oldu. Ders çıkarmak lazım…
Bu son oynanan fb maçında seyircinin de aslında taraftar olduğunu ya da en azından olabileceğini gördük. Tribünler son derece renkli, temiz ve güzeldi. Tıpkı bundan yaklaşık 20 sene öncesine kadar salonlarda hep görmeye alışkın olduğumuz gibi…
Basketbol kültürü, salon kültürü bir zamanlar olduğu gibi yine geri kazanılmalı. Bunun olacağına inanmak istiyorum. O eski temiz ve ahlaklı destek verilen günlerin mutluluğuna geri dönebilme olasılığı beni heyecanlandırıyor. Biz o şekilde de 86-87 sezonunda şampiyonluk yaşamıştık. Hatırlatırım…
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!