Covid 19 sürecinde getirilen kısıtlamalarla ilgili olarak artık hemen herkes tahammülünün son raddesinde... Ancak; vaka sayıları 2 bin- 3 bin aralığındayken getirilen çok daha katı kısıtlamalarda da yine hemen herkes bu kısıtlamaların gerekliliğinde de hemfikirdi. Şimdilerdeyse 9 binler civarında olan vaka sayısı ve üstelik de 1,5 kat daha fazla bulaşıcılığı olduğu söylenen mutant virüs tehdidi mevcut! Buna karşın toplumda kısıtlamalara karşı bir tepki ve uyumsuzluk durumu hakim...
Bunun tek açıklaması, artık herkesin çok sıkılıp, çok bunalması olabilir. Peki, çok sıkılmak ve çok bunalmak gerekçeleri mantıklı mı?! Bence değil ama, genel itibariyle sıkıya gelemeyen, çok çalışmadan çok şeye sahip olmayı isteyen karakterde bir toplum olarak bu konuda da irade savaşında başarısız olmamız her ne kadar şaşırtıcı olmasa da, üzücü...
Sokağa çıkma kısıtlaması olan günlerde eline bir poşet alıp (alışveriş için çıktığı izlenimi vermek maksatlı) ailecek dışarılarda ve maskeler yine çenede olacak şekilde dolaşanlara uzatılan mikrofonlara verilen cevap ise hemen hemen hep aynı; ''baksanıza herkes dışarda''... Ya da haberlerde gördükleri bir takım umarsız davranışlara sırtlarını dayayarak; ''baksanıza millet otellerde kar tatili yapıyor, siyasiler kongrelerde kalabalıkları topluyor, biz de çıkarız o zaman dışarı'' şeklinde cevaplar veriliyor. İyi de; kötü emsal teşkil etmez ki!
Doğru olan; o yanlışları yapanları emsal gösterek yanlışa ortak olmak mı, yoksa yanlış yapanların da doğrusunu yapmaları gerektiği yönünde telkinde bulunmak mı?!
Tamam, çocuklar gelişme çağında açık havadan, güneşten mahrum kalıyor, okullarına gidemeyip eğitimleri aksıyor. Tamam, esnaf kan ağlıyor, kepenk indirmek zorunda kalıyor veya borçlarına borç katıyor. Tamam, herkes sevdiklerini çok özlüyor, hasret duygusu ağır basıyor. Hepsine tamam da; ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir ki!
Aşılanma hızı arttırılarak toplumun en az yüzde 60'ı en kısa sürede aşılanmalı. Bu olana kadar da herkes azami dikkati göstermeye devam etmeli ve bu olduktan sonra da hatta asgari dikkat de olsa dikkatli olmaya devam etmeli! Bu salgından en az hasarla kurtulmanın formülü bu!
Hayatın günlük rutinine pek çok yerde dönülmeye başlandığını gözlemliyorum. 1 yılı bulan bir süreçte de bunun olması beklenen sonuç zaten. Ancak, bu rutin işleyişte en azından tedbirlere uymaya devam etmek şart. Geçenlerde telefonuma bir mesaj geldi. Atılan bir tweet'in görüntüsüydü yollanan. Şöyle ki; ''E-5'te trafik var, sokağa çıkma yasağı falan hikaye! Evde kalanlar kimler mi; vergisini zamanında ödeyenler, trafikte yayaya yol verenler, arabayı kedinin-köpeğin üstüne sürmeyen, emniyet şeridine girmeyenler, kendisinden önce başkasının hayatı ve sağlığını düşünenler''... Burada yazılanlara yüzde yüz katılmak belki biraz abartılı olacaktır ama, ben kendi adıma yüzde 99 katıldığımı söyleyebilirim.
Esnafın vahim durumu da, çocukların mağduriyetleri de, duyulan hasretliğin dindirilmesi de ya el birliğiyle verilecek olan virüse karşı mücadele ile çözümlenebilecek, ya da böyle yapa yapa, yani ucundan kıyısından da olsa uyulması gerekenlere uymamam halinde bir şey olmaz zannıyla hareket etmeye devam ederek mevcut sorunların daha da kronikleşmesine, daha da ağırlaşmasına sebebiyet verilecek.
Eskilerin tabiriyle tekrar söylemeliyim ki; su-i misal emsal teşkil etmez...
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!