Karşıyaka Spor Kulübünün kuruluş yıldönümü beklentilerin altında kalan bir çerçevede de olsa coşkuyla kutlandı. Yalıda yer alan ve şimdilerde ne yazık ki yıkılmış vaziyette olan stada kadar yürüyüş yapıldı ve sloganlar atıldı. Karşıyaka'nın genel nüfusuna kıyasla oldukça az kabul edilebilecek bir katılımcı grubu yalıya stat isteklerini yüksek sesle bir kez daha dile getirdiler. Yalnız merak ettiğim bir konu var! Acaba yalıya stat isteyenlerin, Karşıyakalıların çoğunluğunun görüşünü mü temsil ettikleri konusu... Bunu gerçekten merak ediyorum!
Keşke konu belediye başkanı ve bir kesim taraftar grupları arasında bu kadar kutuplaşmaya yol açılmadan en baştan her kesimin kabullenmek zorunda kalacağı bir yolla çözülseydi. Mesela bu konu gündeme geldiği ilk zamanlarda daha, belediye kendi internet sitesinden bir ay ya da daha fazla bir süre boyunca yapacağı bir anket düzenleseydi. Sistemi de öyle bir kursaydı ki bir oy kullananın bir daha oy veremeyeceği şekilde. Üstelik bunu yaparken de sadece iki başlık altında yapmak zorunda da değildi. İki ana başlık yalıya stad olsun mu ve yalıya stad olmasın mı şeklinde belirlenip, her iki ana başlığın altına da alt başlıklar eklenebilirdi;
-Yalıya stadı destekleyenler için stadın müsabakaların oynanacağı bir nitelikte mi olması yoksa spor okulları, antrenman sahaları, tenis kortları, yüzme havuzu ve sosyal tesisler yer alacak şekilde mi olması yönünde iki alt başlık oluşturulabilirdi.
-İstemeyenler için ise, oranın hiçbir şekilde stat olmamasını düşünüyorsanız stad yapılması için uygun gördüğünüz bir başka yer olarak nereyi önerirsiniz, mevcut stat alanına ne yapılmalı ve hiçbir şekilde stat olmamasını değil de sadece müsabaka oynanan nitelikte bir stat olmasını mı istemiyorsunuz gibi alt başlıklar oluşturulabilirdi.
Bu anketin sonucuna göre de alınacak karara fikren katılmayanlar bile genel bir oylamayla elde edilen sonuç olacağı için sessiz kalıp kabullenmek durumunda kalacaklardı. Keşke böyle yapılsaydı da bu konuda birbirinden farklı düşünen bir kısım insan bu nedenle birbirini adeta düşman gibi görmeseydi. Bunu söylüyorum, çünkü ortada daha yakın zamanda başıma gelen somut bir örnek var!
Sosyal medyada Karşıyaka ile ilgili bir grupta stat konusunda (genelde bu tip mecralarda yorum yapmamaya her ne kadar özen gösteriyor olsam da) bir an için boş bulunup kişisel görüşümü belirttim. Boş bulunup diyorum, çünkü farklı görüşe tahammülsüz bazı kişilerce bu tip yerlerde senin efendi gibi yapacağın bir yoruma yanıt olarak son derece çirkin ve hakaret dolu cevaplar verilebiliyor maalesef... Neyse ki bu kez şanslıydım. Bir hakarete maruz kalmadım ancak insanların birbirini en ufak bir olayda bile nasıl da kategorize ettiğini, bazı kişilerin hayatlarında sadece siyah ve beyaza yer olduğunu gösteren bir yanıtla karşılaştım.
Önce isterseniz stat konusunda kendi fikrimi söyleyeyim. Söylemeden önce ise şunu belirtmek isterim ki kaygılarım var. Bunu çok üzülerek söylüyorum ama maalesef fikrimi söyledikten sonra acaba başıma bir iş gelir mi diye ciddi kaygılarım var aslında! Burası Karşıyaka... Kültürün, entelektüelliğin, modern yaşamın, demokrasinin belki de Türkiye'deki başkenti olabilecek nitelikteki bir şehir. Buna rağmen benim sadece bir fikir beyanında bulunacak olmamdan dolayı kaygılarım varsa eğer bu işte bir yanlışlık var diye düşünüyorum. Ya bende bu ruhsal duruma yol açanlar Karşıyakalı değil ya da Karşıyakalı olmanın anlamını yanlış kavramış bir grup olsa gerek. İşte temel üzüntüm buna zaten...
Stat konusundaki düşüncemi yine de ifade etmek istiyorum; ''yalıya stat kesinlikle olmalı''..! Bu konuda çok netim. 80 yıldır zaten stat olan, Karşıyaka tarihine tanıklık etmiş bu yerin stat olarak kalmasından başka bir düşünceyi doğru bulmuyorum. Ancak bu düşüncemin ayrıntıları da var tabii ki! Stadın niteliği ile ilgili... Bence yapılacak olan stat bir spor kompleksi olarak planlanmalı ve içersinde futbol ve basketbol takımlarının antrenman sahaları, atletizm pisti, tenis kortları, yüzme havuzu, spor okulları ve belki bir iki tane de küçük kafe tarzı yer olmalı. Resmi müsabakaların oynanacağı nitelikte bir stat planlaması için ise orası büyük Karşıyaka Spor Kulübü'ne yakışmayacak şekilde olumsuz fiziki şartlara sahip. Karşıyaka’mıza tribünün yarısının sadece oturabileceği, diğer yarısının ise ayakta kalacağı ve sadece 15 bin kişilik butik stat yakışmaz. Üstelik de giriş çıkışı sorunlu olacak olan, otopark sorunu olacak olan, acil durum yaşanacak olsa felaketle sonuçlanma riski taşıyan bir stad ise hiç yakışmaz. Keşke taraftar grupları Aziz Kocaoğlu'nun defalarca ifade ettiği Örnekköy'deki 30 bin kişilik stat projesinin bu kadar peşine düşselerdi. Yalıdaki mevcut arazi zaten Karşıyaka'ya ait. Eninde sonunda kendimize ait olan o yere bir şekilde düzenleme yapılacaktır zaten. Örnekköy projesi de hem ekstra bir katkı hem de Karşıyaka'nın büyüklüğüne yakışır bir büyüklükte olacaktı.
İşte buraya kadar yazdıklarım çerçevesinde, ancak doğal olarak çok daha kısa olan bir yorum yapmıştım yukarıdaki satırlarda bahsettiğim internet sitesinde. Yorumuma birebir cevaben, yani direkt bana yönelik olarak gönderilmiş olan bir link ile karşılaştım. Üzerine tıklayıp açıldığında ise H.M.Akpınar'ın aleyhinde son derece ağır ithamlar içeren kendisinin bir akrabası tarafından verilmiş röportajla karşılaştım. Önce hakikaten anlayamamıştım! Ben stada dair son derece iyi niyetli bir şekilde şahsi kanaatimi belirten bir yorum yapmışken cevap olarak bana gelen bu şey de neyin nesi diye düşündüm ilk etapta. Daha sonra biraz daha düşününce anladım ki H.M.Akpınar'ın stad ile ilgili birkaç yerde yaptığı yorumlarla benim düşüncemin örtüşmesi nedeniyle beni H.M.Akpınar'ın fanatik bir hayranı, hiçbir yaptığını eleştirmeyen bir takipçisi, kendi beynini kullanmayıp bir başkasının beyni ile yaşantısını sürdüren sürü psikolojisindeki bir takım kişilerden sanmıştı muhtemelen bana o linki gönderen kişi.
Oysaki hayatta sadece siyah ve beyaz yoktur. Ya da bir insan için yüzde yüz iyi ya da yüzde yüz kötü denilemez. Bir kişi hakkında kendince hükme varırken o kişinin sana iyi gelen ve kötü gelen vasıflarını terazinin kefelerine koyarsın ve hangi taraf ağır çekiyorsa ona göre hareket edersin. Benim stat konusundaki görüşüm zaten H.M.Akpınar'ın kendi fikrini ifadesinden çok daha eskiye dayanıyor ve iki insanın bazı konularda ortak paralelde buluşması gibi bir tesadüf olamaz mı yani?! İlla ki bunun olması, o kişiye kayıtsız şartsız her konuda katılınıyor anlamı mı taşımalı?! Takdir ettiğim yönleri, eleştirdiğim yönleri de var oysa ki! Ancak bana cevaben o linki yollayan hanımefendi için durum belli ki böyle değil. Yolladığı şeyin içeriğinde ise elle tutulur ve ikna edici tek bir itham da yok ayrıca. Hatta bende sanki istediklerini alamayan bir akrabanın kuyruk acısıyla atmış olduğu iftiralar imajı yarattı, ikna olmak bir yana! Ama durun canım, ben ne diyorum yine öyle..! ''Her konuda destekçisi, kendisine kayıtsız şartsız bağlı olduğum ve kendi beynimi bir kenara koyup da söyledikleri hakkında muhakeme dahi yapmadan kabullendiğim bir kişi H.M.Akpınar benim için'' şeklindeki bir cümleyi sahiplenen ve o linki bana yollayan kişinin kafasında oluşan bana dair hastalıklı düşünceye hizmet eden bir yorum yapmış oldum yine! Pardon...
Fanatizm herkes için ve her konuda kötüdür. Çünkü gözleri kör eder, mantığı köreltir. Bu da beraberinde doğru olana doğru diyebilme, yanlış olana yanlış diyebilme becerisini kaybettirir. Buna dair verebileceğim bir diğer örnek de oldukça yakınımdan, bir doktor arkadaşımdan... Kendisi eğitim seviyesi itibariyle en azından genel ortalamanın üzerinde bir kişi olmasına karşın fanatizm devreye girince ne eğitimin ne de öğretimin bir anlamı kalmayacağının da bir göstergesi aynı zamanda. Vereceğim örneğe geçmeden bir konuyu tekrar hatırlatmamda fayda var;
H.M.Akpınar'ın üslup olarak benim de çok eleştirdiğim, video görüntülerinin internet ortamında yayıldığı bir konuşması vardı. O konuşmaya istinaden de, H.M.Akpınar'a karşı ne yaparsa yapsın, ne derse desin her koşulda karşı olan ve hatta nefret duygularıyla hareket eden bir kesim tarafından doğruluk payının son derce tartışmalı olduğu bir negatif algı operasyonu yapılmıştı. H.M.Akpınar'ın tüm Karşıyakalılara hakaret ettiği iddia edilmişti. Aynı konuşmayı ben de izledim. Üstelik 4-5 kez en azından. Orada şayet iddia edildiği gibi bir durum olsaydı yedi göbek Karşıyakalı olan ben en büyük alınganlığı gösterirdim. Fakat hiç de üzerime alınmadım. Çünkü orada benim de rahatsızlık duyduğum bir azınlığı kastettiğini net bir şekilde belli eden bir cümle yer alıyordu verdiği olumsuz taraftar örneklerinden sonra; ''içimizde bunlar da var''... Evet var onlar. Kimse inkar edemez.
Daha son yapılan yıldönümü kutlamasında bile bizzat yine şahit oldum onlara. Ellerinde bira şişeleri ile sloganlar atıp yürümeye mecbur musunuz?! İçmeden medeni cesaretiniz mi yok?! Bu mereti zaman zaman keyif için biz de içiyoruz ama öyle ulu orta, çoluğun çocuğun, ailelerin, yaşı bizlerden büyük yaşlılarımızın gözünün içine soka soka değil. Hele ki sonrasında sokakların hali neydi öyle? Bu mu yani sizin Karşıyaka sevginiz?! Duvar diplerinde bira şişeleri, su şişeleri, çerez kabukları ve hatta kusmuklar... H.M.Akpınar'ın o konuşmadaki üslubu baştan sona ne kadar yanlışsa, ''içimizde bunlar da var'' şeklinde biten cümlesi de o kadar doğruydu ve bunlara arka çıkmak yerine içimizden temizlemeliyiz.
Fanatizm duygularının bir insanın algılarını nasıl da farklı görüşlere karşı kapattığını gösteren bir örnek olarak, aslında çok da sevdiğim bir arkadaşım olan doktor bir arkadaşımdan vereceğimi söylediğim örneğe geri dönecek olursam; doktor arkadaşım daha geçenlerde yine bu konuya atıfta bulunarak, başkan tarafından tüm Karşıyakalılara hakaret edildiğini iddia ediyordu hala ve benim ona o videodaki az önce bahsettiğim ayrıntıya (içimizde bunlar da var cümlesine) daha önceden dikkat çekmiş olmama rağmen... Bu kez hiç polemiğe girmedim. Pes dedim sadece... Çünkü fanatizm böyle bir şeydir işte. Okumuşu-okumamışı, kadını-erkeği,yaşlısı-genci farketmeksizin gözleri kör, kulakları sağır eder (tıpkı arkadaşımın o cümleyi duymaması gibi)...
Karşıyaka, her gerçek Karşıyakalının sevdası, spor kulübü de kalbidir. Taleplerimiz farklı olabilir ancak hepimizin ortak beklentisi bu talepler farklı farklı olsa da nihayetinde Karşıyakamızın spor kulübü anlamında daha başarılı, yaşamsal anlamda da daha huzurlu olmasıdır. Bu başarı ve huzuru yakalamanın yolu ise aynı fikirde olmadığını düşman ilan etmekten veya bir siyasi partinin ya da yöneticinin adamı olmak gibi yaftalamalarda bulunmaktan, hele ki birbirini tehdit veya darp etmekten asla ve asla geçmiyor. Her fikir dinlenmeli, insanlar birbirini dinledikten sonra kendi görüşünde ısrarcı veya dinlediği görüşe ikna da olabilmeli. Nihayetinde de çoğunluğun kararına uyulması ve buna saygı gösterilmesi yoluyla huzurlu bir ortam sağlanmalı. Buna demokrasi deniyor zaten... Yazımın başlarında da belirttiğim gibi, keşke belediye kendi internet sayfasından stad konusunu farklı alt başlıklarla oylamaya açsaydı... Sonuç ne çıkardı cidden merak ediyorum!
Sağlıcakla kalın...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!