Su hayattır!.. Vücudumuzun neredeyse yüzde 60-75'i su, dünyanın 3/4'ü yine su... Evrende başka bir yerde yaşam olma ihtimali araştırılırken ilk bakılan şey de yine, su mevcudiyetinin olup olmadığı. Su yoksa, yaşam da yok! Bu kadar net!
Yılda kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı 8000-10000 metreküp olan ülkeler su zengini, 2000 metreküpten az olanlar su azlığı çeken ülkeler ve 1000 metreküpün altı olanlar ise su fakiri olarak kabul ediliyor. Peki ya ülkemiz?!
Türkiye, kişi başına düşen kullanılabilir su miktarı itibariyle 1500 metreküp ile su azlığı çeken ülkeler arasında... O da bugün için... Yapılan hesaplamalara göre 2030'da (10 yıl kaldı sadece) kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarının, artacak olan nüfusa göre 1000 metreküp civarı olacağı söyleniyor. Yani su fakiri ülke haline gelmemize ramak kalmış durumda...
Dünya genelinde de ileriki dönemlerde su savaşlarının çıkmasına neden olacak düzeyde bir sıkıntı yaşanacağı öngörülüyor. BM Aralık 1993'de bu çok ciddi soruna dikkat çekmek ve gereken tedbirlerin alınmasının sağlamak maksadıyla her sene 22 Mart gününü ''Dünya Su Günü'' ilan etmiş vaziyette. Bir doğa ve deniz aşığı olan eşimin de doğum günü olması vesilesiyle bu günü benim unutabilmem zaten mümkün değil, ama umuyorum ki tüm insanlık bu günü unutmasın ve suyun değerini bilsin!
Dünyada su sıkıntısını aşmak adına deniz suyundan içme suyu üreten ülkeler var. Ancak, bu teknik hem çok maliyetli, hem çok fazla enerji tüketimine yol açıyor, hem sera etkisi yaratıyor, hem de ardında bıraktığı atıkların bertaraf edilmesi ciddi bir sorun oluşturuyor. O nedenle hali hazırda su temini konusunda son seçenekler arasında yer almakta... Peki ne yapmalı?!
Öncelikle mevcut su kaynakları korunmalı, en verimli şekilde kullanılmalı ve doğaya saygılı olunarak iklim değişimlerinin önüne geçilmeli. Bu genel tedbirlerin yanında bir de bireysel olarak yapabileceğimiz ve çok çok önem arz eden su tasarrufuna itina gösterilmesi var ki ne yazık ki bu konuda çevremde yaptığım gözlemlere dayanarak sınıfta kaldığımızı söyleyebilirim...
Görüyorum ki hemen her apartman görevlisi, hemen her esnaf elinde bir hortum, gereksiz yere sürekli olarak ve de düzenli olarak bulunduğu binanın önündeki kaldırımı ve hatta sokağı sulamakla meşgul! Hastalık etkeni olabilecek bir pislik vardır ve temizlemek şarttır, anlarım. Hava sıcaklığı 40 dereceler civarıdır ve nefes almakta güçlük çekiyordur diye biraz olsun nem sağlamak için çok nadiren yapılırsa eğer bunu da bir nebze (o da aslında gereksiz ya) belki anlayabilirim. Ancak, tüm bunların ötesinde, suyla oynamayı seven küçük çocuklar gibi boş yere yapılan bu eylemi anlayabilmem mümkün değil!
Bu neyin cesareti, neyin cüretidir böyle! Konuyla ilgili tüm uzmanlar ve hatta siyasiler kuraklık kapımızda diye bas bas bağırırken hala daha nasıl böyle davranılabilir şaşırıyorum! Ve öfkeleniyorum da... Hemen her şeyi yerine koyabilirsiniz, ama su olmazsa alternatifi de yok! Varacağı son ise daha da fazla salgın hastalıklar, vücudun normal fonksiyonlarını görememesi ve ÖLÜM!...
Bu konuda herkes üzerine düşeni yapmalı. İstanbul'da İSKİ tarafından su tasarrufu sağlanması için ücretsiz musluk aparatı dağıtılacağı açıklanmıştı. Bence bu uygulama İzmir'de de hayata geçirilmeli ve hatta zorunlu hale getirilmesi bile düşünülebilir... Tüm Türkiye'de hatta...
Su hayattır ve bu işin şakası yok! Kızılderili Şef Seatle'ın bir zamanlar söylemiş olduğu sözlere bakacak olursak; ''Beyaz adam, annesi olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. Onun bu ihtirasıdır ki, toprakları çölleştirecek ve her şeyi yiyip bitirecektir. Beyaz adamın kurduğu kentlerde, bir çiçeğin taç yapraklarının açarken çıkardığı tatlı sesler, bir kelebeğin kanat çırpışları duyulamaz. Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenilemeyen bir şey olduğunu anlayacak!''...
Görüldüğü üzere, ilkel kabile yaşantısı süren, eğitimden bihaber olan bir kesimde doğanın, suyun önemi ve değeri, hasbel kader eğitimli ve kent yaşantısı süren kesimlerce olduğundan çok daha fazla idrak ediliyormuş!.. İdrak yolu enfeksiyonu olanların bir an önce düzelmesi dileklerimle...
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!