Sevgililer günü... Tanıştığımda 90'ların henüz ilk yıllarıydı ki, zannımca çoğu kişi benden de sonra tanışmıştır bu günle. Çünkü; Türkiye'ye 90'larda daha yeni yeni ithal edilmeye başlamıştı ve benim bunu erken öğrenmeme sebep olan bir arkadaşım vardı! İzmir Atatürk Lisesi yıllarımdayken halen de dostluğumun sürdüğü çok sevdiğim bir lise arkadaşım Amerikan Koleji'nde okuyan bir kız arkadaş edinmişti kendisine ve o zamanlar sırf erkek lisesi olduğu için Atatürk Lisesi, onun bu durumu da okul çevresinde doğal olarak son derece havalı bir durum olarak itibar görüyordu. Ve ilk olarak o arkadaşımın, kız arkadaşına sevgililer günü hediyesi alma durumuyla birlikte ben de böyle bir günün varlığından haberdar olmuştum. İlerleyen yıllar boyunca da herkesce bilinen ve çiftlerin birbirine bir takım jestler yapmaması halinde adeta suçlu durumuna düşülecek kadar ciddi bir hal aldı! İlk çıkışından bu yana, bu günün geldiği nokta ise sadece sevginin ifadesi olmaktan çıkarak çok ciddi bir ekonomik kazanca da dönüştü, bu güne atfen pek çok şey üreten ticari firmalar açısından... Yine de dayandığı temel noktadan hareketle ben bu günü çok seviyorum...
Sevgisini çoğu kez ifade etmekte zorluk yaşayan bir kısım insanlara da, ifade edebilmesi adına bir vesile, hatta zorlayıcı bir unsur oluyor en azından. Tabi ki, tıpkı yeni yıl kutlamalarına karşı çıkan düşünce yapısına paralel bir düşünce tarzıyla bu güne de karşı çıkanlar mevcut. Müslüman mahallesinde salyangoz satmak gibi gördüklerinden dolayı bu karşı çıkışları... Yılbaşı da, sevgililer günü de birer Hristiyan geleneği ve ne alakamız var bizim diye düşündüklerinden tepkileri... Aslında içten içe bu günlerde yapılanların onların da hoşuna gittiğini, ancak katı dini kurallar çerçevesinde böyle davrandıklarını düşünmüyor da değilim! İşte bu noktada bu günlere tepkisel yaklaşanların da bu günlere dahil olabileceği bazı bilgileri paylaşmak onların da bu günlerin tadını çıkarmasına yardımcı olacaktır belki!
Yılbaşı bizler için yeni bir yıla umutla ve mutlulukla girilmesinin kutlaması sadece... Hiç bir Müslümanın dini bir boyut yüklediğini de düşünmüyorum zaten. Yanısıra yılbaşı ağacı süsleme geleneğinin de bir Türk geleneği olduğunu buradan, bilmeyenlere bildirmekte fayda var diye düşünüyorum. Dünyaca ünlü Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ bu konunun açıklamasını yıllardır defalarca yaptı. Türklerin tek tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarında yeryüzünün tam ortasında (zaten yalnızca orta asyada yetişen bir ağaç türü olan) akçam ağacı bulunur ve o dönemlerde Türkler için güneş çok önemli bir kavram olduğundan, gecelerin kısalmaya gündüzlerin uzamaya başladığı gün olan 22 Aralık tarihinde gece-gündüz savaşında kazananın güneş olduğuna dair düşünceleriyle kutlamalar yaparlar. Bu kutlamalarda da akçam ağacı altına hediyeler bırakılıp, ağaç süslenir. Sonraları ise Hun'ların Avrupa'ya yaptıkları akınlarla bu gelenekle Avrupalılar da tanışır ve İznik konsülünde de bu gelenek bir pagan geleneği olarak görüldüğünden kaldırılmak istenip bu güne İsa'nın doğuşu atıfında bulunularak gelenek Hristiyanlarca sahiplenilmiş olur.
Sevgililer gününün de doğuş noktası aslında Hristiyanlık ve Aziz Valentine değil, çok daha öncesine dayanır ve kökeni Anadolu'dur... Antik Yunan takvimlerinde Ocak ortası-Şubat ortası aralığı ''Gamelyon Ayı'' olarak geçer ve Zeus ile Hera'nın aşkına adanmıştır. Efsane Çanakkale'de geçer. O zamanlar İda Dağı, şimdinin ise Kaz Dağlarında... Truva savaşı devam ederken Hera Zeus'u baştan çıkartır ve Zeus da Hera'yı Gargaros Tepesi'nde (bugünkü Karataş) sümbüllerden, safranlardan oluşan bir yatağa yatırıp, kimse görmesin diye etrafını da altın bir sisle örter ve orada aşk yaşarlar. Bu olay tarihe ''kutsal evlilik'' olarak geçer. Ocak ortası-Şubat ortası döneme denk gelen bu olayın yaşandığı zaman aralığına denilir işte Gamelyon ayı diye! Yaşanan yer, tekrar ediyorum, Çanakkale...
Antik Roma'da da bu Gamelyon ayı, onların pagan geleneklerinde bereket tanrısı ''Lupercalia'' bayramı adıyla vücut bulur. Efsaneye göre emzirildikleri yerde Roma şehrini kuran yetim ikiz kardeşler Romus ile Romulus'u emziren dişi kurdun adıdır Lupercalia... 14 Şubat ise bu bayramın arefesidir ve geleneklerine göre bayram sürecini çift olarak geçirecekleri eşlerinin adını genç erkekler kura çekerek arefe günü belirlerler. İlk kez M.Ö. 44'de kurt kardeşliği rahiplerinin keçi postu giyerek yönettiği ayinlerin yaygınlaştığı söylenmekte. Yüzyıllar sonra Hristiyanlık hakim olunca ise gayri-hristiyan olan bu bayram yasaklanacaktır. Ve hatta yine Hristiyanlığa atıfta bulunularak farklı şekilde sahiplenilecektir... Bunu da dayandırdıkları kişi St. Valentine olacaktır...
M.S. 3'ncü yy'da zalim Roma İmparatoru 2'nci Claudius, Romalı erkeklerin aşklarını ve ailelerini bırakmak istememeleri gibi bir nedene bağlayarak, ordusuna savaşacak asker bulmakta güçlük çektiğini düşünmektedir. Bu yüzden Roma'daki tüm nişan ve evlilikleri kaldırır... O dönemde Roma'da yaşayan bir papaz olan St. Valentine, kendisi gibi bir papaz olan St. Marius ile birlikte yasağa rağmen çiftleri gizlice evlendirmeye devam eder. Yaptıkları, imparator tarafından öğrenildikten sonra St. Valentine çiftleri gizli gizli evlendirmeye devam ettiği için tutuklanır ve sopa ile dövülerek öldürülür (kimi kaynaklarca başı uçurularak)... Tutukluluğu esnasında bir gardiyanın kızına (ya da bazı kaynaklara göre kız kardeşine) aşık olduğu da rivayet edilir. Hatta kendisine ''senin Valentine'ın'' imzalı bir aşk mektubu göndermesinden kaynaklanan nedenle günümüzde de hala çiftlerin sevgililer gününde birbirine kart yollaması alışkanlığının sürdüğü söylenir. Milattan sonra 270 yılının 14 Şubat günü de Hristiyan şehitliğine gömülür. Bundan tam 226 yıl sonra milattan sonra 496'da ise, biraz da bu güne atfen yaşatılan eski pagan geleneklerini bir Hristiyan geleneğine dönüştürmek için, Papa Gelasius 14 Şubat'ı ''Aziz Valentine Günü'' ya da ''Aziz Valentinus Yortusu'' ilan eder! 1969 yılında ise Katolik kilisesi takviminden aziz Valentine gününü çıkarmıştır. Bir çok katolik tarafından kutlanılmamaktadır. Yine de bazı katoliklerce o günlerde Valentine orucu tutulmaya devam edilmektedir.
Günümüzde ciddi bir sektör haline dönüşmesinin kökenleri ise, 1828-1904 yılları arasında yaşayan Amerikalı girişimci bir kadın olan Esther Howland'ın ilk sevgililer günü kartını göndermesine dayanır. Hatta kendisi ''mother of the American Valentine (Amerikan sevgililer gününün annesi)'' olarak anılır... 1916'da ise Amerika'da o zamanlar pek de bilinmeyen Kansas merkezli Hallmark Kartları Şirketi seri üretime geçerek kutlamaların şeklinin hemen hemen bugünkü halini almasına sebep olur. Bu şirket şu anda sevgililer günü için satılan 132 milyon kartlık bir sektörün parçası!
Buraya kadar yazdıklarımdan da görüldüğü üzere ne yılbaşı kutlamaları, ne de sevgililer günü aslında Hristiyan kaynaklı kutlamalar değil. Sadece sonradan Hristiyanlaştırılmaya maruz kalmış olan kökleri çok daha eskiye dayanan gelenekler ki bunlardan sevgililer günü zaten resmi olarak da Katolik kilisesi takviminden çıkarılalı neredeyse 50 yıl olmuş. Yani diyeceğim o ki; en muhafazakar olan kesimde yer alanlar bile, bir Türk geleneği olan çam ağacı süslemesinden tutun, doğduğu topraklar Çanakkale olan sevgililer günü kutlamasına değin hepsine gönül rahatlığıyla dahil olabilirler.
Hem aslında ne fark eder ki! Gerek yeni bir yıla pozitif beklentilerle girmenin coşkusunu yaşamanın, gerekse sevginin ifadesine vesile olan bir günü anmanın; hristiyanı, müslümanı, yahudisi, budisti veya başka inançlarda olanları için ne zararı olabilir ki cidden..! Önemli olan kendine ve çevrene zarar vermeden, hiç kimsenin maneviyatına saygısızlık yapmadan, nasıl mutlu oluyorsan ve buna paralel olarak da çevrene mutluluk saçıyorsan öyle davranmayı başarabilmek değil mi zaten..!
Bu yazı vesilesiyle başta yaşamıma anlam katan, biricik kızımı bana armağan eden, varlığıyla hayatımı mutlu kılan, canım sevgilim karım olmak üzere, tüm kalbi sevgiyle dolu olanların sevgililer gününü içtenlikle kutluyorum...
Sağlıcakla kalın...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!