İlk olarak çocuk yaşlarımdayken rahmetli Turgut Özal'ın televizyondaki siyasi tartışma programlarında dikkatimi çekmiş ve garipsemiştim. O zamanlar siyasetçiler birbirlerine sadece uzaktan atıp tutmayıp yüz yüze gelerek halkın karşısında ekranlarda da tartışırlardı ve o tartışmalarda siyasi rakiplerine hitap ederken ''sen'' kelimesini kullanıyordu Özal. Bana o çocuk halimle bile itici ve kaba bir hitap olarak gelmişti. Fakat ilerleyen yıllar boyunca bu durum genele yayıldı ve çoğunluğun birbirine hitabında tercih ettiği bir hale geldi. Benim için ise hala kaba ve itici bir hitap şekli.
''Siz'' belki daha mesafeli görünüyor olabilir ama kesinlikle daha saygılı. Ayrıca ben şahsen kendi anne-babasına bile siz diye hitap eden biri olarak, ''siz'' demenin araya bir mesafe koymakla eşdeğer olmadığına inanmakla kalmıyor, bizzat yaşıyorum. Saygılı olmak, samimiyetsizlik anlamına gelmez. Siz'den sen'e geçiş olabilir ancak bunun da belli merhaleleri olmalı. Siz diye hitap ettiğin birisiyle zaman içersinde artan bir samimiyet gibi mesela... Belli koşullarda en baştan da sen diye hitap edebilirsin kimi zaman. Mesela mahalle arkadaşındır, askerlik arkadaşındır, sınıf arkadaşındır, devamlı birlikte çalıştığın iş arkadaşındır, yaşça senden çok da büyük olmayan bir akrabandır gibi... Evet yaşça büyük olan akrabalarına dahi bana kalırsa ''sen'' diye hitap etmek kabalık! Bu ''sen'' ve ''siz'' ayrımı konusunda belki de lüzumsuz bir hassasiyet gösterdiğimi düşünenler olabilir. Ancak peyderpey kaybetmekte olduğumuz bireyler arası saygının toplum nezdinde bir nebze de olsa korunabilmesi adına bence önemli.
Bundan belki de 6 ay önce falandı. Üzerimde kot pantolon, tişörtümle köpeğimi gezdirmekten geri dönüyordum. Yalıda oturan ve lüks cipiyle otoparkına girmek üzere olan bir adam o esnada otopark girişine parketmiş bir kuryenin motorsikletini kenara çekmek için aracından inmişti. Ben de tesadüfen oradan geçmekteydim. Bana seslendi. ''Hey baksana, gel de şu motorsikleti kenara çekelim'' dedi. Şimdi; kurduğu bu cümle bir kere baştan sona patolojik! En azından bana göre...
Muhtemelen bir şirket ya da holding sahibi ya da yöneticisi ve orada herkese emretmeye de alışkın biri. Alışkın olduğu bir diğer şey de sahip olduğu statüsü gereği herkesin kendine itaat etmesi belli ki... Tüm bunlar normal koşullarda beni hiç de alakadar etmeyen şeyler olurdu ancak kalkıp da hiç tanımadığı birine, muhtemelen de kılık kiyafetimdeki sıradanlığın da verdiği cesaretle senli benli bir ifadeyle konuşup, üstelik de yardım isteyen birisinin normalde yapması gerektiği gibi rica etmek yerine adeta emretmesi doğal olarak konuyla ilgili beni de alakadar eden bir durum yaratmış oldu. Ne mi yaptım?! Tabii ki de yardımcı olmadım. Ancak, bunu yaparken bile ben yine de ''siz'' li ifade kullanarak ve bir mazeretin ardına sığınarak yaptım. Çünkü bir insanın karşısındakine siz demesi asla o insanı küçültmez. Tıpkı o kişinin bana sen diye hitap etmesinin bana istediğini yaptırtabilecek bir üstünlük kurmasını sağlamadığı gibi! O nedenle siz siz olun size siz diye hitap edenden değil de ''sen'' diye hitap edenden çekinin.
Çekinin diyorum, çünkü sen denilebilecek ilişki kriterleri aranızda olmaksızın bunu yapanlar ya size kendince statü anlamında bir üstünlük kurmaya çalışıyordur ya da ''yaşça senden büyüğüm'' duygusunu hissettirmek kaydıyla kendisine bir ayrıcalık yaratmaya çalışıyordur. Oysa ki bir insanın bu dünyada daha eskiden beri bulunuyor olması değildir o insana saygınlık kazandıracak olan. Saygınlık bu şekilde suni üstünlük kurma çabalarıyla elde edilemez zaten. Maalesef bu tarz yaklaşımları kendi apartmanımda, selamlaşmak ve yolda karşılaşınca bazen hal hatır sormak dışında hiçbir paylaşımım ya da ortak geçmişim olmayan komşularımda bile görmekteyim. Kimseyi değiştiremem, ama ''siz'' diye hitap etmeyi sürdüren ben, karşılığında gördüğüm ''sen'' leri duydukça da ona göre kendi içimde onları hangi mertebeye koyacağımı da gayet iyi bilirim.
Bakınız Rasim Ozan Kütahyalı örneğine... İlk piyasaya çıktığında televizyonda bir sürü kanalda yılların duayen gazetecilerine sürekli senli benli hitaplarda bulunup, hatta kimi zaman aralarındaki kariyer farkının dışında yaş farkını da umursamayarak ismen bile hitap ediyordu. Peki bu davranışları onu karşısındakilerle eşitleyebildi mi sizce? Dün vardı ve her yerdeydi, fakat bugün var mı?! Tabi çuvaldızı başkasına batırırken biraz da iğneyi kendine batırmak lazım. Buradaki ''kendin'' kelimesinden kastım kendim değil fakat hekim meslektaşlarım.
Kendi adıma karşılaştığım hiçbir hastama yaşı kaç olursa olsun senli benli hitap etmem. Ancak ne yazık ki meslektaşlarımın çoğunda da bu yanlışı görüyorum. Normalde bir başka ortamda karşılaşması halinde aldığı aile terbiyesi gereği hiçbir şekilde ''sen'' diye hitap etmeyeceği kişilere maalesef doktor odasının ya da etiketinin kendilerine verdiğini düşündükleri güç, üstünlük veya sahip olduğunu sandığı ayrıcalıkla paralel olarak hasta sıfatıyla karşılaştıkları zaman sen diye hitap etmekte hiçbir sakınca görmüyorlar ki bence bu da yanlış!
''Siz'' diye hitap etmek sizi küçültmez, ''sen'' diye hitap etmek size üstünlük sağlamaz. Ya da birisinden kendini üstün görüyor olmanın nişanesi olarak ''sen'' diyorsan, bunun gerçek karşılığı kendi nezaketsizliğindir aslında. Bırak da saygı duyacak olan kendisi göstersin saygısını, eğer gerçekten hakediyorsan... Bu konuyu aklıma getiren sayın Konya valisine teşekkürlerimle...
Sağlıcakla kalın..!
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!