Referandum sonuçlandı ve duygular farklı farklı... Konuya sosyolojik açıdan yaklaşacak olursak çok farklı perspektiflerden bakılarak yorumlamalar yapılabilir. Ancak öyle zannediyorum ki yeni bir döneme geçilmesine dair her iki farklı görüşün de sahip olduğu en güçlü duygular (gerekçeleri çok farklı olsa da) temelde benzer gibi... Kaygı, öfke, umut veya umutsuzluk... Şöyle ki;
''Bu günler daha mı bir karanlık sanki! Güneş aydınlık yüzünü göstermez mi oldu ne?! Ne olacak yarınlarımız? Çoluk çocuk nasıl bir geleceğe uyanacak acaba? Off çok canım sıkkın, çok ümitsizim... Nasıl çıkılacak tekrardan aydınlığa! Peki ya işimden gücümden edilirsem! Ya da mehtaba karşı şöyle bir keyifle içkimi yudumlamaya kalktığımda birileri bana saldırırsa!! Kadınlarımızın giydiği bir elbiseden dolayı üzerlerine hücum edilirse!! Oooof off yeni sabahlara uyanasım yok... Hem çok korkuyorum, hem de çok öfke doluyum. Bu öfkenin çok daha fazlasını onlarda da hissediyor oluşumsa cabası... Kaçırdıkları günler olduğuna duydukları inançla bunun intikamını benden, bizden, biz gibi düşünenlerden almaya kalkarlar mı ki acaba?! Ben, biz ve bizler gibi düşünenler de öfkesine yenik düşüp karşılık vermeye kalkarsa ne olacak peki? Çıkamıyorum işin içinden... Kendimi çok güçsüz, çok çaresiz bir o kadar da çözüm bulmaya mecbur hissediyorum. Tanrım lütfen ama lütfen çocuklarımız mutsuz olmasın. Onlar da yaşayabilsin en az bizlerin yaşadığı kadar özgürce çocukluklarını, gençliklerini. Yoksa yoksa benim çocuğum sevdiceğinin elinden tutup da dolaşamayacak mı benim yapabildiğim gibi?! Karanlık, çok karanlık her yer... Bir yolu olmalı bu kasvetli durumdan çıkmanın. Olmalı ve ben onu bulup çocuklarımızın geleceğini kurtarmalıyım... Ama nasıl?! Bilmiyorum, bilemiyorum ve duygularım çok karmaşık... Bekleyip görmeyi denesek çok mu geç olacak..! Ya da derhal bir şeyler yapmaya girişsek çok mu aceleci!!! Hayır, hayır bu böyle olmamalıydı, olamaz... Çok mutsuzum, çok umutsuzum, çok korkuyorum ve bir o kadar da öfke doluyum... Güneş yeniden ışılda n'olursun! Karanlıklar sarmasın dört bir tarafımı... Bu karabasan başlamadan bitsin n'olur. Çok mu karanlık ne etraf..?!''
Ve karşı pencereden bakan;
''Hep hor görüldük, hep aşağılandık! Yeri geldi özgürce giyinemedik bile... Üniversitelere, ordu evlerine sokulmadık dış görünümümüzden dolayı. Okumadık veya okuyamadık sana ne!! Okumadık diye insan da mı değiliz!! Her insan özgürce yaşamak istediğini yaşayabiliyorken bizler niye yaşayamayalım huzur içersinde yaşamak istediğimiz gibi... Dışlandık, itelendik, aşağılandık ama keser döner sap döner gün gelir hesap döner misali işte şimdi güç bizde, sıra bizde mi demeliyiz peki! Ya da bunu böyle demesek bile sen öyle diyeceğimizi düşünüp de bizlere karşı düşmanca eylemlerde bulunmaya başlar mısın acaba?! Acaba hepimizin bir olmadığını unutup da hepimizi aşırı uçlarda seyreden muhafazakarların içersinde bulunduğu düşünce ve davranışlarda bulunacak zanneder misin ki! Evet belki bir zamanlar kendimizi sizden daha alt entellektüel seviyede hissettirdiniz bize ama o günler geldi geçti artık. Sanki bizler de çoğu kez üzülmedik mi toplum içersinde belli bir mertebeye gelebilmenin temel koşulunun önce kendi donanımını arttırmaktan geçtiğini anladığımızda. O zamanlar olmadı, ama şimdiden sonra niye olmasın. Öfkeliyiz bize karşı takınılan tavırlara ama artık güneş daha bir başka doğacak. Artık belki de siz ve biz değil sadece biz olacağız diye düşündüğün için sen de öfkelisin biliyorum! Ya benim bu sevincim sizlerle bir mücadeleye dönüşüp de kursağımda kalırsa... Ya yine okumuş olanın okumamış olanla ilişkisi eskiye dönerse ve ben hala o eski alışkanlıklarla okumamışlardan kalırsam! Kaygılarım da yok değil hani ama yine de bu günlerde güneş daha bir parlak, hayat daha bir güzel geliyor bana... (Not: anketlerden anlaşıldığı kadarıyla eğitim düzeyi daha alt seviyedekilerin mevcut yeni sisteme desteğinin daha fazla olduğundan yola çıkılarak yapılan bir betimleme)''
Tabii ki bu yazdıklarım farazi yaklaşımlardan ibaret sadece, ancak karşılıklı bir güven sorunu olacağı da aşikar, gelinen bu tabloda... Bu olursa eğer işte o zaman işler gerçekten içinden çıkılmayacak bir hale dönüşebilir. Ne olursa olsun sakin kalmayı bilmeli, itidalli davranmalı ve aklın yolunu herkes kendine rehber edinmelidir...
Kargaşadan, karşılıklı öfke duygularından, saldırganca davranışlardan ve karşıt görüşlere dair fevri çıkışlardan bu memleket en büyük zararı görecektir. Gün; akıllı davranma, akılcı metodlarla iddianı savunma ve sakin kalma günüdür. Gelinen bu noktada birlik beraberlik nutukları atmak ne derece inandırıcı olur bilmiyorum ancak ''temel mevzularda'' birlik ve beraberlik her daim canlı tutulmalıdır! Vatanın birlik ve bütünlüğünü ne pahasına olursa olsun koruma, muassır medeniyetler seviyesine ulaşma hedefinden sapmama, Atatürk devrimlerine sahip çıkma, cumhuriyetin sunduğu nimetleri sahiplenme, demokrasiye bağlılıktan ayrılmama, temel insan haklarına saygılı olma, hayatta en hakiki mürşit ilimdir fendir ilkesinden ayrılmama, ne mutlu Türküm diyene sözünden gurur duyma gibi...
Yoksa ülkenin düşünsel anlamda yarı yarıya bölündüğü gerçeği önümüzdeyken her konuda birlik beraberlik demek Polyannacılık oynamaktan öteye gitmeyecektir ama önemli olan bu günkü konjonktürde sakinliğini korumak, kin-nefret duygularına kapılmamak ve herkesin kendi görüşünü medeni bir hukuk devleti paralelinde savunmaya devam etmesini sağlayabilmeyi başarabilmek ve sıraladığım temel mevzulardan ayrılmamak gereğini asla ama asla akıllardan çıkarmamaktır..!
Daha mutlu, daha umutlu, daha medeni yarınlara hep birlikte ulaşabilmek umuduyla..! Siz-biz değil, hepimiz için!!!
Sağlıcakla kalın...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!