Şu sıralar her yerde ışıltılı vitrinler, süslenmiş ağaçlar, renkli renkli desenlerin hakim olduğu manzaralar mevcut…
Hristiyanların Christmas’ı veya Noel’i, bizler içinse yeni bir yıla girilecek olmanın verdiği coşku ve heyecanın yansımaları…
Ne yalan söyleyeyim gerek noel şekerinde, gerekse ağaç süslemelerinde yeşil-kırmızı renklerin hakim olması ise bir Karşıyakalı olarak ayrı bir hoşuma gidiyor…
Yeni yıl yeni umutlar demek…
Yeni yıl yeni heyecanlar, yeni beklentiler demek…
Yeni yıl, önceki yıllarda olmasını isteyip de gerçekleşmeyen dileklerin gerçekleşme ihtimalini düşünmenin verdiği hazzı yaşamak demek…
Ve aslında insanlara pozitif bir ruh hali aşılaması suretiyle dostluk, barış, bol kahkaha, neşe, birlik-beraberlik duygularının pekişmesi, gri renkli duyguların yerini gökkuşağının renklerine bırakması demek…
En azından benim hissiyatım, yapılan rengarenk süslemelerden tutun da ışıl ışıl hale getirilen sokaklara kadar bu dönemin bende yarattığı duygu-durum hali bu doğrultuda…
Ben bu sürece hiçbir dini anlam yüklemeden, sadece oluşan mutlu atmosfere bakarak tadını çıkartamaya çalışıyorum hepsi bu!
Belki de bu atmosfere ‘’noel ruhu’’ da denebilir. Bence böyle denmesinin hiçbir sakıncası olmadığı gibi, yapılan bu aktivitelerin menşei’ne bakıldığında asıl yaratıcılarının bu günü dini anlamda kutlayan kesim olduğunu göreceğimizden daha da doğru bir tanımlama olarak karşımıza çıkıyor hatta…
Ancak ben ‘’noel ruhu’’ tabirini kullanırken içerisinde barındırdığı insanı mutlu eden özelliklerini kastediyorum. Dinsel yönünü Hristiyanlığını yaşayan kardeşlerimize bırakarak…
İşte bu ruhun insani anlamdaki pozitif tesirinin tadını çıkartarak ailemle birlikte Bostanlı Zühtü Işıl Meydanı’nda kurulan yılbaşı pazarına gittik geçenlerde. Gerçekten de el emeği ve yaratıcılık eseri ürünlerin bulunduğu stantlarıyla, artık gelenekselleşmiş olan devasa yılbaşı ağacıyla, hatta sucuk ekmeği-sıcak şarabıyla son derece keyifli bir ortam hazırlanmıştı…
Fonda çalan Christmas Songs olarak nitelendirebileceğim müziklerin seçimi de o ortama çok uygun ve son derece başarılıydı…
Stantların birinde başında türbanıyla noel baba bibloları satan kadın, fonda Silent Night (bir kilise ilahisi) çalarken elinde tespihi-çenesinde çember sakalıyla torununun elinden tutup gezinen amca ve canı isteyen sıcak şarabını canı isteyen sahlep’ini yudumlarken bakılan süslü mü süslü yılbaşı ağacının etrafında kurulan arkadaşlıklar ve sohbetler öyle güzel, öyle dostça ve öylesine Karşıyaka’ya yakışan manzaralardı ki anlatamam…
Bir kez daha ne mutlu ki Karşıyakalıyım, ne mutlu ki bu şehrin böylesi bir hoşgörü, karşılıklı anlayış ve sevgiyi-güzelliği paylaşma kültürü var dedirtti bana…
Zaten vakt-i zamanında İngiliz, Fransız, İtalyan, Hollandalı Levantenlerin, çoğunluğu oluşturan Rum nüfusun, bir miktar Ermeninin ve daha ziyade Soğukkuyu taraflarında konuşlanmış olan Türklerin bulunduğu Karşıyaka günlerinde bu toplulukların hepsi iç içe geçmiş vaziyette, birbirlerinin geleneklerini beraberce yaşayarak, çocukları sokaklarda birlikte oyunlar oynayarak zamanlarını geçirirlermiş…
Yani diyeceğim o ki; bu medeniyet, bu yaşam tarzı ve hoşgörü bizlerin genlerinde mevcut…
Ekonomik zorluklar, gelecek kaygıları, çoluk-çocuğun sorumlulukları veya bir takım sağlık sorunları derken zaten yeterince sıkılan insanlarımıza bir nebze de olsa umut ve neşe aşılayan noel ruhunu bırakın da insanlarımız canı istediğince doya doya yaşasın…
Buna dahil olmak istemeyenlere de sonsuz saygı duyuyor, aynı saygıyı onlardan da bekliyoruz. Yeter ki insanlar kardeşçe, dostça, farklılıklarını da yanında taşırken birbirleriyle kaynaşabilecek olgunlukta bir arada olabilsinler…
Burası Karşıyaka; biz bunu başarabiliyoruz. Darısı tüm Türkiye’nin başına…
Herkese sağlıklı, mutlu, hayallerinin gerçek olacağı bir yıl dileklerimle…
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!