Doğma büyüme Karşıyakalıyım. Aile köklerime inecek olursak eğer, baba tarafında erkeklerin tamamı, dedem, babamın dedesi hep Karşıyakalı. Babaannne tarafından Selanik ve annemin tarafından da Rodos bulunuyor olmakla beraber müteakip nesillerin de tamamı Karşıyakalı. Diyeceğim o ki, Karşıyaka kültürünü sonradan öğrenmeye çabalamama gerek kalmadan, Karşıyaka kültürünü oluşturanlardan geliyorum zaten! Hal böyleyken, ne ailemde ne de aile dostlarımız olan ve kökleri bizler gibi Karşıyaka'ya dayanan kişilerde tek bir kimse görmedim ki ''nargile'' alışkanlığı olsun... Buna karşın özellikle son yıllarda inanılmaz bir şekilde artış gösteren nargile kafelerle Karşıyakamızın dört bir yanı dolmuş vaziyette!! Bunun her ne kadar bir ''kültür'' olduğuna inanmasam da nargile severlere karşı nezaketen yazımda ''nargile kültürü'' ifadesini kullanarak sözlerime devam etmek istiyorum... Nargile kültürü ile Karşıyaka kültürü arasında herhangi bir bağ olmadığını ise bizzat kendi aile soy ağacımdan hareketle net bir şekilde ifade edebilirim.
Geçenlerde sosyal medyada karşılaştığım eski bir Karşıyaka fotoğrafında şimdiki Öğretmen Evi'nde bir grup insanın bir arada olduğu ve o kalabalıkta içlerinden sadece birisinin önünde nargile şişesi yer aldığını görünce münferit olarak Karşıyaka'da da nargilenin bir zamanlar kendine yer bulduğunu anlamış oldum. Ama bu, Karşıyaka'da genele yayılmış bir kültür olarak görülmesi için yeterli bir veri olarak kabul edilemez. Bunu da buradan yazıyorum ki, bazı Karşıyakalı okurların ''benim dedem hep nargile içerdi, bu adam da amma saçmalamış ha'' dememesi için... Peki nargilenin menşei nedir?!
Nargilenin doğu kültürünün vazgeçilmez bir öğesi olarak ilk çıkış yerinin Hindistan olduğu kabul edilir. Hindistan'dan İranlılara, İranlılardan Araplara (bu noktada önce Araplara sonra İranlılara diyenler de mevcut) ve Araplardan (ya da İranlılardan) da Osmanlılara geçmiştir. Yani nargile, bir Osmanlı geleneği veya Osmanlı çıkışlı bir alışkanlık da değil! Araplarda ''şisa-şişa'', İranlılarda ''kalyan-galyan'' olarak adlandırılan nargile kelimesinin kökeni Farsça'ya dayanmaktadır. Farsça nargil=hindistan cevizi anlamına gelmektedir. İlk olarak Hindistan'da narçil denilen büyük hindistan cevizi kabuğundan yapılmıştır (Arap ve İranlılarda ''c'' ''g'' olarak okunuyor). Hindistan cevizinin dışındaki tütün benzeri tabakayı yakıp, içine soktukları kamışla kullanmışlardır. Görüldüğü üzere ne Türk kökeni olan bir keyif aracı ne de bir Osmanlı geleneği... Osmanlılara gelmesi ise 1600'lü yıllarda olmuştur. Nargile severlerin şayet bize ait bir gelenek olduğu yönünde düşüncesi olup da bu anlamda duyduğu bir sempatisi varsa, gerçeğin böyle olmadığını bilmeleri açısından bunca şeyi yazdım. Yanısıra bu keyif verici şeyin sağlık açısından tesirleriyle ilgili olarak da mevcut yanlış kanaatleri düzeltmekte fayda var;
Pek çok kişiden nargilenin zararının sigaraya kıyasla daha az olduğu yönünde geri bildirimler aldım bugüne değin. Bu da külliyen yanlış! İçerdiği ağır metaller ve bu ağır metallerin (nikel, kobalt, kurşun) oranının sigaraya kıyasla çok daha yüksek olması nedeniyle içilen tek bir nargilenin 4-5 paket sigaraya eş değer olduğunu bilmeyenler bu yazıyı okumak suretiyle lütfen öğrensinler... İçerdiği bir diğer önemli risk de, her ne kadar ağızlığı değiştirilse de marpuç'u içersinde yerleşen mikroorganizmalar nedeniyle verem başta olmak üzere pek çok enfeksiyon hastalıklarının kişiden kişiye bulaşmasına sebep olması! İspatlayamayacağım, ancak şehir dedikosu olarak kulağıma çalınan bir diğer zarar verme nedeni de; bazı yerlerde gençleri nargileye bağımlı hale getirip daha fazla kazanç elde etmek için çok düşük dozlarda da olsa nargilenin içeriğine bağımlılık yapıcı başka maddeler eklendiği yönünde aldığım duyumlar...
Ne Türklere ait geçmişi var, ne bir Osmanlı geleneği, hele ki hiçbir şekilde Karşıyaka kültürüne ait olmayan ve ayrıca yukarda saydığım onca sağlık zararlısı duruma sebebiyet veren bir şey olduğu halde nargile kafeler hala olanca hızıyla yaygınlaşmakta! Sosyalleşmenin yolu bence bu değil. Çünkü, sosyalleşmek insana fayda sağlamalı, zarar vermemeli. Üstelik zararı sadece bunu kullanana da değil. Dolaylı yoldan çevresine de zarar veriyor. Kastettiğim etrafa yayılan dumanıyla etrafta bulunup da bunu içmeyenlere verdiği zarar değil sadece. Nargile kafelerin yol açtığı kaldırım işgaliyesi de cabası... Karşıyaka sahilinde yer alan oldukça popüler olanlarından bir tanesinin bulunduğu yerin önündeki kaldırımdan çocuğumla birlikte her geçişimde tedirginlik yaşıyorum mesela! Ben o esnada her ne kadar dumanını savuranın dumanından, nargilesinin kömür ateşinden çocuğumu sakınmaya çabalıyor olsam da her daim ''ya şu nargileyi içenin veya yanında oturanın veya hizmet veren garson arkadaşın eli-kolu-bacağı yanlışlıkla nargile şişesine çarpar da nargilenin kor ateşi etrafa saçılırsa'' kaygısını da yaşıyorum...
Karşıyaka Belediyesi'nin ''gönüllü zabıta'' ekibi oluşturduğunu ve çeşitli meslek gruplarından 46 kişinin yer aldığını okuyunca hem mutlu oldum hem de bu güzel proje için Sn Cemil Tugay'ı takdir ettim. Beklentim, mevcut zabıta görevlileri ile birlikte bu gönüllü ekibin el ele vererek çarşıda, yalı caddesi boyunca veya şehir içi dar sokaklarda sürmekte olan bu kanunsuz ve tehlikeli kaldırım işgaliyelerini de bir an önce engellemeleri yönünde.
Velhasılıkelam; günden güne yayılan bu nargile alışkanlığı ve talebe paralel artış gösteren nargile kafeler benim nezdimde çok da anlaşılabilir bir durum değil! Farklı kültürlerin harman olduğu, değişik özelliklerin uyumlu birlikteliğinin görüldüğü yerler renkli ve keyif verici olur. Ancak, bu durum oluşurken o kentin sahip olduğu asıl kültürü alt kültür haline dönüştürüp de kimliğini kaybetmesine yol açmadan ve en önemlisi de tehlikeli ve sağlık açısından riskli şeylere prim vermeden bu renklilik temin edilmelidir.
''Nargilenin dumanına benzer hayallerim, sadece beni zehirleyip uçup gider (anonim)'' diyenin ağzına sağlık da, kazın ayağı öyle değil işte! Hem Karşıyaka kültürünü hem de yarattığı tehlikelerle hepimizin sağlığını götürüyor maalesef!..
Sağlıcakla kalın...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!