Her şehrin kendine ait bir karakteri, o şehri kendi yapan sahip olduğu bir takım vasıfları vardır. Tıpkı insanlarda olduğu gibi... Yaşayan bir organizma gibi düşünebilirsiniz hatta! İdari yapısını beyine, sahip olduğu yöresel müzikleri-dansları gibi maneviyata hitap eden şahsına münhasır özelliklerini duygulara, altyapısını sindirim-dolaşım sistemine, ulaşım ağını hareket sistemine, sahilini-denizin kokusunu-yeşilliğini-insanlarının yaşam tarzını kalbe benzetebilirsiniz mesela... Bunlardan hangisini çıkartırsanız çıkartın yaşamla bağdaşmaz. Duygular olmasa da yaşayabilir insan diyenlerinizi duyar gibiyim. Aslında doğru, duygular olmadan da hayatta kalınabilir belki. Ama bunun adına yaşam, varlığını sürdüren o canlıya da insan denemez diye düşünüyorum... Bu durumda bir şehrin tıpkı bir insan gibi değerlendirilebileceği benzetmesi de yerine oturuyor. İçersinde hayatımızı sürdürdüğümüz şehrin az öncesaydıklarımın hiçbirinden eksik kalmaması gerekir ki yaptığımız eylemin adı ‘’hayatını sürdürmek’’ten ‘’yaşamak’’ eylemine terfi edebilsin. Yaşam da kendi içersinde; devamlı bir gelişim, üzerine katarak ilerleme, iyiye doğru bir dönüşüm halinde her geçen gün daha güzel ve konforlu hale gelir. Ülkemiz genelinde olduğu gibi Karşıyaka’da da aktif olarak devam eden ‘’kentsel dönüşüm’’ için iyiye doğru dönüşen bir durumdan bahsedebilir miyiz peki?
Yazımın başında da belirttiğim gibi şehirlerin de bir karakteri ve bu karakteri oluşturan yapı taşları vardır. Karşıyaka’nın Soğukkuyu-Alaybey tarafı nasıl ki şehrin bir nevi doğum yeri ise, çarşı’sı enerjisi-dinamiği, bostanlı’sı kent yaşamı-eğlence-kültürel anlamda aktvite merkezi, mavişehir’i çağdaş yaşam alanlarının temsili, çamlık tarafı ve çevresindeki sokakları ise şehir hayatının hem merkezinde olup hem de yeşilin her tonunu görüp değişik çiçek ve çam kokularını teneffüs edebileceğiniz ender korunmuş yeridir... Bunları herkes kendince daha farklı yorumlayıp daha farklı yerlere de koyabilir. Ama nasıl olursa olsun sonuçta bunların her biri bir bütünün, Karşıyaka’nın karakterini oluşturan yapı taşları olup kentsel dönüşüm başlığı altında bir şeyler yapılırken bu bütünün yapı taşlarından her hangi birini bozup da şehrin karakteriyle oynanmamalıdır.
Karşıyaka’nın ilk kanalizasyon alt yapısının yapıldığı ve ilk asfalt yollarından olan, levantenlerin tenis kortlarının bulunması sebebiyle de çok eskiden ‘’tenis sokağı’’ olarak da anılan Fazıl Bey caddesi ve devamında orman bölge müdürlüğü’nün de yer aldığı bölge ile çamlık sokağı ve çevresinde yer alan sokaklar bugün de değişimini sürdürüyor. Keşke buna değişim değil de gelişim diyebilseydim! Çamlık sokağı bir zamanlar eski Karşıyakalıların anlattığına göre şimdikinden çok daha fazla sayı ve çeşitte ağaçların olduğu, birbirine geçmiş sarmaşıkların ve hatta içersinde kuşların envai çeşidinin bulunduğu, tavşanların bile cirit attığı bir bölgeymiş. Havada adeta en kaliteli çiçek parfümlerinden oluşan bir koku cümbüşünün hakim olduğu ve adı da ‘’aşıklar yolu’’ olarak anılan bir yermiş. Şimdilerde de bahar aylarında o güzel kokuyu yer yer teneffüs edebilmek mümkün. Yine şimdilerde de Karşıyaka’nın diğer muhitlerine kıyasla yeşilliği, ağacı, çiçeği daha fazla görebileceğiniz özelliğini geçmişe nazaran kısmen de olsa koruyabilmiş durumda. Ancak bu ne yazık ki pek de uzun sürmeyecek gibi...
Yıkılan eski binalara ve kentsel dönüşüm adına yapılan yeni binalara bakınca inanın çok da uzun olmayan bir vadede kendini biraz da olsa koruyabilmiş bu alan da kaybedilecek gibi! Mevcut apartmanların önlerinde ve yanlarında kiminin 1-2 kiminin 4-5 metrelik de olsa gayet verimli, üzerinde çam, çınar, kauçuk, meyve ağaçlarının yetiştiği, gül ağaçlarının, nergis, yasemin, hanımelinin yer aldığı toprak alanları var. Yıkılıp yerlerine yapılanlardaysa maalesef o küçücük ama içersine çokça canlı bitkiyi, ağacı sığdırmak suretiyle insana huzur veren verimli toprak alanların tamamen betonla kaplanıp, ya daha geniş bir bina yapmak maksatlı ya da sadece 3-4 arabaya park yeri olması maksatlı yok edildiğini görüyorum... Bunun için acaba yasalarla belirlenmiş bir şartname yok mu?! Yeni ve deprem yönetmeliğine uygun binalar yapılmasına evet... Ama bunu yaparken de zaten elde bir avuç kalmış olan toprak parçasını da yok etmeye hayır diyecek bir müeyyide yok mu?!
Yok edilen sadece toprak bir alan değil... Yeşili, temiz havayı, huzuru yok etmektir bu! Karşıyaka’nın uzun yıllara, betonlaşmaya nispeten direnebilmiş bir bölgesini, adeta saklı bir cenneti, çirkinleşmeye karşı koyabilmiş belki de son kalesini parti parti ortadan kaldırmaktır bu! Karşıyaka’yı Karşıyaka yapan karakter özelliklerinden birine daha saldırmaktır bu! Bunun adı düpedüz dönüşürken öldürmektir..!
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!