Karşıyaka transfer yasağının kalkmasıyla beraber üç maçta üç galibiyetlik bir seri yakaladı. Bunda rol oynayan etken ise; iki yeni transferden ziyade takımın moral kondisyonuna pozitif yansıyan yasağın kalkması yönündeki gelişmenin, oyuncuların performanslarına da pozitif yansımasıydı. Zaten kazanılan son üç maçın Uşak ve Juventus ile olan ilk ikisinde yeni transferlerden Marko Banic oynadı. Bryon Allen ise Marko Banic ile birlikte kazanılan son maç olan Beşiktaş müsabakasında yer aldı. Dolayısıyla bu galibiyetleri yalnızca yeni transferlerin katkılarına bağlamak çok da doğru olmayacaktır.
Katkının büyüğü özellikle bu galibiyet serisinin ilk iki maçında Metin Türen’den geldi. Uşak maçında 18 sayı ile, Juventus Utena maçında ise 15 sayı ile verdiği katkı dışında oyunun her alanında yer aldı. Rebaund aldı, blok yaptı, pota altından ayrı üç sayı çizgisinin gerisinden ayrı sayılar buldu. En önemlisi terinin son damlasına kadar savaştı. Bu belki de ‘’Marko Banic transfer edildi diye alacağım süre azalmamalı’’ düşüncesinin yarattığı bir durumdu. Öyle bile olsa bu durum indirekt yoldan da olsa önemli bir gelişme ve katkıydı. Aynı zamanda da transfer yasağının kalkmasının ve bu sayede yapılan Banic transferinin diğer oyunculara performans artışı sağlaması anlamında Karşıyaka’nın bu yasağın kalkmasına ne kadar ihtiyacı olduğunun bir göstergesiydi. İndirekt yoldan katkı diyorum, çünkü şu ana kadarki Banic maalesef Görkem’den üstün bir oyuncu izlenimi veremedi. Hatta ayakları daha yavaş ve 14 yaş daha büyüğü...
2010 yılında Eurocup’da MVP seçilmesi, Hırvat oluşu nedeniyle fundamental’ına dair şüphe bırakmaması ve doğru yer tutuyor oluşu kötü oyuncu olmayıp da sadece henüz hazır olmama ihtimalini düşündürüyor olsa da oynadığı üç maçtaki istatistiklerine şöyle bir bakacak olursak umarım hazır olmadığı için böyledir dedirtiyor; Uşak maçı= 20 dakika süre alarak 8 sayı ve 2 rebaund yapıyor, asisti yok. Juventus Utena maçı= 31 dakika süre almasına karşın 6 sayı 3 rebaund ve 1 asist ile oynuyor. Beşiktaş maçı= 9 dakika süre alarak 4 sayı yapıyor, rebaund ve asist yok! Unics Kazan’daki geçen yıl istatistiklerine bakınca da VTB liginde 4,6 sayı ve 1,6 rebaund ortalamasıyla, euroleague’de de yine 4,6 sayı ve 1,7 rebaund ortalamasıyla oynadığını görüyoruz. İstatistikler her şeyi söylemez... Ancak tamamen de yanılmaz! Umarım Karşıyaka seyircisinin kendisini ateşlemesiyle ve sahip olduğu tecrübesiyle şimdilik kötü gibi görünen bu gidişatı lehte bir duruma çevirir. En azından takıma Görkem’den daha fazla katkı verebileceğini ispatlaması şart ki boş yere gençlerin önünde duran bir engel durumuna düşmesin.
Diğer transfer Bryon Allen’ı ise şimdilik tek maçta izleyebildik ve 1 numara olmaktan ziyade 2 numara izlenimi verdi. Takıma faydalı olur mu, olur... Ancak playmaker olarak Dominic Waters birinci derecede rol oynayacak gibi bu durumda ve bu açıkçası benim iyi bir oyun kurucu beklentimin süreceği anlamını taşıyor ne yazık ki! Dominic Waters’ın hala pek çok pozisyonda bencil davrandığını düşünüyorum. Koçun Alp, Berk ve Waters arası dengeleri bu mevkide doğru ayarlaması şart. Bryon Allen ise attığı 13 sayı, aldığı 5 rebaund ve yaptığı 4 asistle Karşıyaka macerasına iyi başladı. Ewe Baskets Oldenburg’da koçla yaşadığı sorun sonrası kadro dışı kalmasının Karşıyaka’ya transfer olmasına belki de vesile olması Oldenburg için şanssız Karşıyaka için ise şanslı bir durum yaratmış gibi böyle giderse... Yalnız tekrar ediyorum; skorer bir oyuncu ancak klasik bir oyun kurucudan beklenenlerin beklenebileceği bir oyuncu değil... Geçen sezon Oldenburg formasıyla 16.72 sayı, 4.17 rebaund ve 3.56 asist ortalamaları ile oynamış. Bu da skora katkı verme açısından ne seviyede olabileceğine dair olumlu bir fikir veriyor.
Beşiktaş maçıyla birlikte Karşıyaka için lig yeni başlıyor gibi bir durum oluştu. Çünkü 8 maçlık bir galibiyet serisi yakalamış formda bir takımı yenmek suretiyle umutlar arttı, karamsarlık bulutları dağıldı ve hatta play-off hesapları yapılmaya başlandı. Bu yeni süreçte Metin gibi çok çalışarak oldukça iyi bir performans yakalamış olan bir oyuncuyu, Alp gibi istikbal vadeden ve yeni yeni A takımın bir parçası olduğu hissini yakalamaya başlayıp özgüveni artan, uzun yıllar Karşıyaka’nın playmaker ihtiyacını giderebilecek genç bir yeteneği, Görkem gibi hem genç hem fizik güç olarak son derece iyi bir yapıda, hem de o sağlam yapısına karşın hızlı da olan geleceğin yıldız pivot adayını umarım koç unutmaz. Umarım bu çocuklar takımda hakettikleri kadar süreyi almaya devam ederler...
Her musibette bir hayır vardır misali, Karşıyaka’nın transfer yasaklı olduğu dönemde bu saydığım oyuncular az ya da çok kendilerini gösterme imkanı bulmuş oldular ve A milli takıma kadar seçildiler. Bu oyuncuları kaybetmek çok kolay, kazanmak ise emek ve cesaret ister! Trifunoviç ile ilgili Büyükçekmece maçından sonra bende oluşan, oyun içersinde doğru zamanda doğru müdahaleleri yapamadığına, takıma set hücumu oynatamadığına dair düşüncelerimin yanısıra genel anlamda da sezon başından beri Scott Wood’u olması gerektiği gibi kullanamadığına dair düşüncelerimin kazanılan son üç maçla tamamen pozitif yönde değiştiğini söyleyemeyeceğim. Ancak bu saydığım gençleri tamamen arka plana atmaz da değerlendirmeye devam ederse ve eleştirel açıdan yaptığım saptamalarımın devam eden maç trafiği sürecinde aynı şekilde sürmediğini gözlemlersem şimdilik kısmen olan pozitif yönde değişmeye başlayan düşüncelerimin tamamen pozitif hale gelmesi neden olmasın! Neticede söz konusu Karşıyaka olunca hiçbir Karşıyakalının amacı bağcıyı dövmek olmamalı, üzümü yemek olmalıdır. Karşıyaka’nın başarısı için eleştirir ama Karşıyaka’ya başarılı olmayı alışkanlık haline getireni de ayakta alkışlamasını bilirim... Trifunoviç’ten de beklentim her Karşıyakalı gibi, doğal olarak başarılı olması...
Bu arada son oynanan Beşiktaş maçında taraftar muhteşemdi ama yine kusurlarıyla beraber... Ufuk sevgisinin dozunu tutturamama, Diebler’a Karşıyaka’nın yakın geçmişinde elde ettiği zaferlerde başrol oyuncularından olmasına karşın yapılan hakaretler, kendi koçuna ve oyuncularına rakip takım koçu ve şimdi rakipte olan eski Karşıyaka oyuncularına yapılan kadar bile tezahüratlarla moral vermeyi akıl edememe ilk aklıma gelen hatalar... Her güzelin bir kusuru vardır diyerek işin içinden çıkmak kolay yolu olacağından ben öyle demeyip, takıma faydası olmayan hareketler konusunda aman dikkat! diyorum en azından... Bundan sonrasında Karşıyaka’nın iç saha maçlarının tamamını, dış saha maçlarının da en azından büyük kısmını kazanmaya oynayabilecek yetenek ve kapasitede bir takım olduğunu göstermesinin zamanıdır. Karşıyaka, muhteşem taraftarının vereceği ‘’kusursuz’’ desteğiyle play-off’lara kalarak bir kez daha tüm Türkiye’yi şaşırtmalıdır...
Sağlıcakla kalın...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!