Aile her şeyden önce gelir..! Her canlının da en değerlisi onu dünyaya getiren, besleyen, koruyan, ailenin de temel direği olan annesidir. 1 Kasım günü sevdam, toprağım, memleketim olan Karşıyakamın spor kulübünün doğum günü ve aynı gün aynı zamanda annemin de doğum günü! En fazla değer verilenle yani annemle, ait olmaktan gurur duyduğum şehrimin bir başkaldırıdan, milli mücadeleden doğan kulübünün dünyaya gelişinin aynı gün olması benim için tarif edilemez büyüklükte bir mutluluk. Her ikisi de çok yaşasın...
Tabii ki de insanlar fani, kalıcı olan ise ardında bırakacakları manevi miraslarıdır. Karşıyaka Spor Kulübünün mevcudiyeti ise sonsuza dek sürmelidir. Çünkü hem ardında bıraktığı manevi mirasın büyüklüğü nedeniyle, hem de içinden doğduğu topraklarda yaşayan gençlerin yetişmesinde her daim ileriye, çağdaşlığa ve zorluklar karşısında mücadeleye dair tutacağı ışığı daima yaşamalıdır. Evet; Karşıyaka, işgal altındaki topraklarını tekrar elde etmek, özgürlüğe tekrar kavuşmak için oluşturulmuş bir isyanın sembolüdür. Yılmaz Özdil'in yıllar öncesindeki bir yazısında kullandığı ve benim de çok hoşuma giden tabirle; ''Karşıyaka, Türk bayrağıdır''.
Şu anda çocuk yuvası olarak kullanılan, Omiros'un bahçesinde (Sakız adası kökenli olup da uzun bir süre önce İzmir'e yerleşmiş olan İzmir'in köklü levanten ailelerinden Omeros Ailesi'ne ait Alaybey'deki köşk), bir zeytin ağacının dibinde kuruluş kararı verilen Kaf Sin Kaf'ımızı Kadızade Zühtü (Işıl), Kadızade Raşit (1915'de ağaçtan düşüp beyin kanaması geçirerek vefat etmiştir), Süreya (İplikçi), Refik (Civelek), Osman (Nuri) ve Örnekköylü Hüseyin (Sever) beyler kurmuşlardır. Kurucu başkan Kadızade İsmail Zühtü Işıl'ı 1985'de 88 yaşında iken kaybettik. Kendisinin ağzından dinleyecek olursak Karşıyaka Spor Külübü'nün kuruluş destanını ve kurulmakta esası teşkil edenin ne olduğunu daha iyi anlayabiliriz;
''Ben gözümü Karşıyaka ile açtım. Karşıyaka ile kapatacağım. O kulübün kurulması için geceler boyu dua ettim. Hayatımı direnişin ve başkaldırının sembolü Karşıyaka Spor Kulübü'ne adadım. Yaban ellerinde kurşun yedim, esir düştüm, hatta ölümden döndüm, ama Kaf Sin Kaf'ımı asla terketmedim. Onu asla unutmadım. Esaretimde geriye dönüşümün tek umuduydu Karşıyakam. Galiçya'da, Filistin'de ellerime kelepçe vurdular, günlerce gözümü bağladılar, her türlü işkenceyi yaptılar, ama yüreğimi unuttular. Yılmadım, silahım yoktu ama yüreğim vardı. Orada bile rüyalarımın takımını kurdum. Adını Karşıyaka koydum. Formasını yeşil-kırmızı yaptım. Benim Kaf Sin Kaf'ım vatanı için canını feda etmekten çekinmeyenlerin, göğsünü mermiye siper edenlerin, Gazi Mustafa Kemal'in peşinden gidenlerin kulübüdür, Karşıyakalılar bunu hiçbir zaman unutmayın. Ülkemizin spor tarihinde çok önemli bir yeri olan KSK'nin, yeşil-kırmızıyla bezenmiş olan formasının kıymetini bilin----01/12/1943''. Bence her şeyi özetleyen çok önemli bir konuşma.
KSK ilk adı olan ''Karşıyaka Mümarese-i Bedeniyye Kulübü'' olarak 1912-1916 arası faaliyetlerine devam etmiş olmasına karşın patlak veren birinci dünya savaşı ile mecburi bir ara verme dönemine girmişti. Kaf Kaf Kaf Sin Sin Sin Kaf Sin Kaf Sin Kaf tezahüratının yaratıcısı olan Karşıyakalı bankacı Cemal (Umar) Bey bu dönemi ''askerliğin futbol oynayanlara da sirayet etmesi'' olarak tarif ediyordu. Zühtü Işıl'ın tarifi ise; ''meşin toplara veda etmiş, tunç toplara sarılmıştık'' şeklindeydi. İzmir'in işgali de devreye girince 9 Eylül 1922'de İzmir'in kurtuluşuyla ancak yeniden faaliyetlere başlanabilmiştir. Anadolu'nun ilk Türk spor kulübü olan Karşıyaka, kurtuluştan sonra da İzmir'de faaliyete geçen ilk kulüptür yine...
Bir de uzun yıllardır süregelen bir Atatürk hangi kulübün taraftarıydı tartışması var! Bu konuda da başı çekenler Fenerbahçeliler. Dayanakları ise Atatürk'ün kendilerini ziyaret etmesiymiş. Şayet tek kriter buysa bile bu durumda Atatürk için yine de Fenerbahçe taraftarıydı demek yerine Karşıyaka taraftarıydı denilmesi lazım. Çünkü Karşıyaka Spor Kulübünü bir değil, iki kez ziyaret etmiş olup (ilk ziyaret 13 Ekim 1925, ikinci ziyaret 24 Haziran 1926), Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Cumhurbaşkanı sıfatıyla yaptığı ilk ziyaretin gururu da yine KSK'ye nasip olmuştur. Ayrıca bulabileceğim daha nice başka kriterler de söz konusu olabilir;
-Türkiye'de armasında ay-yıldız taşıma hakkı olan üç kulüp var ama armasında ay-yıldızı taşıma hakkının bizzat Atatürk tarafından verilmiş olduğu tek kulüp var ki o da Karşıyaka! Diğerleri Kasımpaşa (1948 Londra olimpiyatlarında 6 altın madalya alan güreşçilerimizin Kasımpaşa sporcusu olması nedeniyle İsmet Paşa tarafından verilmiştir) ve Beşiktaş (1952'de Yunanistan karşısına milli takım olarak çıkması nedeniyle Adnan Menderes tarafından verilmiştir)... Peki armadaki ay-yıldız açısından Atatürk ayrıcalığına layık olmayı Karşıyaka nasıl başarmıştır; 1926'da yabancı takımların da yer aldığı ligde ''gol yemeden'' İzmir Şampiyonu olması ve bunu yapanların da Kuvayı Milliyeci, Kurtuluş Savaşı'nda büyük kahramanlıklar gösteren kişiler olması nedeniyle bu onura M.K. Atatürk bizleri layık görmüştür. Bunu yaşayan ilk ve son spor kulübü Karşıyaka'dır...
-Karşıyakalı bayan tenisçileri izlerken sarfettiği bir sözdür ''ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim'' sözü.
-Annesi Zübeyde Hanım'ı Karşıyaka'ya defnetmiştir.
-Kendisi İzmir milletvekili, eşi İzmir kızıdır!
Hal böyleyken ve bunca somut gerçekler mevcutken bile ben Fenerbahçelilerin sadece bir ziyareti dayanak göstererek yapmaya çalıştığı gibi yapmayıp diyorum ki, Atatürk belli bir kesime, belli bir zümreye mal edilemeyecek kadar kapsayıcı ve tüm vatanın kurtarıcı lideridir! İlla ki bir takımın taraftarı olarak nitelendirilecekse de ayrıntılar az önceki satırlarda ve okuyan anlamıştır zaten ne anlama geldiğini...
1 Kasım 1912'de yabancı spor kulüplerine karşı Türk gençlerinin meydan okuması olarak kurulan Karşıyaka Spor Kulübü'nün 106'ncı kuruluş yıldönümünü hep birlikte yeniden coşkuyla ama sportif anlamdaki durumun verdiği buruklukla kutlayacağız. Karşıyaka sevgisi öyle sportif anlamda başarıyla ölçülemeyeceğinden ve atalarımızdan bizlere geçen genetik mirasa istinaden seslerimiz kısılana kadar meydanlarda büyük Karşıyaka taraftarının bestelediği şu tezahüratla haykırmaya devam; ''Yıl 1912... Memlekette savaş günleri... Baş kaldırdı boyun eğmedi... Karşıyaka'nın gençleri... Zühtü Bey ve arkadaşları... Yaktılar bu meşaleyi... Rengimiz yeşil kan kırmızı... Adımız Karşıyakalı... Övünürüz tarihimizle... Binlerce şehit dedemizle... Boyun eğmeyiz hiç kimseye... Ay-yıldız var göğsümüzde...''
Karşıyaka bir futbol kulübünden çok daha öte olan bir spor kulübüdür. Ancak ondan da daha önemlisi Karşıyaka bir ruhtur, anlayıştır. Bu ruhu sonsuza kadar koruyup, yaşatmak ise boynumuzun borcudur! Daha mutlu, nice 1 Kasımlara...
Sağlıcakla kalın...
** Bu yazıdaki bazı bilgiler derlenirken Hüsnü Tekeşin'in ''Nerelisiniz? Karşıyakalı'' adlı kitabından faydalanılmıştır.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!