‘’E ama bu doktorlar da hakediyor bazen’’ - ‘’oturmuş oraya ahkam kesiyor, işin bu senin zaten’’ – ‘’doktor diye kendini bi şey mi zannediyor bunlar’’ – ‘’sen de insansın ben de, ne diye söylediğimi yapmayıp kendi dediğini yapmamı istiyorsun’’ – ‘’ohh eline sağlık, ne de güzel yapmış doktoru döverek’’ – ‘’sorun sadece bacağındaydı, hastaneye gitti çıkamadı, öldürmek lazım bu doktorları öldürmek’’ – ‘’sen kendini ne sanıyorsun be adam, benim vergilerimle alıyorsun maaşını’’ – ‘’önce bana bakacaksın tamam mı, sen benim kim olduğumu biliyor musun’’ vs vs vs...
Yukarıda yazdığım cümleler sadece en sık duyulanlar. Bunlar dışında bir de fiziksel şiddet anlamında yapılanlardan sadece son üç ayda ve o da basına yansıyanlarına bakalım biraz da;
Yozgat Bozok Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde, istediği ilaç yazılmadığı için saçından tutulup darp edilen kadın doktorun ayak bileği kırıldı.
Rize Devlet Hastanesi’nde ‘’canım sıkkındı birine saldırmak istedim’’ diyen kişi tarafından saldırıya uğrayan kadın doktor orakla kolundan ve bacağından yaralandı.
Gaziantep’te özel bir hastanenin acil servisinde çalışan üç sağlık çalışanı, durumu daha acil olan hastanın müdahalesi bırakılıp da kendi babalarına anında bakılmadığı gerekçesiyle saldırıya uğradı. Birinin dişi kırıldı, birinin üstü parçalandı.
Gaziantep’te yine bir özel hastanede vefat eden yakınlarının vefat nedeni coronavirüs olmasına karşın ölüm raporunda bunun yazılmaması talepleri, bunun mümkün olmadığı söylenerek, karşılanmadığı için 20 kişilik bir grup tarafından sağlık çalışanları darp edildi.
Samsun Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisinde hasta yakını tarafından sadece evrak işleriyle ilgili olarak yönlendirme yapıp, o konuyla ilgili işlem yapabilecek kişinin kendisi olmadığını söyleyen sağlık çalışanının su şişesiyle gözüne vurulup, yumruklanarak saldırıldı. Sağlık çalışanının kaşı açıldı, üç gün iş göremez raporu aldı.
Esenyurt’ta özel bir hastanede 1 aydır yoğun bakımda coronavirüs nedeniyle tedavi gören 64 yaşındaki hastanın vefatı üzerine, hasta yakınları tarafından doktor hakarete ve ‘’o odadan eninde sonunda çıkacaksın’’ denilerek tehdite maruz kaldı. Hastane birbirine katıldı.
Ordu Ünye ilçe devlet hastanesinde görevli bir genel cerrahi uzmanı coronavirüs nedeniyle tedavi verdiği bir hastanın yakını tarafından hastasının 2 gün içerisinde düzelmediği gerekçesiyle darp edildi. Yüzünden ve kolundan yaralandı.
Tüm bunlar zaten sürekli yaşanan ve maalesef kanıksanmış olan bir duruma dair çok küçük bazı örnekler sadece. Yani ortada yeni olan bir şey yokken ne diye bu konuya tekrar yer verdiğimi merak edenleriniz olursa haklı aslında... Nasıl olsa bu düzen böyle sürüp gidiyor, ısıtıp ısıtıp önümüze koysan ne olur, koymasan ne olur diyenleriniz de ‘’maalesef’’ haklı... Ama bir nedeni var aslında tekrar bu konuya girmemin; TTB tarafından 17 Nisan gününün ‘’Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü’’ ilan edilmesi teklifi..!
Bundan tam 7 yıl önceydi. 17 Nisan 2012. Kalp Damar Cerrahı Dr. Ersin Arslan, görev yaptığı hastanenin servisinde bıçaklanarak ve başında katili tarafından dakikalarca ölünceye kadar beklenerek hunharca katledilmişti! İşte bu vahşetin yaşandığı gün olduğu için 17 Nisan tarihi seçildi. Bu teklif kabul görür mü bilmiyorum. Kabul görse de bir şeyleri değiştirir mi bilmiyorum. Ama hep beraber bu konuda bir şeyler yapmalıyız diye düşünüyorum. Coronavirüs Türkiye’de üçüncü pik’ini yaparken, ne yazık ki sağlıkçıya saldırıların belki de üç bininci pik’i yaşanıyor!..
Sağlıkçılar özellikle de şu sıralarda izin, emeklilik, istifa her türlü hakları elinden alınmış vaziyette canla başla mücadele verirken emin olun ki hiç kimseden alkış, pohpohlanma falan beklemiyor. Özlük haklarının iyileştirilmesini, üzerlerindeki artık tahammül fevkini aşan yükün hafiflemesi için insanların coronavirüs tedbirlerine riayet etmelerini ve en en önemlisi de kendilerine artık saldırılmamasını istiyorlar sadece...
Yoksa; savcının biriyle, ortopedi uzmanı arasında doktorun polis zoruyla alıkonulmasına kadar varan yaşananlar (kim haklı kim haksız yorumunu konunun ayrıntılarını bilmeden yapmak her ne kadar doğru olmasa da en azından hadisenin şeklen seyri oldukça üzücü) benzeri hadiseler daha da artarak sürecek ve fiziksel ya da manevi saldırıların doz aşımına bağlı olarak sağlıkçılar insanlara hizmet veremeyecek hale gelecektir. Bunun zararı ise topluma olacaktır. O nedenle bu durumun düzeltilmesi herkes için şart!
** ** ** ** ** ** ** **
İnsan sağlılığı ile ilgili değindiğim konular dışında başka can’lar da var bu dünyada ve onlar da benim için bir insanın canına yakın değerdedir. Hayvanlar, ağaçlar, doğada bulunan her türden can değerlidir. Özellikle de ağaçlar konusunda bir nebze daha hassas olduğumu söyleyebilirim.
Hal böyleyken de 1 değil, benim görebildiğim en az 4 -5 çam ağacının kötü görüntüsü geçenlerde beni oldukça rahatsız etti. Üstelik de biz Karşıyakalıların ‘’Çamlık Yolu’’ diye nitelendirdiğimiz, caddeye adını verecek kadar özel bir bölgede bu manzarayla karşılaştım.
Orman Bölge Müdürlüğünün de yer aldığı sokakta Karşıyaka Belediyesi tarafından yakın zamanda altyapı, yol ve kaldırım taşları ile ilgili bir düzenleme, yenileme çalışması yapılmıştı. Bitmiş haliyle de gururla sosyal medyada fotoğrafları yayınlanmıştı. Araç yolunun, toprağın hava ve suyla buluşamayacağı şekilde tamamen asfaltla kapatılmasına getirilen eleştiriler dışında, genel itibariyle de bölge halkının yorumları olumlu yöndeydi. Araç yolu ile ilgili yapılan eleştirilere ben de katılıyorum. Kaldırımların yeni görüntüsü ise bence de şık oldu.
Ancak, görünen o ki bu çalışmalar esnasında yol boyunca yer alan bazı ağaçlar zarar görmüş. Benim gördüğüm; tepesine doğru incelen, küçük kozalakları olan bir tür çam ağacının (ziraatçi olmadığımdan türünü bilmiyorum, ancak tarif edebiliyorum) tamamen sararmış olduğu ve sanırım 3 ya da 4 tane de üstelik henüz küçük olup da büyümesi beklenen fıstık çamı ağacın alt taraflarının sararıp sadece üst kısımlarında yeşil yapraklarının kaldığıydı.
Orman Bölge Müdürlüğünün de yer aldığı böylesi özellikli bir sokakta karşılaştığım bu manzaraların uzman ekiplerce değerlendirilmesi mümkün olabilir mi acaba?! Şayet hastalık varsa gidermek için, şayet artık kurtarılamayacak durumdalarsa yerlerine hemen yenilerinin dikilmesi için bir şeyler yapılabilrse, o zaman kaş yapayım derken göz çıkarma durumu düzeltilebilmiş olur en azından.
Şahsen ben kendi adıma, kaldırımın çirkin-ağaçların canlı kalmasını, kaldırımın güzel-ağaçların ise zarar görüp de kurumasına tercih ederim..! Tabi hem kaldırım güzel, hem de ağaçlar canlı olursa, o en güzeli olur. Çamlık yolu, çamsız yol olmasın lütfen...
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!