Türkiye yine bir seçime gidecek. Tarihimizde ilk kez yeni dönemin hangi liderle sürdürüleceği ikinci tur seçimle belirlenecek. Hakkımızda hayırlısı...
Peki millet olarak ne istiyoruz acaba? Ben kendi adıma, sadece başkalarının özgürlük alanları ile sınırlı olan bir özgürlüğün olduğu, laik cumhuriyet ilkelerine bağlı kalınan, adalet-sağlık-eğitim konularında dünyanın en ileri ülkeleri ile aynı klasmanda olunan, çocuklarımızın gelecek kaygısının olmadığı, işsizliğin ya hiç ya da olabilecek en alt seviyede olduğu, ailesinin karnını doyurabilme kaygısı olmayan bireylerin bulunduğu, rehberinin bilim olduğu bir ülke hayal ediyorum.
Bu şartları her kim ki sağlayacaksa, ülkemizin onun tarafından yönetilmesini istiyorum. Çok mu şey istiyorum?! Kesinlikle değil... Önceliğinin birey olduğu bir ülkede ve medeni koşullarda yaşamayı istemek asgari bir şarttır kanaatimce. Çok zengin olalım, canımızın her istediğini yapabilecek kadar az çalışalım, sıfır sıkıntımız olsun gibi ekstra beklentiler değil benimkisi. Olur mu?! Olmalı... Kim olursa olsun bu asgari şartları temin etmeli.
Bu seçimlerde dikkatimi çeken bir şey oldu bu arada... Seçmen sayısı... Sanırım 64 milyon gibi bir rakamdı. Bu aynı zamanda demek oluyor ki, 18 yaş üstü kişi sayımız... Yoksa ülke olarak yaşlanıyor muyuz ne?!
Bir zamanlar bakabileceğin kadar çocuk yap telkinleri ve doğum kontrol yöntemlerinin yaygınlaştırılması çabası vardı ülkemizde. Şimdilerdeyse en az 3 çocuk telkinleri olan dönemlerdeyiz ki seçmen sayısına baktığımızda sanki gerçekten de genç nüfusa yakın bir gelecekte ihtiyacımız olacakmış gibi görünüyor...
Son dönemlerdeki en az 3 çocuk telkinleri ise yerini bulamamış gibi... Nedeni belli ama... Bir zamanlar acaba bakabilir miyim kaygısı olmadan çocuk sahibi olunabildiği için buna tedbir alınmaya çalışılırken, şimdilerdeyse çocuk yapılması teşvikine rağmen insanlar bakamayacağı kaygısıyla hareket ediyor. Umarım yukarıda saydıklarıma ek olarak bu durum da bir an önce normalleşir, umarım insanların böylesi kaygılar duymayacağı günler de yakındır. Ülkemizin ihtiyar bir nüfusa sahip olabilecek kadar ekonomik gücü olduğunu düşünmüyorum çünkü...
Ekonomik anlamda seçime bel bağlayan çok sayıda insan görüyorum çevremde, ancak şöyle bir düşünecek olursak kim kazanırsa kazansın ekonominin rayına oturması uzunca bir zaman alacak gibi görünüyor. Umuyorum ki seçim sonrası süreçte üretim odaklı politika izlenir. Sadece tarım üzerinden yürünse bile belki de dünyanın en verimli toprakları olan Anadolu tek başına bizleri ekonomik zorluklardan kurtarabilir.
İlk turdan sonra seçim sonuçları ile ilgili analiz yapan çok sayıda yazı okudum. Herkes uzman kesilmiş maşallah! Benim de kendimce bir analizim var. Kaybeden kim olacak olursa olsun hata arayacağı yeri toplum olarak görmeyip kendindeki hataları bulmaya çalışması lazım. Şayet her seçim döneminde kaybeden her lider böyle yapacak olursa işte o zaman gireceği sonraki yarışlarda başarı elde edebilir.
Toplumun alışkanlıklarını değiştirmeyi deneyip de başarabileceğine inanan varsa da buyursun hodri meydan. Bunu tarihimizde başarabilen tek lider vardı, o da; Mustafa Kemal Atatürk. Dikkatinizi çekerim ki bahis konusu ettiğim lider bir ''deha''. Bu tip liderler ise bir zamanların İngiltere başbakanı Lloyd George'un dediği gibi; “İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. Şu talihsizliğimize bakınız ki Küçük Asya’da çıktı. Hem de bize karşı.. Elden ne gelebilirdi?“ şeklinde tanımlanabilir ancak!
İşte bu nedenle de kazanmak isteyen her liderin (bir Atatürk olamayacağına göre) dengeleri doğru ayarlayıp, doğru bir strateji izlemesi lazım. Ta ki bu toplum yeni bir Atatürk yetiştirene kadar en azından... Tabi bu mümkün olabilirse...
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!