Her işin bir erbabı vardır. Bu; sporda da, yöneticilikte de, sağlık sektöründe de, ticaret, siyaset, bilişim vs vs her ama her alanda geçerlidir. Bazen de herhangi bir konuda sahip olduğu melekelerini tam randımanla ortaya koymaya müsait olmayan ortamlar nedeniyle herhangi bir konunun erbabı da olsa, kişiler ne yazık ki sınırlı ölçüde yapabileceklerini yapabilirler. İşte böylesi durumlarda doğru tedbirleri almak, yerinde müdahalelerde bulunmak hem kişi bazında hem de o kişinin hizmet ettiği kurum-kuruluş veya hizmet verdiği kesim nezdinde fayda sağlayacaktır.
Adam kaybetmek çok kolay, ancak kazanmak emek ister! Kalkıp da performansı yapabileceğinin altında olan futbolcuya; ''sen aldığın parayı haketmiyorsun, seni kadro dışı bırakıp antrenman sahasına bile sokmayacam'' demek mi fayda sağlar, yoksa ''senin yapabileceklerinin daha fazla olduğunu biliyorum, bu konuda benim de vereceğim destekle senin kendine ve herkese daha faydalı olmanı sağlamak için birlikte neler yapabileceklerimize bir göz atalım'' demek mi?!
Birinci konuşma örneğinde o futbolcu manen yıkıma uğrayacaktır ve takımına katkı verme ihtimali tamamen ortadan kalkacağı gibi, bireysel olarak da geleceği son derece kötü bir yönde şekillenecektir. Oysa ki, herkes kendi geleceğine dair kararları kendisi alabilmelidir. Başkalarının, hiç kimsenin gelecek yaşam planlamasını değiştirmeye müdahale hakkı yoktur. Ya da en azından, olmamalıdır...
İkinci konuşma örneğinde ise, ''beni kazanmaya çalışıyorlar, ben de karşılığını vermek için var gücümle çalışmalıyım'' diye düşünmeye başlayacaktır ki, iyi yöneticiler ancak bunu düşünüp, bunu yapabilirler...
Son zamanlarda Karşıyaka futbol takımı oyuncularına yönelik ağır ve onur kırıcı ithamlarda bulunan bir kesim var. Bu yaptıkları, sadece kendilerini rahatlatmak ve başarısızlıkların yarattığı öfkeyi bünyelerinden atmak suretiyle bencilce davranmak kanaatindeyim.
Hayatta herkese daima bir şans daha verilmelidir. Verilen şansları iyi değerlendirmedikleri zaman da yine kimsenin gururunu kırmadan gerekirse başka denizlere yelken açmaları için yönlendirilebilirler. Çünkü bazen oyuncunun bağlı bulunduğu takımla kimyası uyuşmayabilir. Gideceği bir başka yerde patlama yapabilir. Gençleri kolayca harcamadan, onların geleceğini karartmadan doğru kararlar alınmalıdır. Bakınız, Cenk Tosun... İngiltere'de verimsiz bir dönem geçirdikten sonra döndüğü Beşiktaş'ta anında gollerini sıralamaya yeniden başladı! Bu işler böyledir... Ve her alanda böyledir.
Mesela; bir cerrah düşünün, ameliyat becerisi ve hasta memnuniyeti yüksek, niteliği nicelikten yüksek tutan, iş ahlakı ve dürüstlüğü nedeniyle asla hastalarıyla maddi menfaat ilişkisine girmeyen, çalıştığı kurumun ve hekimlik mesleğinin kendince kurallarına harfiyen uyan, görev tanımında ameliyat dışında yer alan diğer her vazifeyi de eksiksiz yerine getiren ve yaptığı işten keyif alan... Ve bir de bu cerrahın çalıştığı kuruma maddi getirisine bakmak dışında hiçbir kriteri olmayan bir idari amiri olduğunu...
İş ahlakı, titizliği, elinin iyi olması, yaptığı işe aşkla bağlı olması gibi unsurların tamamını göz ardı ederek bu cerrahı yanına çağırıp ''sen kuruma az para kazandırıyorsun, o nedenle seni normalde başka bir branşın ilgilenmesi gereken işte, pansumancı olarak istihdam edeceğim bundan böyle'' demesi halinde bu durumun kazananı olur mu? ''Senin nitelikli hizmetinin daha fazla kişiye ulaşması için bundan böyle sana özel hasta yönlendirmesi yapacağım'' dese, hem madden hem manen elde edilebilecek kazancı (sorunları adam kazanmak yerine adam kaybetmek yaklaşımıyla ele almak suretiyle) elinin tersiyle itmemiş olur oysa ki!
Hayal dünyamda canlandırdığım, kendi sektörüme dair bu örnek dışında da çeşitli meslek gruplarından verilebilecek örnekler çoğaltılabilir tabi ki... Bu; demoralizasyona ve adam kaybetmeye neden olan yıkıcı yaklaşımlar sadece yönetmeyi bilmeyen yöneticiler tarafından yapılacak diye bir kural da yok! Tıpkı Karşıyaka'nın futbolcularına yönelik bir kısım taraftarın sarfettiği ağır sözler gibi...
Onlar henüz çok genç, Karşıyaka'nın içinde bulunduğu maddi çıkmazdan kaynaklı olarak da alternatifsiz olduklarını biliyorlar. Bu iki faktör, yani gençliğin vermiş olduğu aklı bir karış havadalık, geleceklerini bugünden planlamaları gerektiği gerçeğini idrak edememeleri ve ikinci faktör olarak da kendilerine mecbur olunduğunu bilmeleri bir araya gelince, süreklilik arz eden bir başarı grafiği yakalamaları, konsantrasyonlarını hep üst seviyede tutmaları oldukça güçleşiyor haliyle! Bu durumda yapılması gereken şey işte; adam kazanmaya yönelik söz ve davranışlarda bulunmak. Adam kaybetmek çok kolaydır, kazanmak ise akıl, emek, sabır ister. Hadi zoru başaralım...
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!