Tam da umutlanmaya başlamışken kendi evinde bir Hollanda takımına yenilen Karşıyaka... İşte bu hiç olmadı! Bakmayın skorun az farkla bittiğine, takım olarak bir kez bile öne geçemediğimiz bir müsabaka oldu. Farkın 12-13 sayılara çıktığı anlar da cabası...
Bir önceki Avrupa sınavı ve İstanbul BŞB maçlarında takımın artık temel oyuncularının ve alacağı rollerin netleşmeye başladığı bir tablo oluşmaya başlamışken koç ne yazık ki bu maçta anlam veremediğim şekilde en fazla verim aldığı oyuncularını uzun süreler boyunca kenarda oturtup yeni şeyler denedi. Assem Marei ilk yarıda ne kadar süre aldı ve niçin o kadar az süre aldı diye düşününce açıkçası verecek cevap bulamıyorum! İlkan Karaman için de maçın genelinde süre anlamında tanınan şans aynı şekilde oldukça az ve kopuk kopuktu. Öyle olunca da 12 sayı geride bitirilen bir ilk yarı ve bu farkı kapatmak için üçüncü çeyrekte tüm enerjisini harcayan bir Karşıyaka izledik.
Farkın çift hanelerden tek hanelere inmesini sağlayan ise her zaman olduğu gibi zamanında doğru reaksiyon vererek devreye giren Karşıyaka taraftarının ateşleyici gücü oldu. Ancak devamı getirilemedi ne yazık ki! Bunda oyuncuların fark kapandıktan sonra yaptığı basit hatalar ise temel etken oldu. Ancak o oyuncu tercihlerini yapan da koç'tu neticede. Tam rakibin skor olarak yakalandığı anda üst üste iki hücumda Tayfun Erülkü'nün tabiri caizse topu elinde tutamama becerisi (veya beceriksizliği) artık Karşıyaka'nın tekrar maça ortak olma ümitlerini tüketen bir faktördü. Tayfun kalkıp da tribünlere kollarını kaldırıp coşturmak maksatlı amigoluğa soyunacağına oyuna daha konsantre olmalıydı. Hazır, önceki kazanılan iki maçta ve takım görüntüsüne kavuşmaya başlayan Karşıyaka'da o süreçte hiç bir katkı vermezken birdenbire önünde bulduğu bu kadar süre alma şansını yakalamışken, bunu daha akılcı değerlendirebilirdi. Acaba koç Özhan Çıvgın, Tayfun'u transfer ettiren benim ve o nedenle de oynatmalıyım gibi bir ruh haline mi kapıldı tam da çarkın dişlileri düzgün işlemeye başlamışken bilemiyorum! Ancak net olan bir şey varsa Donar Groningen maçında koç'un oyuncu tercihlerinin yanlışlığıydı.
Bu yanlışın bir diğer nedeni de acaba Avrupa kupasının (FIBA Eurocup) çok da önemsenmemesi mi? Zira protokol tribününün boş olması da böylesi bir kanaati güçlendiriyor gibiydi. Sanki futbolda şampiyonlar ligi müsabakalarını izlemeyi Karşıyaka'nın Avrupa sınavını izlemeye tercih etmişler gibi bir his uyandırıyor insanda bu durum. Eğer hakkaten Avrupa maçları ikinci planda düşünülüyorsa bu büyük hata olur. Çünkü Türkiye birinci basketbol liginde bu Karşıyaka takımının erişeceği maksimum başarı play off'lara kalmak olarak görülebilecekken, çok daha zayıf takımlardan kurulu olan FIBA Eurocup'da (ciddiye alınması halinde) belki de finale ya da en azından yarı finale erişebilmek gibi bir başarı nişanı da yakamıza yapıştırılabilir. Donar Groningen gibi bir takım bile geçen sene yarı finalist olabildiğine göre biz de bu kadroyla bunu başarabiliriz. Tabii ki de Avrupa kupası maçları koç, oyuncular ve yönetim tarafından üvey evlat muamelesi görmezse. Bizler inandık, siz de inanın...
Gailius oynatılmayacaksa niye transfer edildi? Alp Karahan'dan daha kötü bir Tayfun nasıl oluyor da bu kadar fazla süre alabiliyor? Önceki maçların kahramanları Marei, İlkan ve Berk hangi düşünceyle devamlı soğuk tutuldu? Bu soruların cevaplarını ve ne yaptığını umuyorum ki koç Özhan Çıvgın biliyordur...
İyi oyunculardan kurulu bir takımda koç yetersiz bile olsa oyuncuların alacağı inisiyatiflerle bir şeyler başarılabilir. Veya vasat bir takım varken iyi bir baş antrenörün varsa, onun vereceği eğitim ve taktiklerle yine bir şeyler başarılabilir. Peki ya vasat bir takım ve vasat bir koç varsa o takımdan beklentiler hangi seviyede tutulabilir ki! Sözüm meclisten dışarı... Benimkisi sadece bir genelleme. Yoksa Karşıyaka'dan bahsederken daima iyi koç, iyi oyuncular, iyi oyun ve gurur veren başarılar şeklinde konuşmaya alışkın bir basketbol ekolünün aşıkları olarak daha farklı konuşmak yakışık almaz, değil mi..! Hayaller Golden State, gerçekler ..... Neyse, umut fakirin ekmeği diyor ve şimdilik sabırla beklemeye, beklerken umut etmeye devam ediyoruz! Şimdilik...
Sağlıcakla kalın..!
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!