Bu bir meslek değil, bir yaşam biçimi... Sonuç itibariyle kişilerin kendi tercihleri doğrultusunda şekillenen bir yaşam biçimi. Ancak, ''kendi düşen ağlamaz'' misali bunu tercih edenlerden, maruz kaldıkları haksızlıklara dair şikayetçi olmamalarını beklemek ise hiç bir şekilde gerçekle bağdaşmayacak bir beklenti. Çünkü bu tercihi kendilerinin yapmış olması, aynı zamanda bir ''insan'' oldukları gerçeğini değiştirmiyor. Belki de diğer insanların, bu işi yapanları, içsel dünyalarında koydukları mertebe bir insan olmalarının ötesinde bir mertebe olduğundandır en fazla eleştiriye veya haksızlığa maruz kalan sınıfta yer almalarının nedeni. Oysa ki bu, onların da sıradan insanlar olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Diğer tüm insanlar gibi geçim kaygıları, sağlık sorunları, çocuklarına güzel bir gelecek hazırlayabilme konusundaki endişeleri, rahatsızlanan yakınları için duydukları üzüntüleri, kimi zaman eşleri ile tartışıp da moral bozukluğu içerisinde olmaları vs vs... bunların hepsi onlar için de geçerli. En az diğer insanlar kadar! En az diyorum, çünkü bu duyguları yaşarken aynı zamanda hiçbir zaman işine dair konsantrasyonunu yitirmeme mecburiyetinde olması, vicdani sorumluluğunu devamlı taşıması gibi bir profesyonelliğe de mecburlar. Bu da kolay bir şey değil..! Doktorlardan bahsediyorum...
Üniversite yıllarımda bir hocam henüz ikinci sınıf öğrencisiyken ve çalışma hayatına atılıp da gerçeklerle yüzleşip bir takım hayal kırıklıkları yaşamadığım dönemlerimde şöyle bir söz söylemişti; ''Sizler ilerde toplum tarafından insanla peygamber arası bir konumda görüleceksiniz. Bunun sorumluluğunu bilin, sonuna kadar hissedin ve ona göre çalışın, ona göre mesleğinizin hakkını verecek şekilde öğrenin. Ancak, insanlarla ilişkilerinizde hiç bir zaman bu abartılı tanımlamanın tesirinde kalarak, gerçek zannedip de öyle davranmayın.'' Sorumluluğu hissettirmek ve insanlığa ömrünü adayacak bir birey olarak toplumun yapıtaşı insan kavramından ayrı bir konumunun olmadığını da unutturmamak adına söylenebilecek en güzel sözlerden biriydi belki de...
Paracı doktor yok, paracı insan var. Tacizci doktor yok, tacizci insan var. Ukala doktor yok, ukala insan var. Kaba saba doktor yok, kaba saba insan var. Bu gerçeği doktorların kabullenmesinden ziyade toplumun doktor harici bireylerinin kabullenmesi ise çok daha önemli! Bu sayede belki de hemen her gün gazetelere de haber olan doktora hakaret, saldırı, tehdit ve buna benzer şeylerin önüne geçilebilir. Yani asıl konu doktorun takındığı ukalaca tavır ve kendini diğer insanlardan üstün görmesi değil aslında. Asıl konu diğer insanların doktorun da sıradan bir insan olduğu gerçeğini göremeyip beklentilerini bazen imkansız boyutta yüksek tutmaları konusu. Tabii ki ukalalık yapan, kendini üstün gören bir takım doktorlar da mevcut. Ancak bu da tıpkı başka herhangi bir makamı işgal eden başka meslek mensuplarında da görülebilecek kadar yüzdede mevcut. Hatta belki de daha az...
Dolayısıyla doktor önce insandır ve vicdanının sesini dinleyendir, sonrasında ise tam bir profesyonel olmak zorundadır. Ya da böyle olmalıdır en azından. Profesyonellik gerekliliği ise, ilgilendiği şeyin bir insanın canı oluşundandır. ''Yanlış yaptım bu bozuldu, dur yenisini getireyim'' diyebileceği bir şansı yoktur. O nedenle zaten, çoğu hekim hatası olmayan mevzular bile hekime bağlanır ve hatta bunların da çoğu ana haber bültenlerine bile konu olur. Sorarım size böylesi ağır bir sorumluluğu taşıyan ve bir şeyler yolunda gitmeyince ödetilen son derece ağır diyetlere maruz kalan bir insan için ''sonuçta yaptığı bir iş, karşılığında da para alıyor'' çerçevesinde tanımlamak ne derece adil?! Yazımın başında da belirttiğim gibi bu bir iş, bu bir meslek değil sadece, bu bir yaşam biçimi.
7 gün 24 saat acil bir hasta için aranabilirsiniz; yani bir mesai kavramı yok! Mesai kavramı olmayan bir başka meslek aklına gelen varsa söylesin bana lütfen. O zaman ben onu da meslek kavramı dışında tutarım zaten. Kalkıp da kimse bana demesin ''kimin nöbetçi, kimin icapçı (icap ederse aranacak kişi) olduğu önceden belli, nasıl olur da mesai kavramı yok dersin'' diye... Yok! Çünkü seni bilen, senin gördüğün onlarca, yüzlerce veya binlerce hastadan herhangi biri yine seni bilir, yine seni arar. Öyle kalkıp da doktor listesine bakmaz... Bu tabii ki de bunun bir yaşam biçimi olduğuna dair verilebilecek onlarca örnekten sadece biri...
Tatile gidersin, biraz hastalıklardan uzakta stres atmak istersin, yemek masasında sana hemoroidini sorarlar! Ya da gider eskiyen ve artık sorun çıkartmaya başlayan orta halli arabanı borç harç yine orta halli bir arabayla değiştirirsin ''doktor çok kazanıyor'' diye arkandan laflar dönmeye başlar. Oysa ki kimse düşünmez insanların devamlı en kötü, en mutsuz, hasta halleriyle muhatap olunarak elde edilen o kazancın hiçbir şekilde akla bile getirilmemesi gerektiğini. Neden mi akla getirilmemeli; canınızın ya da çocuğunuzun, annenizin-babanızın canının ederi kaç para sizce?
Maksimum 3 saat süreyle sahnede şarkı söyleyip 100 bin tl para alan ayakta alkışlanırken doktora yönelik bu tavrın altında yatan temel nedeni ise ben yine aynı noktaya bağlıyorum; doktor=insan gerçekliğinden uzaklaşma. Doktorsan para almayacaksın, şifa dağıtıyorsun, iyilik yapıyorsun madem para da alma! E ama o da insan! Onun da yaşamsal ihtiyaçları var... Kastettiğim tabii ki devletten maaş alırken el altından para alanlar veya özel bir merkezde yaptığı bir işten hakkı olandan fazlasını talep edenler değil! Onlar yüzünden zaten tüm doktorların adı çıkmadı mı! Olmaz olsaydılar keşke, o ayrı... Kastettiğim, doktorun verdiği emek sonrasında erişilen nokta bir insanın şifası iken, buna mukabil belirlenen sabit rakamlara bile takılınılması! Üstelik de emin olun 3 saat şarkı söyleyenden çok daha ciddi, çok daha yorucu ve çok daha sorumluluk alınan bir iş olduğu halde kazanılan rakamlar sanatçı! arkadaşların aldığının kıyısından köşesinden bile geçemeyecek düzeydeyken... Oysaki fakülte yıllarındayken bizlere de yapacağımız işi ''tıp sanatı'' olarak tanımlamışlardı! Madem o da sanatçı, doktor da, bu uçurum da neyin nesi di mi ama. Neyse, bu işin şakası tabi...
Velhasıl kelam, ben burada ne kadar da dil döksem bazı şeylerin değişmesi maalesef zor... Sistemsel hataları dahi doktora yıkan, tek bir telefonla canı sıkılanın arayıp da haklılığına-haksızlığına bakılmadan doktorun hakkında soruşturma açılmasına yol açan idari uygulamalar oldukça, doktorların işi (özellikle de ülkemizde) gerçekten çok zor! Daha mutlu, daha hoşgörülü, doktorun-hastanın kolkola birlikte yanlışları düzeltmeye çabaladığı, sağlık dolu tıp bayramlarına erişebilmek dileklerimle;
Sağlıcakla kalın...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!