''İşte taraftar, işte şampiyon'' dedirten bir ikinci maç izledik. Efes karşısında ikinci maçta cesaretle, kendi karakterini ortaya koyarak ve inanarak verilen her mücadelede olduğu gibi galibiyetle ayrılmasını bildi Karşıyaka.
Son maç deplasmanda ve ''rakip Euroleague'de final four'a kalan Efes'' gerçeğini tabi ki de unutmuyoruz ama verilen mücadele ve alınan galibiyet göstermiştir ki Karşıyaka gününde olduğu zaman ve inandığı zaman Efes'i yenebilecek bir takım!
Bu sezon şampiyonluğun en güçlü favorilerini kime soracak olsanız Fenerbahçe ve Efes diyeceklerdir çoğunlukla... Peki Karşıyaka kendi evinde bu iki takımı da alt etmesini bildi mi, bildi... Öyleyse tekrardan şampiyonluk hayalleri kurmamızın önünde bir engel olmaması lazım. Daha önce yaptık, yine yapabiliriz...
Keşke bir de deplasmanda deplasman takımına taraftar yasağı olmasa... Kazanılan ikinci maçta bir kez daha gördük ki, taraftar hüviyetinden çıkmayan, ilk saniyeden son saniyeye kadar nerdeyse sahadaki takımı kadar tribünlerde mücadele veren büyük Karşıyaka taraftarı Karşıyaka'nın basketbolda her takımı yenebilmesinin ardındaki en büyük itici güç. Bu muhteşem taraftarın hançeresini yırtarcasına verdiği tribün desteğini deplasmanda da içinde hissedecek olan bu oyuncu kadrosu dışardaki maçı da pekala kazanabilir.
Üçüncü maç ertelendi ve bu Karşıyaka cephesinde büyük tepki doğurdu. Sezon içersinde Karşıyaka'nın yoğun maç trafiğinde hiçbir şekilde Karşıyaka için uygulanmayan bu maç tehiri uygulaması maalesef çifte standartla Efes için tereddütsüzce uygulamaya sokuldu. Ama gün mazeret üretme zamanı değil. Bu durumu da lehimize çevirmeye gayret ederek, daha uzun, daha iyi bir hazırlık dönemi geçirmeliyiz.
Oynanan son maçta dikkatimi çeken ve beni çok mutlu eden pek çok manzara vardı. Amath M'Baye'nin inanılmaz hırsı ve bunun yüzüne yansıdığı anlar, Tyus'un hem savunmada hem de hücumda kariyerindeki eski atletik günlerinin atletizmindeki hareketleri, Tony Taylor'un hiçbir şekilde geri adım atmayan ve ''sen iyiysen, ben de gayet iyi oyuncuyum'' duygusuyla, çekincesiz olarak Larkin karşısında verdiği mücadele, Karşıyaka'ya ilk geldiğinden beri sahadaki duruşu, topu tutuşundan sürüşüne kadar hareketleri ile çok sağlam bir basketbol fundamental'ına sahip olduğunu zaten belli eden Michale Roll'un son derece akıllı assistleri ve skora verdiği ciddi katkı yanısıra diğer tüm oyuncuların son ana kadar inancını, enerjisini kaybetmeden verdği mücadele gerçekten bu seriyi geçebilme ihtimaline duyduğum inancı daha da arttırdı...
Bir önceki yazımda ''korkaklar hiçbir zaman zafer anıtları dikmemişlerdir'' demiştim. Bu sözümün de arkasındayım. İlk maçtaki manzaraya bakarak bunu söylemiştim. Fakat ikinci maçtaki Karşıyaka, gerek teknik kadrosu, gerekse tüm oyuncuları ile istedikleri zaman gerçek birer savaşçı olabildiklerini gösterdiler. Hepsi birer ''braveheart'' idi... Sofokles'in dediği gibi; ''cesur yürekler geri adım atmaz''.
Serinin üçüncü ve son maçı ne zaman olursa olsun büyük bir heyecanla bekliyorum. Ne zaman olacağı bu yazının yazıldığı saatlerde henüz belli değildi, ama belli olan ve net olan bir şey varsa o da Karşıyaka'nın ikinci maçta sergilediği cesaret ve inancı göstermesi halinde serinin son maçını son topa kadar yürekler ağızda izleyeceğimiz gerçeği...
Sağlıcakla kalın!..
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!