2018 bitti, 2019 geldi... Hayırlarla gelsin inşallah. Sosyal hayatımızda 1839'da ilan edilen Tanzimat Fermanı ardından başlayan bir takım yenilikler arasında belki de en yavaş yayılanı olan yılbaşı kutlaması uzunca bir zamandır artık bizlerin de hayatında yer almakta. Kabul görmesinin ve kutlamaların genele yayılmasının yavaş bir seyir izlemesinde temel neden ise Hristiyan bayramı zannedilmesinden kaynaklanıyordu. Oysa ki Noel olarak bilinen dini vasfı olan gün 24 Aralık gecesi. Ancak bu kavram kargaşası her ne kadar azalarak da olsa günümüzde bile halen sürmekte. Bizlerin kutladığı şey Noel'in bir uzantısı değil, yeni gelen yılın beraberinde getirmesi beklenen güzellikler ve yeni umutlar ile birlikte arkada bırakılan yılın hüzünlerini de tamamen arkada bırakabilmiş olmanın beklentisi aslında. Tabi ki de Hristiyan aleminin dini hassasiyetlerine de saygı gösterip, onların Noel bayramını da tebrik etmemiz lazım. Karşılıklı hoşgörü ve saygının gereği de zaten budur. Bu çerçevede; ülkemizde yaşayan gayrimüslim'lerin bizlerin dini bayramlarına neşeyle ve saygıyla eşlik etmesi gibi bizlerin de onların bayramlarına eşlik etmesinde bir sakınca da görmüyorum.
Uzun yıllar önce henüz bir lise öğrencisiyken, mezunu olduğum İzmir Atatürk Lisesi'nin hemen bitişiğinde yer alan kilisenin giriş kapısında yılbaşı zamanı kurulan Hz İsa ve Meryem figürleri içeren maket süslemeyi gördüğümde içimi bir mutluluk kaplardı. Daha o yıllarda, henüz çocukluktan çıkmış biri olarak bile, sunulan görsel şölen ve Müslüman bir ülkenin medeni bir kentinde yaşadığım duygusunu bana hissettirmesi nedeniyleydi bu mutluluğum... Lisede aynı sırayı paylaştığım ve şimdilerde gemi inşaatı mühendisi olarak mesleğinde büyük başarılara imza atan bir arkadaşım vardı. Kendisi sadece duyduğu meraktan, hiçbir dini temele dayanmayan bir gerekçeyle bahsettiğim kilisenin bir noel ayinine katılıp sonrasında da bana gördüklerini hayranlıkla anlatmıştı bir seferinde... O günden sonra ben de merak edip bir gün belki ben de izleyici olarak gider merakımı gideririm diye düşünmüştüm. Çok çok seneler sonra, evli barklı bir adama dönüşmemin ardından Karşıyaka'da St. Helen kilisesinde bir noel ayinine misafir olarak eşimle birlikte birkaç sene önce katıldık.
1904 yılında, İzmir Saat Kulesi'nin de mimarı olan Raymond C. Pere tarafından inşa edilmiş olan bir katolik kilisesi St. Helen. Gittiğimizde, dışarıdan mimari olarak bizi önceden de etkilemiş olan kilisenin iç mekanının da son derece güzel bir mimariye sahip olduğunu gördük. İlk etapta bizi etkileyen bu oldu. Sonrasında ise içeride görevli bir kişiye misafir olduğumuzu, cemaatlerinden olmadığımızı ve oturacağımız yer konusunda yanlış bir şey yapmak istemediğimizi söylediğimizde bize karşı takınılan son derece dostane ve misafirperver cevap karşısında hoşnut kalmıştık. Bize verilen cevap; ''her yer sizin, buyrun istediğiniz yere oturun'' şeklindeydi. Ardından Noel ayini başladı.
Ayin sürecinde zaman zaman yakılan tütsüler, sarışın bir kadın tarafından ''silent night'' ilahisinin kemanla çalınması, yakılan mumlar, Hz İsa'nın doğumunu tasvir eden maket gibi daha önce karşılaşmadığımız hoşluklarla karşılaştık. Bu esnada okudukları duaların içeriğinin yüzde 90 oranında bizlerin Tanrı'ya yakarışımızla parallelliğini de gördük. Sadece onlar ''amen'' derken ben ve eşim içimizden ''amin'' diyorduk. Onlar mum dikip adak adarken kendi dinlerine göre kelam ediyordu. Biz de sağlık ve huzur dolu bir yıl için mum diktik ancak biz bunu yapmaya başlarken besmele çekiyorduk içimizden. Onlar ''hallelujah'' derken biz kendi kendimize ''şükürler olsun'' diyorduk. Ve oradaki asıl cemaat doğal olarak kendilerinden olmayanları da farkındaydı! Ancak tek bir tacizkar davranışı bırakın, imalı bir bakışa dahi maruz kalmadan töreni tamamladık. Bitiminde kilisenin dini görevlisi tek tek herkesin elini sıkarak barış olsun temennisinde bulundu ve herkes kendi yoluna gitmek üzere dağılındı.
Bunca şeyi niçin mi anlattım?! Tabi ki de ''herkes kiliseye gitmeli'' gibi bir teşvik maksadıyla değil! Maksadım herkesin hoşgörü temelinde birlik olabileceği vurgusu yapmak sadece. Yılbaşı kutlamalarını sadece yeni bir yıla neşeyle girmek amacıyla yapılan eylemler şeklinde değerlendirmekte bile zorlananlara yönelik, ''bakın kiliseye gidip ayinlerine bile dahil olsanız, şayet Müslümanlığınızı içinizde yaşıyorsanız hiçbir zararı olmaz'' mesajı verebilmek isteğim... Aynı zamanda da aynı hoşgörüyü bizlerin de gayri-müslimlere yönelik göstermemiz gerektiği konusuna dikkat çekebilmek çabası benimkisi... En son gelen ve en modern din olan İslamiyet ile bir başka dini kıyaslamak zaten mümkün olabilecek bir şey değil! İlk emri ''oku'' olan bir dinin mensubu olmaktan duyduğum gururla, zaten katıldığım tören boyunca onların kendi dualarını latince yaptığı bölümlerde ben de ya kelime-i şehadet getiriyordum ya da kendi dualarımızı okuyordum için için... Önemli olan iyi niyet ve gönüllerin bir olmasıydı çünkü!
Farklı kültürlerle, farklı dinlerle aynı sosyal ortamı barış içerisinde paylaşabilme ayrıcalığını memleketim Karşıyaka'da sonuna kadar hissedebiliyor olmanın verdiği mutlulukla, hoşgörünün, barışın, huzurun ve en önemlisi sağlığın girilen bu yeni yılla birlikte bir ömür boyu herkesle birlikte olması dileklerimle...
Sağlıcakla kalın..!
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!