Bayram sevincinin yaşandığı şu günlerde herkesin kendince bir planı var. Bazılarımız tatil planları yapılabilecek bir boşluk, bazılarımız aile bireyleriyle biraraya gelebilmek adına bir fırsat olarak görüyor. Ya da her ikisi birden... Bu süreci kim nasıl yaşayacak olursa olsun yüzyıllardır süregelen kurban geleneğine kıyısından köşesinden de olsa hepimiz dahil olacağız neticede. Kurban bayramının kendine has ritüelleri vardır. İnancımız doğrultusunda yapılan kurban kesme, bayram sabahı yenilen kavurma, evine et girmeyen ihtiyaç sahiplerinin de bundan nasiplenmesi gibi gelenekler yanısıra manevi anlamda bulunan huzur kavramlarını içerir... Ancak bu esnada fiziksel anlamda oluşabilecek sıkıntılara da dikkat etmek, bayram sevincinin sağlık problemleriyle boğuşulduğu bir duruma dönüşmemesi için olmazsa olmazımız olmalıdır!
Her sene üçüncü sayfa haberlerine konu olan ‘’acemi kasap kendini kesti’’, ‘’kaçan kurbanlığını kovalarken araç çarptı’’ ve buna benzer manşetleri hepimiz okuruz... Konunun bir de gazete manşetlerine yansımayan fakat çok daha geniş bir kesimin karşılaştığı dikkat edilmesi gereken farklı bir boyutu var ki o da sağlık sorunlarını hesaba katmadan yapılan bilinçsizce beslenme... Özellikle sindirim sistemine dair bir takım yakınmaları olan (hazımsızlık, ağıza acı su gelmesi, midede yanma, şişkinlik, giren çıkan tarzda karın ağrısı gibi...) kişilerin veya önceden teşhisi konulmuş gastrit, ülser, reflü, safra kesesi taşı gibi rahatsızlıkları olanların kurban bayramında bayram neşelerinin kursaklarında kalmaması adına ayrı bir dikkatli olmaları gerekir! Bahsi geçen şikayetler ve adı konulmuş hastalıklar bizlerin bayramımızı hastane acil servislerinde geçirmememiz için gıdalarımızda (her ne kadar kurban bayramı olsa da) seçici davranmamız anlamını taşıyor! Bu tip rahatsızlıkları olanlar acı, ekşi, baharatlı besinler, ağır yağlı et yemekleri, kızartma, yumurta sarısı, asitli içecekler, kafeinli içecekler içeren beslenmeden kaçınmalıdır. ‘’Tıpta iki kere iki her zaman dört etmez’’ diye bir laf vardır. Ya da ‘’hastalık yok hasta vardır’’ şeklinde de izah edilebilir. Bu açıdan bakıldığında da kimi kişilerde çiğ olarak tüketilecek sebze ve meyveler de rahatsızlık verebilir... Kendisine neyin dokunduğunu zaten kişi kendisi farkındadır ancak bayram heyecanıyla kendine ödül vermek isteyip de nefsine hakim olamayabilir ki bunun sonucunda en çok üzülen yine kendisi olacaktır. Mesela bayram sabahı boş mideye birdenbire indirilen kavurma nedeniyle yaşanacak karın ağrısı, bulantı, şişkinlik, yanma şikayetleriyle kavurmadan kavrulma durumuna düşülmemelidir ki bayram bayram tadında geçebilsin. Bayram sabahı aileyle birlikte oturulan sofradan daha keyifli bir şey yoktur belki ama o sofradan yine aynı keyifle kalkabilmek de önemli! Bunun için yaşımızı, sağlık sorunlarımızı da hesaba katarak gerekirse her canımızın çektiğini tüketmeden, sohbetin ve aileyle birlikte olmanın verdiği manevi doygunlukla yetinerek o sofradan kalkmalıyız...
Geleneklerimizi yaşatalım, dini vecibelerimizi yerine getirelim ama Allah'ın bize bahşettiği en büyük hediye olan sağlığımızı riske etme günahına da girmeyelim. Sağlık dolu, mutlu, sevdiklerinizle birlikte ve bayram sevincinin içinizde daim olacağı nice günler geçirmeniz dileklerimle herkese iyi bayramlar...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!