Acı haberi Pazar akşamı öğrendim. İlk önce fake bir haberdir umudunu taşıdım. Sonrasında gerçekle yüzleştiğimde bile ''gerçek olamaz bu'' duyguları içerisindeydim. Basketbola adanmış bir hayat, Allah vergisi yeteneğin yanısıra günde 9 saatlik antrenmanlarla ulaşılmış efsanevi mertebe, herkesin saygısını ve beraberinde sempatisini de kazanmış olan bir basketbol ikonu artık maalesef yok!
Her ne kadar efsaneler ölmez desek de, insan olarak Kobe'nin bu çok erken gidişi ister istemez yürekleri dağlıyor yine de... Üstelik de yanında 13 yaşındaki ve basketbol sevgisi ile her zaman gururlandığı kızı da olacak şekilde göçtü gitti... 4 kızı vardı. Son olarak Haziran 2019'da baba olmuştu. Beraberinde kazaya kurban giden kızı ise sadece basketbolu sevmekle kalmayıp aynı zamanda basketbol oyuncusuydu ve geleceğin WNBA yıldız adaylarından gösteriliyordu. Babasından aldığı yeteneği yanısıra babasının kendisine yaptığı hem babalık hem de koçluk da bu yıldız adaylığını güçlendiren unsurlardı.
İlginçtir ki yaşça benden küçük olan Kobe'nin ölüm haberini aldığımda sanki bana basketbolda rol modeli olan, kendisini izleyerek büyüdüğüm bir oyuncuyu kaybetmişim gibi geldi! Bu çok mantıksız bir şeydi aslında... Daha sonra biraz düşününce anladım ki Kobe'nin yaptıklarını yapabilen oyuncu sayısı öylesine azdı ki, Kobe'nin her yaptığını daha önce hiç görmemişim gibi izlemekten dolayı sanki bana yeni bir şeyler öğreten bir büyüğümmüş duygusunun oluşmasına yol açmış.
Benim çocukluk, ergenlik dönemim Magic Johnson, Kareem Abdul Jabbar, Lary Bird, Michael Jordan, Charles Barkley, Clyde Drexler, Bill Laimbeer, Joe Dumars, Scottie Pippen, Denis Rodman, Steve Nash, Karl Malone, Moses Malone, Jason Kidd ve daha nice efsanelerin olduğu dönemi izleyerek geçti. Jordan'a duyduğum hayranlığın yanısıra benim 1 numaram hep Magic olmuştur o ayrı... Jordan'ın en büyük farklılığı, müthiş bir atlet oluşu ve basketbolu adeta bale izletir gibi bir estetikle oynaması dışında bir de istatistiksel olarak da ulaşılması güç rakamlara ulaşmasıydı. İşte Kobe Bryant'ın da farklılığı buydu ve Jordan'ın ardından bu ekolü sürdürebilen tek oyuncuydu bence. Üstelik bazılarını Jordan'dan bile görmediğimiz inanılmaz spektaküler hareketlerle oyununu her daim süslüyordu.
Yazımı okuyan bir kesim basketbolseverin şu anda ''peki ya Lebron James?!'' dediğini duyar gibiyim. James severler kusura bakmasın ama kendisi benim nazarımda hiçbir zaman bir Jordan veya Kobe gibi bir oyuncu olamadı ve olamayacak da... Çünkü konu sadece istatistiksel olarak zirveye çıkmakta değil, konu aynı zamanda basketbol izleyicilerine bir seyir zevki sunmakta, kendisini izleyenlerde bir sempati uyandırmakta ve basketbolu sanatın bir dalıymışcasına estetik bir şekilde sunmakta... İşte bu anlamda Jordan'dan bayrağı devralabilen tek oyuncu Kobe Bryant yani ''black mamba'' oldu.
Kaybının yarattığı boşluk doldurulabilecek türden gibi görünmüyor. NBA tarihinde öylesine ilklere ve rekorlara imza attı ki buradan bunların hepsini listelemeye kalksam satırlar eriyip gidecek ve ben istatistik değil, duygularımı yazmak istiyorum. NBA'de sempati duyduğum takımların başında çocukluğumdan beri Los Angeles Lakers gelir. Ve bu sempatimi boşa çıkarmayacak şekilde Kobe Bryant'a hakettiği saygıyı kendisi hayattayken göstererek yine Kobe'nin başardığı bir başka ilke imza atıldı ve bir NBA takımında giydiği iki ayrı formanın da emekliye ayrıldığı ilk oyuncu olmasını sağlayan bir jeste Lakers imza atmış oldu. Hem 8 numaralı hem de 24 numaralı formaları emekli edildi. 37 yaşındayken NBA'de son maçını Utah Jazz'a karşı oynayan kara mamba giderayak kendini tutamayıp bir başka rekoru daha ele geçirdi ve NBA tarihinde 60 sayı barajını geçen en yaşlı oyuncu ünvanını elde ederek vedasını öyle yaptı. Evet yanlış okumadınız, son maçında ve 37 yaşındayken dahi 60 sayı atarak veda eden bir efsaneden bahsediyoruz.
Kendisinin iyi oyunculuğu dışında iyi insan yönünü merak edenler varsa eğer, kendi 17 yaşındaki haline yazdığı mektubunu okuyabilir veya en sıkı rakipleri ile ilgili dahi saha dışında yaptığı saygı dolu açıklamalarına göz atabilir veya nasıl bir baba olduğunu araştırabilir. Buradan verebileceğim bizleri de ilgilendiren en somut örnek olarak, Soma maden faciası sonrası binlerce kilometre ötede yaşayan ve Türkiye ile hiçbir alakası olmayan birisi olarak bu konuda attığı son derece duyarlı tweet'i gösterebilirim.
Efsane olmak için sahip olunması gereken bazı temel özellikler vardır. Kobe de bu anlamda; sempatik tavırları, müthiş basketbol yeteneği, liderlik karizması ve basketbol zekası, inanılmaz çalışkanlığı (hiçbir başarı tesadüf değildir!), sosyal konulardaki duyarlılığı ile mütemadiyen gösterdiği iyi insanlığı (özellikle evsizlere hizmet konusunda) ve iyi bir aile babası olması gibi kavramları aynı potada eritebilmiş olan nadir karakterlerden birisiydi...
Gerçekten de bir yakınımı kaybetmiş gibi bir duyguya kapıldım. İlginç! Ya da değil belki de... Bogdan Bogdanoviç'in açıklamasına bakarsanız böyle hisseden çok insan var anlaşılan; '' Basketbol babamı kaybettim. Oyunumu senden daha fazla etkileyen başka biri daha yoktu Kobe... Çok üzücü ve trajik.'' Michael Jordan'ın yaptığı açıklamadan bir alıntıyı da paylaşacak olursam; '' Kelimeler ne hissettiğimi tarif edemiyor. Kobe'yi çok sevdim. O benim küçük kardeşim gibiydi...''
Bizi basketbol hayatın boyunca oynadığın oyunlarla hep şaşkına çevirdin ve mutlu ettin. Şimdi bizleri yine şaşkına çevirdin ama bu kez gerçekten çok fazla üzdün. Basketbol adına her şey için teşekkürler. Ardında bıraktıklarınla sonsuzluğa intikal ettin sen aslında. Huzur içerisinde uyu.
Sağlıcakla kalın...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!