Henüz birkaç ay önce doğmuştum. Hani derler ya daha doğarken şanslı olacaksın diye, ben hiç de öyle değildim. Doğdum, kısa bir süre sonra annem de artık yoktu yanımda ve acıktım. Sokaklarda bir başıma kalakalmıştım. Açlığımı oradan buradan bulabildiğim gıda artıklarıyla, susuzluğumu bir yerlerde rastlayabilirsem eğer pis mis fark etmez diyerek karşılaştığım su birikintileri ile gideriyordum.
Yine de her fırsatta mutlu olabilmeyi beceriyordum ama. Çok nadiren bana uzanan bir dost eli olduğunda ona başımı okşatıp, kuyruğumu sallıyordum. Ne olursa olsun yaşamak güzeldi. Hem biz bilmezdik ki öyle hayata küsmeyi. Sonuna kadar yaşam mücadelesini sürdürmek gerektiğini pek çok insan bilmezken biz bilirdik. Yaşamın bize sunulmuş bir armağan olduğunu farkında olarak...
Belki de kaderimin yansıması olan simsiyah tüylerim vardı. Boncuk boncuk bakan gözlerim bir de... Dört ayağım, bir kuyruğum bile yeterliydi benim için oyun oynama araçları olarak. Canım mı sıkkın, o dört ayağımla tek kuyruğumun peşinden koşar dururdum sanki yakalayabilecekmişim gibi! O kadarcık bir oyunu bile bana çok göreceklerini bilemeden... Kimseye bir zararım yoktu. Tanrının günahsız varlıklarından biriydim. Hatta mutlu ettiğim çocukları, beni severken gönlüne şefkat dolan insanları hesaba katacak olursanız belki de sevaba bile giriyordum.
Sonra bir gün bir inşaatın orda gördüğüm kum yığınları oldu. Ne güzel dedim, hem bir oyun parkı hem de yumuşak bir döşek olabilir bana. Kim bilir belki yiyecek bir şeyler, içilecek temiz bir su bile bulabilirim! Gittim, biraz oynadım, yoruldum, dinleneyim dedim. Ebediyen dinleneceğim anın geldiğini bilmeksizin... Bir insan yaklaştı bana. Kuyruk salladım ona, gözlerimin içi gülerek... Henüz çok küçüktüm ve bilmiyordum ki insanların bize en büyük tehdit olduğunu. Birkaç ay daha büyük olsaydım, belki o zamana kadar maruz kalmış olacağım tekmelerden, taşlardan, üzerime sıcak sular dökülmesinden ben de nasibini almış olarak onu görür görmez kaçıverirdim hemen o insan bana yaklaşınca... Ama diyorum ya bilmiyordum işte!
Ben o heyecanla bana yaklaşan insana bakarken, o yanıma geldi, beni tuttu ve sadece en güzel oyun araçlarımı benden almakla kalmayıp bana korkunç bir de acı yaşattı. Artık dört ayağım da, kuyruğum da yoktu! Yaşadığım hayal kırıklığının acısının önüne geçmişti bedenimin maruz kaldığı vahşetin yarattığı acı... Canım çok yanmıştı, yavaş yavaş gözlerim kararmaya başlamıştı ve tarifi mümkün olmayan bir susuzluk çekmeye başlamıştım. O esnada tüm insanların kötü olmayabileceğine dair bir umut ışığı olan gelişme yaşandı ve başka insanlar beni buldu.
Direnmeye, hayata tutunmaya çalışıyordum. Onlar da ellerinden geleni yapmaya başlayıp bana ilaçlar, serumlar verdiler. Kesilmiş olan ve küçücük kalan kuyruğumu kocaman yüreğimle onlar için sallamaya çalıştım. Sanki bana bunu yapan da bir insan değilmiş gibi... Çünkü biz nefret etmeyi bilmeyiz, kin tutmayız, içimizde her fırsatta göstermeye çalıştığımız iyi ve masum duygular vardır her zaman. Sonra bir de baktım kameralar var. O sırada da önüme konulmuş bir tas su gördüm. Susuzluğum hala çok yoğundu kaybettiğim kandan dolayı. O kameraların önünde o bir tas suya dilimi daldırarak içtiğim suyun görüntüsünün sizlerin arasında yer alan iyi insanların sonradan yüreklerini dağlayacağını bilsem o suyu onca susuzluğuma rağmen içmezdim bile belki de! Çünkü benim doğamda var sizleri mutlu etmek. Zaten o iyi insanlardan doktorlarım olanlar bir de benim tekrar yürüyebilmem için tedavi planlamışlardı. Ama çok yorgundum. Çok..! Ameliyata girdim, çıkamadım...
Üzülmeyin ama tamam mı... Sakın üzülmeyin! Ben ve benim gibi insan dışı canlılar asla ve asla insanlar gibi değiliz çünkü. Nefret etmeyiz, kin tutmayız, canice duygularımız yoktur. Sadece bize verilen yaşam armağanını var gücümüzle korumaya çalışırız o kadar. Bu esnada da siz insanlarla dost olabilmeyi, hatta belki de sizlere faydalı olabilmeyi hayal ederiz. İşte bu nedenle üzülmeyin, çünkü benim ayaklarım kesildi ama koskoca bir ülke ayaklandı...
Benim talihsiz ve kısa süren yaşantım bence pek çok insanı merhamet ortak paydasında birleştirmek suretiyle sizlere yine faydalı oldu diye düşünüyorum. Ölümüm benim türdeşlerimin daha iyi korunması için yeni yasalar çıkmasına vesile olacak büyük ihtimalle ve bu da bir diğer faydam oldu diye düşünüyorum. Ölümüme cani bir insan sebep olmuş olabilir ama ben yine de ölürken bile sizlerin üzülmesini istemeyecek kadar masum, günahsız ve iyi niyetliyim sizlere karşı. Bu sözlerimi duyup da bizlere eziyet edenler arasından utanan, sıkılan, vicdanı sızlayan olursa eğer onlara da son sözüm ''hiçbir şey için geç değil, bir şeyleri değiştirmek, düzeltmek sizlerin elinde'' diyorum. Bu konuda da umudum büyük. Çünkü dediğim gibi ''benim ayaklarım kesildi, Türkiye ayaklandı''...
Bu kadar acı verici örnekler bir daha asla yaşanmadan her canlının yaşam hakkına saygı gösterilen bir dünya için hep birlikte el ele...
Sağlıcakla kalın..!
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!