Gündoğdu Meydanı'nda yer alan ''Cumhuriyet Ağacı Heykeli'', cumhuriyetin 80. yılı anısına İzmir doğumlu, dönemin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı merhum Ahmet Piriştina'nın isteği üzerine 2003 yılında yapıldı...
1989 yılında başlatılan çalışmaların 1992 yılında tamamlanmasıyla ortaya çıktı ''İnsan Hakları Anıtı''. Karşıyaka'da nikah evinin yanındaki alanda yer alır. Yaşar Kemal tarafından aday gösterilmesi üzerine Türkiye İnsan Hakları ödülünü almıştır. İnsan haklarının sonsuzluğunu gösteren bir yol bulunur oradaki anıtta ve anlam yüklüdür zira! Dönemin Karşıyakalı Belediye Başkanı Cihan Türsen'in girişimiyle yapıldı...
Buca'daki ''Mevlana Heykeli'' nin yapımına 2002 yılında başlandı ve 2004 yılında bitti. Sanat otoriteleri tarafından dünyanın en büyük anıt heykelleri arasında ilk 20 içerisinde gösteriliyor. Projenin başlatılması, Buca doğumlu, dönemin Buca Belediye Başkanı Cemil Şeboy'un ricasıyla olmuş...
Her ne kadar ''Güvercinli Kız Heykeli'' olarak nam salmış olsa da asıl adı ''Özgür Kız Heykeli''. İzmir kızlarına ithafen yapılmış olup İzmir'in Montrö meydanında yer alır. 2004 yılında hayata geçirilen bir eserdir. Bunu destekleyen kişi de dönemin Konak Belediye Başkanı Erdal İzgi ve yine o zamanın İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Piriştina'dır...
Karşıyaka çarşı girişinde yer alan ''Amazon Kadınları Heykelleri'' de Montrö meydanındaki Özgür Kız Heykelinin yaratıcıları tarafından yapılmış olup, İzmir'in meşhur imbatına karşı iki yakada karşılıklı duran kadınlar gibi düşünülerek tasarlanmış. Kadının özgürlüğünü temsil eden Karşıyaka çarşı girişindeki sanat eserleri 2005 yılında, Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak döneminde yerleştirildi...
Narlıdere Belediyesi tarafından gezi olayları sırasında hayatını kaybedenler anısına yaptırılan ve ''Denizlerin Dalgası'' adıyla açılan, ancak halk arasında ''Gezi Heykeli'' olarak bilinen anıt heykel 2014 yılında yapıldı. ''Demokrasi Meydanı'' na yerleştirilen heykel, Narlıdere'nin Narlıdereli Belediye Başkanı Abdül Batur'un ifadesiyle; Narlıdere halkı adına dikildi...
Babamın da Karşıyaka Lisesi yıllarından yakın arkadaşı olan, Şehit Diplomat Erdoğan Özen'in adıyla anılan meydanda yer alan, Girne caddesi girişindeki ''Uçan Yunuslar Heykeli'' 1984 yılında yapıldı. Öncesinde onun yerinde Bornova Topçu Tugayından getirilen kocaman bir askeri top bulunuyordu. Namlusu da batıya, Yunanistan'a bakıyordu. Kıbrıs Barış Harekatı'ndan çıkalı henüz çok da uzun bir zaman geçmemişti ve belki de bu yüzden çok da dostane olmayan duygularla oraya konulmuştu! Ancak bu durum dostluk ve barıştan yana olan Karşıyaka halkına pek de yakışmıyordu. Karşıyaka'nın bağımsız bir belediye teşkilatına dönüşmesi sonrasında seçilen ilk belediye başkanı olan Nevzat Çobanoğlu ise kendisi de asker kökenli olmasına karşın, savaşı çağrıştıran toptan, barışı çağrıştıran yunuslar heykeline dönüşümü sağlayan kişiydi...
Ve bu saydığım heykellerin, sanat eserlerinin bulunduğu alanların hiçbirisinde yapıldıkları dönemin belediye başkanlarının bir sözünün yer aldığı levha veya altında da ismi ile birlikte imzası bulunan kocaman bir yazıt yer almamaktadır. Varsa ve bunu ben görmediysem affola... Ancak, bunu ben görmediysem, göremediysem demek ki makul ölçülerde ve eserin asıl anlamının önüne geçmeyecek şekilde yapılmış demektir! Yapıldıkları dönemin belediye başkanlarınca düşünülerek yaptırılmış eserler olmalarına ve bu belediye başkanlarının da çoğunun doğup büyüdüğü kendi topraklarının idareciliğini yapıyor olmalarına karşın ''dur da ben bir adımı kazıyayım zihniyetiyle'' davranmayıp, böylesine abartılı bir şey yapma lüzumu görmemişlerdir. Oysa ki bizim anıt, zaten mevcut olan bir sembolün yenilenmesinden ibaret sadece. Yeni bulunmuş, yeni akıl edilerek şehre kazandırılmış yeni bir sembol durumu da söz konusu değil yani!
Yeni anıt güzel oldu, Karşıyaka'ya yakıştı ve ihtişamlı, en önemlisi de güvenli oldu... Tüm bunlara itirazım yok! Ancak o anıt 1972 yılında Karşıyakalıların kendi bütçelerinden ayırdıklarıyla verdikleri destek sonrasında yapılmıştı ve günümüzde yenilenmiş olması bu gerçeği değiştirmez. Tek bir kişinin kendisinin yaptırdığı bir eser niteliğine dönüşmez. Karşıyakalıların ve Karşıyaka'nındır o eser. 1972'deki ruh ve anlayış neyse, bu gün de aynısı geçerlidir. O nedenle, bir eserin altına veya yakınına bir şeyler yazılacaksa, o eserin yapılma nedenine paralel bir şeyler yazılmalıdır. Mesela ''Atatürk, annesi ve kadın hakları'' anıtı ise söz konusu olan, Atatürk'ün veciz bir sözü gibi, veya ''insan hakları anıtı'' ise söz konusu olan, insan haklarına dair tarihte önemli çabaları olan birilerine ait bir söz gibi, ya da Narlıdere'deki anıtın yapılma nedenine uygun olarak gezi olaylarında vefat edenlerin isimlerinin yazılmış olması gibi... Veyahut da hiçbirini yapmayacaksan bile o eserin mimarının adı yazılabilir sanata ve sanatçıya hürmeten..!
Peki ya benim karşılaştığım manzara nasıldı; ''Atatürk, annesi ve kadın hakları'' anıtı'nın son ve bitmiş halini görmek için yanına gittiğimde, önce en önemli parçası, yani Atatürk'ün ve Zübeyde Hanım'ın rölyeflerinin yer aldığı bronz kemerin henüz tamamlanmamış olduğunu gördüm. Keşke gerçekten tamamen bittiğinde açılış yapılsaydı diye düşünürken bu kez gözüme sağ tarafta Orhun yazıtlarına benzeyen, üzerinde bir şeyler yazan, doğal izlenimi verilen taş bir duvar takıldı. Yaklaştım, üzerinde Atatürk'e ait olabileceğini düşündüğüm bir ifade vardır zannıyla... Baktım, okudum, şaşırdım, okuduğumu anında unuttum ve eve doğru geri dönerken aklımda kalan tek şey üzerinde Hüseyin Mutlu Akpınar yazdığı ve bir de sanki M.K.Atatürk'ün imzasıymışcasına yer alan fakat Atatürk'e değil de sevgili başkanımıza ait olan imzasıydı... Sen onca engeli aş, çürüyen eski sembolümüzü yenilemek için yoğun çabalar harca ve bunu nihayetinde başar, ama varılan nokta; belki de yapılan şeyden duyulan gururun kontrolsüz yansıması olarak nitelendirilebilecek bir hareket yüzünden okyanusu aşıp derede boğulmak olsun..! Anıt tamam da, bence o taş yazıt olmamış! Hiç olmamış hem de...
Sağlıcakla kalın...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!