Nasıl bir seçime giriyoruz?

Ekonomi için dönüm noktası mı?
Dışa dönük siyasal ve ekonomik beklentileri nasıl etkileyecek?
Yatırımcı nasıl etkilenecek?
Nasıl bir atmosferde olacak?
Gerçekten Türkiye için beka sorunu mu var?
Benzer soruları sormaya devam edecek olursak onlarca soru sıralanır, ama bu soruların içinde halka güven veren hiçbir soruyu soracak bir görüntü yok. Daha da açıkça ifade etmek gerekirse merkezi yönetimi oluşturan siyasetçiler ile onlara karşı muhalefet görevini yerine getiremeyen siyasetçilerin Türkiye’yi getirdiği nokta da onlarca daha olumsuzluğu ifade edecek soruları sıralayabiliriz.
Bu güne kadar dört yüz tane siyasi partinin kurulduğu ülkemizde 2019 yerel seçimlerine giderken kalan parti sayısına bakılmaksızın iki parti ile seçime giriyoruz.Çok partili bir dönemin yaşandığını sandığımız ülkemizde birlik olalım biz kazanalım düşüncesi ile hareket eden parti liderleri halkın değil kendi geleceklerinin hesabı içinde hareket etmekte olduklarını düşünmemek mümkün değildir.
Genel seçimlerin, referandumların ve başkanlık seçimlerinin yapıldığı ülkemizde seçmenin iradesine ipotek koyan siyasi parti liderleri yerel seçimlerdeki tutumları ile aynı tek seçicilik anlayışını devam ettirerek seçmenin hür iradesini ipotek altına alarak seçime girme gayretinde başarılı olamayacaklar ve bu seçimde bu davranış şeklinin bedelini kaybederek ödeyeceklerdir.
Bu güne kadar yapılan yerel seçimler hiç bu kadar merkezi yönetim anlayışı ile iç içe yaşanılmamıştı. Olumlu tarafından bakarsak eşit dağıtım ve yaklaşım düşüncesinde hareket eden merkezi yönetim için doğru düşünce olabilir. Buna rağmen katılmak mümkün değil.Merkezi yönetim Türkiye sınırları içindeki her vatandaşına eşit mesafede yaklaşmak zorunda.Dini,dili,ırkı,etnik kökeni ve mezhebi ne olursa olsun aynı eşit haklara sahip olabilmeli.
Seçimlerin yapılmasına kısa bir süre kalmasına rağmen hala adayların isimleri üzerinde yapılan spekülasyonlar bitmiş değil. Bunun tek sorumlusu demokrasi anlayışını yitirmiş, gurubuna demokratik yoldan hakim olamayan siyasi parti liderleri. Genel seçimlerdeki tek adamlık düşüncesini anlarım. Yerel seçimlerde seçildiği ili dahi tanımayan bir milletvekilinin genel başkana bile tavır alacak kadar benim desteklediğim aday buranın belediye başkan adayı olsun düşüncesi istediği ilçenin sokaklarında kaybolacak bir kişinin o seçim bölgesindeki yaşayan kişilere karşı nasıl bir saygısızlık içinde olduğunu anlatmaya gerek yok.
Nasıl bir belediye başkanı hayal ediyordunuz sorusu aklımıza geliyor… Liderlik vasfı ve vizyon sahibi olması olmazsa olmazıdır. İşin ciddiyetinde olup menfaat çetelerinden uzak durabilmelidir. Öncelikle ortak akılla proje üretmeli. Cesur davranabilmeli. İnanarak yaptığı işlerde gelen tepkilere göğüs gerebilmeli. Bu özelliklere sahip belediye başkanı ekibini de iyi kurar ve bir bütün olarak başarıya gider.
Bu gün gelinen nokta da yazdıklarımın bir çoğu hayal. Doğru olan bu şekli olsa da özellikle İzmir ve ilçelerinde tespit edilen adayların birçoğunu takip ediyorum Türkiye gerçeği bir durumla karşı karşıyayız. Ranta dayalı belediye başkan adayı tespitleri. Hangi aday partinin para havuzuna kaç lira bağış yapmış. Hangi milletvekilinin talebi yerine getirilmiş.Genel başkan hangi tasarrufu için aday tespiti yapmış. Meclis üyelerinin tespitinde bile benzer durumlar ile karşı karşıya kalınmıştır.
Bütün bu çalışma şekilleri seçme hakkına sahip yerelde yaşayanlara hakarettir. Ben adayımı seçemiyorsam, bana dayatma aday tespiti ile geliniyorsa bu güne kadar yaşanmamış seçim sonucu ile karşı karşıya olacağımızı şimdiden görür gibi oluyoruz. Bu sonuçları aday tespitinde bulunanların bedelini ödemesi gerektiğini unutmamak gerektiği kanaatindeyim. Ama ne yazık ki biz kimsenin umurunda değiliz ceylan derisi koltukları işgal edenleri bizler olumsuzlukları yaşamadan şimdiden Allaha havale ediyoruz. Kaybedeceğimiz beş yılı kimse geri getiremeyecek.
Yaşanılabilinir bir kent dileğimle…