Roosevelt, 1933 te ABD başkanlığına seçilmişti. Mustafa Kemal Paşa, sıradan olan Türkiye-ABD ilişkilerini, telgraflarla, mektuplarla, yakın plana çekerek gözünün önünde olmasını hedefliyordu. Bu hedefini de kısa sürede gerçekleştirmiş ve yakınlığı da bulmuştu. Diğer ülkelerle yaptığı gibi Türkiye-ABD ilişkilerini de tamir etmiş ve yönetebilir hale getirmişti.
Sıra hediyeye gelmişti. Araştırıldı, bakıldı, ABD başkanının nelerden hoşlandığına, gününü nelerin işgal ettiğine, yediğine, içtiğine, hobilerine varana dek herşeyine bakıldı.
Roosevelt PUL meraklısıydı. Hem de öyle böyle değil, en feriştahından bir pul koleksiyoneriydi.
Dünyada sayılı kişilerde olan bu hastalık Gazi için önemli bir fırsat demekti. Mustafa Kemal, Türk Posta Pullarından hazırlattığı Serî’yi Beyaz Saraya yolladı.
“Türk Posta Pulları Serisi” yerine ulaştı. Bir Pul ABD başkanını etkilemeye yetiyordu. Bir pul, kıymet bilen için paha biçilmezdi.
Roosevelt teşekkür mektubu gönderdi. Bir pul koleksiyoneri heyecanıyla “bana göndermek lütfunda bulunduğunuz Türk Posta Pulları Koleksiyonunu seyretmekteyim” diyor ve ekliyordu; “bu pullarda resmedilen yerleri bir gün gelip görmek isterim.”
Bir koleksiyoner için bir pul paha biçilmez değerdedir gerçekten. ABD başkanı bile olabilirdi bir insan, ama pul koleksiyoneri olmak apayrı bir yerde görmekti kendini. Pul koleksiyoneri iseniz eğer, size verilen önemi bir puldan daha fazlası anlatamazdı. Mustafa Kemal Roosevelt’i, pul’un büyüsüne katıp çözmüştü.
*
Koleksiyon dedik, koleksiyoner dedik, anlamlarını hepimiz biliriz asalında. Bir maddeyi, ürünü zevk alarak toplamak, korumak, biriktirmek koleksiyon anlamına gelir. Bu işi yapana da koleksiyoner denir. O ürünün ya da materyalin gelecek kuşaklara aktarılmasına aracılık etmekten alınan keyif de işin tatmin noktasıdır. Pul koleksiyonculuğunu kültürel bir uğraşı olarak görmek gerekir. Dolayısıyla koleksiyonerlerin amaçları da bu olmalıdır diyebilmeyi çok isterdim. Ancak günümüzde birçok kişi koleksiyondan parasal kazançlar elde etmeyi asıl amaç olarak görmektedir.
Gençlik yıllarımda gittiğim Ayasofya’da gördüğüm muhteşem manzara karşısında gerçekten hayranlıktan donup kalmıştım. O günden sonra birşeyleri koruma arzusu doğdu içime, bu koruma arzusu biriktirme, toplama, geleceğe aktarma duygusundan kaynaklanıyordu. O günden itibaren, puldan, kalemden tutun da eski radyo, telefon jetonu, madeni para biriktiriyorum. Hatta bir dönem ankesörlü telefonlarda kullanılan ve ön yüzlerinde görkemli resimler bulunan kartlardan da topladım. Kalem koleksiyonumda iddialıyım. Yaklaşık 2500 adet reklam taşıyan ve markalı kalemimin olduğunu söyleyebilirim. Tabi Pul koleksiyonumdan bahsetmeme gerek yok sanırım. Pul biriktirmeye başlamamın sebebi ilk önce meslekidir. Buradan hareketle zaman içinde mesleki anlamda koleksiyonerliğe her geçen gün biraz daha alışmamızın sebeplerinden birisi de mektuptur. Mektubun pul ile olan birlikteliğinden muhteşem hikayeler doğmuştur.
Ankara Ulus’ta bulunan PTT Pul Müzesinde “Bir pulun hikâyesi bölümünde” şunlar yazılıdır.
Bir kâğıt parçası zannetmeyin beni…
Usta ellerde sabırla işlenip hayat bulur ruhum…
Bir zarfın köşesinde başlar tarihe yolculuğum…
Bazen hüznü, bazen neşeyi taşısa da mektuplar…
Ben geçtiğim her duraktan yeni anlamlar toplar dururum…
Ne zaman ki beni özenle saklayacak bir el bulsam,
Bütün değerlerim ve güzelliğimle ona teslim olurum…
Ben bir posta Pulu’yum…
(Devam edecek...)
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!