Dünyanın bütün ülkelerinin marşları tamamen milliyetçilik duygularını yansıtır. Tabii ki de bağımsızlıkları için verdiği savaşları da önemlidir. 19 Mayıs 1919 yılında Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıkmasıyla başlayan Milli Mücadelede henüz milli marşımız yoktu. 23 Nisan 1920'de açılmış olan TBMM'de İstiklal Marşı başlıklı şiir yarışması düzenlenmişti. Son başvuru tarihi olan 23 Aralık 1920'den sonra Milli Eğitim Bakanlığının yaptığı incelemede İstiklal Marşına uygun bir eser bulunamamıştı. Mehmet Akif, Maarif Milletvekili Hamdullah Suphi Bey'in yazdığı 5 Şubat 1921 tarihli davet mektubunu hemen aldıktan sonra kararını değiştirerek Tacettin Dergahında yazmaya başlamıştı. Türk Ordusuna hitap ettiği Şiiri bitirip Bakanlığa teslim etmişti. Mehmet Akif ''Türk Ordusunun Kurtuluş Savaşı'nın kazanılacağına olan inancını, Türk Askerinin yürekliliğine ve özverisine güvenini, Türk ulusunun bağımsızlığa, Hakk'a, yurduna ve dinine olan bağlılığını dile getirmişti. Hamdullah Suphi Bey, Akif'in şiirinin önce cephede asker arasında okunmasına karar vermişti ve Batı Cephesi Komutanlığında askerin beğenisi kazanılmıştı. Daha sonraki tarihlerde gazetelerde yayımlanmıştı. Ön elemeyi geçen 7 şiir, 12 Mart 1921 tarihinde Mustafa Kemal'in Meclis Başkanlığını yaptığı oturumunda tartışmaya açılmıştı. Hamdullah Suphi Bey, Mehmet Akif'in Şiirini Meclis Kürsüsünde okumuştu. Milletvekilleri çok heyecanlanmıştı ve diğer şiirlerin okunmasına gerek görülmemişti. Bazı vekillerin itirazlarına rağmen Mehmet Akif'in yazdığı şiiri coşkulu alkışlarla kabul edilmiş oldu. Mehmet Akif, kazandığı 500 liralık ödülünü Darülmesaiye bağışlamıştır. Fakat bu şiirini yazdığı ''Safahat'' adlı kitaba dahil etmemiştir. 1924 yılında şiirin bestelenmesi için ikinci yarışma açılmıştı. Ancak Ülkemizin bulunduğu zor koşullarından dolayı sonucunu belirleyecek değerlendirmeyi yapamamıştı. Bu nedenle yurdun her yerinde farklı bestelerde okunmaya başlanmıştı. Edirne'de Ahmet Yekta Bey'in, İzmir'de İsmail Zühtü Bey'in, Ankara'da Osman Zeki Bey'in, İstanbul'da Ali Rıfat Bey'in ve Zati Bey'in besteleri okunmuştu. 1924 yılında toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay'ın bestesini kabul etmiştir. Bu beste 1930 yılına kadar çalınmış olsa da dönemin Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Osman Zeki Üngör'ün 1922 yılında yapmış olduğu bugünkü bestesi yürürlüğe girmiş ve günümüzde de seslendirilmektedir. Bu düzenlemesi de aynı zamanda da diğer ülkelerin milli marşlarıyla da uyumlu olmaktadır. 2 Ocak 1935 tarihinde yürürlüğe girmiş olan Soyadı Kanunu ile Mehmet Akif Ersoy ve Hamdullah Suphi Tanrıöver soyadlarını almışlardır. Mehmet Akif Ersoy son sözünü ''Allah bu Millete bir daha İstiklal Marşını yazdırmasın'' olarak söylemiştir ve 27 Aralık 1936 tarihinde vefat etmiştir. Saygıyla anıyoruz.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!