Tarihe şöyle bir baktığımızda 1699 Karlofça Antlaşmasıyla birlikte Osmanlı Devleti toprak kaybetmeye başlamış. 1829 yılında Yunanistan, 1865 sonrasında Romanya, Bulgaristan Devletleri ortaya çıkmış. Ayrıca; 1908’de Bosna-Hersek Osmanlı’dan koparılmış. 1911-1912 Balkan Savaşlarıyla da Osmanlı Balkanları bırakmak zorunda kalmış.
1914-1918 yıllarında devam eden 1. Dünya Savaşı sonunda da Çanakkale’de düşmana geçit verilmemesine rağmen, Osmanlı’nın elinde sadece Anadolu toprakları kalmış. Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşması imzalanmış. Ordularımız dağıtılmış, silahları alınmış.
Türk Milletine Anadolu topraklarını da çok gören emperyalistler, Anadolu topraklarını paylaşmış. Muhtelif cephelerle işgale girişmiş. Hatta işgal girişimini Ankara önlerine kadar ilerletmiş.
İşte böyle bir anda Mustafa Kemal Paşa şöyle demiş; “Şunu biliniz ki, düşman adım adım her tarafı işgal ederek Ankara’ya gelecek olursa, ben bir elime silahımı, bir elime Türk bayrağını alıp Elmadağı’na çıkacağım. Burada tek başıma, son kurşunuma kadar düşmanla çarpışacağım. Sonra da mukaddes bayrağı göğsüme sarıp şehit olacağım. Bu bayrak kanımı sindire sindire emerken, ben de milletim uğruna hayatımı feda edeceğim...”
Mustafa Kemal Paşa, bu topraklardaki yaşam hakkımızın gasp edilmek, mevcudiyetimizin tarih sahnesinden silinmek istendiği, vatanın karanlıklara gömüldüğü bir zamanda 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkarak milli mücadeleyi başlatmış.
Anadolu insanı bütün varlığını ortaya koyarak Kuvâ-yı Milliye ruhuyla Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde kadın, erkek, yaşlı, genç demeden milli mücadeleyi omuzlamış. Tarihte eşi ve benzeri görülmeyen büyük bir kahramanlık destanı yazmış.
Mazisini tarihleştiren, coğrafyasını vatanlaştıran Türk Milleti, tarih sahnesinden silinemeyeceğini bütün dünyaya göstermiş. Son vatan parçası Anadolu’yu var gücüyle savunmak ve düşman işgalini nihayetlendirmek için 26 Ağustos 1922 tarihinde Büyük Taarruzu başlatmış ve 30 Ağustos’ta zaferle sonuçlandırmış. Kocatepe’de topçu ateşi başladığında gözlerinden birkaç damla yaş süzülen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa; “Allah’ım! Türk ordusunu muzaffer eyle. Türklüğün ve Müslümanlığın düşman ayakları altında, esaret zincirinde kalmasına müsaade etme” diye dua etmiş.
Emperyalistlerin tarihteki en büyük işgal girişimi, Atatürk’ün önderliğinde Türk varlığının nihai zaferi ile neticelenmiş. 1071 Malazgirt Zaferiyle Anadolu’nun kapılarını milletimize açan Türk Ordusu, Dumlupınar’da zaferle sonuçlanan Başkomutanlık Meydan Muharebesi’yle de Anadolu’nun Türk vatanı olduğunu, önünde durulmaz bir iradeyle kanıtlamış.
30 Ağustos tarihi, Türk Milletinin yeniden diriliş ve var olma günü. 30 Ağustos Zaferi’yle Sevr Antlaşması tarihin çöplüğüne atılmış. Hür, demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş.
Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, bu zaferle ilgili düşüncelerini şöyle ifade etmiş; “Her safhası ile düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlanmış olan bu muharebe, Türk ordusunun, Türk subayları ve kumanda heyetinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihte bir defa daha tespit eden çok büyük bir eserdir. Bu eser, Türk milletinin ölmez anıtıdır. Bu eseri vücuda getiren Türk Milletinin bir evladı, bir ordunun başkomutanı olduğum için ilelebet mesut bahtiyarım.”
Bizler de millet olarak, çağa damgasını vurmuş, Cumhuriyetimizi kurmuş, dünya tarihinde gelmiş geçmiş en büyük liderlerden birine, Ulu Önder Atatürk’e sahip olduğumuz için mesut ve bahtiyarız... Ve minnettarız ona... Silah arkadaşlarına, şehitlerimize ve gazilerimize...
Onları ve vatan uğrunda verdikleri mücadeleyi asla unutmayacağız. Ruhları şad olsun. Makamları âli, mekânları cennet olsun. Cumhuriyetimiz ilelebet payidar, milletimiz bahtiyar olsun. 30 Ağustos Zafer Bayramınız kutlu, yarınlarınız sağlıklı, mutlu ve umutlu olsun.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!