“Gönül” çok manidar bir kelime... Birçok atasözümüze, deyimlerimize, şiirlerimize, şarkılarımıza, türkülerimize konu olmuş. Mesela Neşet ERTAŞ bir türküsünde şöyle demiş:
Dinle sana bir sözüm var. Kimseyi hor görme gardaş,
Kim nasıldır Allah bilir. Kötüleyip yerme gardaş.
Gönül bilmeyenler çoktur. Bilmeyende gönül yoktur.
Bilmiş ol ki gönül Hak’tır. Sakin ol ha kırma gardaş.
Güftesi Mehmet Hafid Bey’e, bestesi Şevki Bey’e ait şarkımızda ise şöyle denmiş;
“Dil yâresini andıracak yâre bulunmaz.
Dünyada gönül yâresine çare bulunmaz.”
Gönlün çok hassas olduğunu, kırıldığında kolay kolay tamir edilemeyeceğini belirtmiş atalarımız, “Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz” demiş. Hasan Ali Yücel bunu şöyle dile getirmiş:
“Gönül derler ona sırçadan ince
Kırma, bu gördüğün şişe değildir.
Açar çiçeğini bahar gelince
Vurma, bu kestiğin meşe değildir.”
Bir başka şairimiz de; “Gönül bir pınardır çeşmesi var tası yok. Yıkma kimsenin kalbini yapacak ustası yok” demiş.
Gönül, Hak binasıdır. Allah’ın evidir. Mukaddestir. Yüce Allah insanı yaratırken ona kendi ruhundan üflemiş ve insan onunla hayat bulmuştur. Gönül evinde Allah’ın üflemiş olduğu ruh bulunmaktadır. İnsana duyulan sevgi ve saygının asıl sebebi, ondaki insanlık meziyeti ve taşıdığı ilâhi cevherdir. İnsanın gönlü Allah’ın sarayıdır. Nazargâhı ilâhidir. Hakk’ın tecelligâhıdır. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’nin dediği dibi;
Saray-ı li-maallahi gönüldür. Tecellâhane vallahi gönüldür.
Ne istersen yürü var, ondan iste, Hüdâ’nın ulu dergâhı gönüldür.
Yunus Emre aslolanın gönül almak, gönüllerde yer edebilmek olduğunu belitmiş ve şöyle demiş:
Yunus der ey Hoca, istersen var bin hacca
Hepsinden iyice bir gönüle girmektir.
İnsanı hor görmek, kalp kırmak, gönül incitmek, en büyük günahtır. Bir gönül yıkmak Hakk’ın gönlünü yıkmaktır. Gönül yapmak ise, Allah’ı hoşnut eden en büyük sevaptır. Hz. Mevlâna; “İnsanı incitenler, onu incitmenin Hakk’ı incitmek olduğunu bilmezler mi?” Bir ressamın levhasını, bir şairin manzumesini aşağılamak nasıl sahibini incitirse, yaratılanı incitmek de Yüce Yaratıcı’yı incitir” demiştir.
Gönül yapmak, herkese değer vermektir. Hiçbir ayrım gözetmeksizin bütün insanlarla iyi ilişkiler kurarak güzel davranışlarla kuşatmaktır. İnsanları sevindirmektir. Kırık kalpleri onarmaktır. Hz. Mevlâna demiş ki; “Senin bir saman çöpü kadar değer vermediğin yıkık gönül arştan da üstündür. Gönlü hor tutma. Yıkık gönül Allah’ın baktığı varlıktır. Onu yapan can ne kutludur. Kırılmış, iki yüz parça olmuş gönlü yapmak Allah katında hacdan da umreden de değerlidir.” Pir Hoca Ahmet Yesevî Hazretleri de şöyle demiştir:
Nerde görsen gönlü kırık merhem ol
Öyle mazlum yolda kalsa yoldaşı ol.
Mahşer günü dergâhına yakın ol
Ben benlik güdenlerden kaçtım ben işte.
Sünnet imiş kâfir de olsa verme zarar.
Gönlü katı gönül incitenden Allah şikayetçi.
Hz. Peygamber, insanların hayırlısının insanlarla iyi geçinen ve kendisiyle iyi geçinilen kimse olduğunu bildirmiş. Yaratılanı Yaratandan ötürü sevmeyi, insan haklarına uymayı, iyilikte yarışmayı, yararlı insan olmayı, kimseyi kırmamayı öğütlemiş. Kur’an-ı Kerim, iyilik olsun diye yapılan eylemde miktarı ne olursa olsun kalp kırıcı, gönül incitici bir tutumun bulunması halinde onun iyilik olmaktan çıkacağını ve bunun Allah katında bir değerinin bulunmayacağını belirtmiş.
Hz.Yunus, insanlara zarar verici davranışlarda bulunmanın, kalp kırmanın gönül incitmenin insanı Allah’ın hoşnutluğundan uzaklaştıracağını, yapılan ibadetlerin Allah katında makbul olmasına engel teşkil edeceğini belirterek şöyle demiş;
Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil,
Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil
Ak sakallı pir hoca, bilmez ki hali nice
Emek vermesin hacca, bir gönül yıktı ise.
Yaptığı ibadetler yoluyla insanın kazanması gereken güzel hasletler ortada yoksa, dinin nihaî amacı olan güzel ahlâkın eseri o kimsede görülmüyorsa Allah ve Rasülünün hoşnutluğunu kazanması mümkün olabilir mi? İnsanların kalbini kırıp gönlünü inciterek, onurlarını rencide ederek, haklarını gasbederek iyi bir müslüman olunabilir mi? Peygamberimiz “Müslüman elinden ve dilinden diğer insanların zarar görmediği kimsedir” buyurmamış mı? Hacı Bektâş-ı Velî “eline, beline, diline sahip ol” dememiş mi?
İşini bir türlü bitiremediğimiz şu fani dünyada, sürekli koşturup durduğumuz, nasıl başlayıp ne zaman bittiğini anlayamaz olduğumuz yıllar geçip giderken ömrümüzün en büyük kârı onarılan gönüller, kazanılan dualar olacaktır. Ne güzel buyurmuş Hz. Mevlâna;
Ey mü’min götürsen de huzura yüz çuval
Hak buyurur: Bana gönül getir, bunları al
Ben senden razıyım, eğer razı ise senden bir gönül
O senden yüz çevirirse ben de çeviririm bil
Ben gönüle bakarım, bakmam sana
Ey mü’min gönül armağan getir bana.
2021 yılına girerken geride bıraktığımız bir yıllık zaman diliminin muhasebesini yapalım. Ne kadar insan gönlüne girdim? Ne kadar insan gönlünden çıktım? diyerek kendimizi sorgulayalım. Hz. Mevlâna’nın dediği gibi;
Kazandıkça bölüşemiyorsan elini sorgula
Konuştukça kırıcı oluyorsan dilini sorgula
Ömür geçtikçe yerinde sayıyorsan gününü sorgula
Sevildikçe vefasızlaşıyorsan, gönlünü sorgula
Hangi halde olursan ol, sonunu sorgula
Önümüzdeki zaman diliminde bilerek kimsenin kalbini kırmayacak, gönlünü incitmeyecek, kimseye zarar vermeyecek bir hayat tarzımız olsun.
Gelecek günlerimiz ve yıllarımız hep kazançlı olsun, iyilik ve güzellikle dolsun.. Yeni yıl milletimize ve insanlığa huzur ve barış getirsin. Doğal felaketlerin yaşanmadığı, salgın hastalık tehlikesinin, şiddet, terör gibi üzücü olayların son bulduğu bir dönem olsun. Şifaya kavuşmamış hastamız, derdine çare bulunamamış dertlimiz kalmasın. Yeni yılınız kutlu olsun. Her şey gönlünüzce olsun.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!