Yaşı, işi, dini, seviyesi, konumu ne olursa olsun, bütün insanlar değerlidir, saygıdeğerdir. Toplumda saygı gösterilmeye en layık kesim ise yaşlılardır.
Yaşlılar toplumun geçmişiyle geleceği arasında bir köprüdür. Toplumun en önemli bilgi ve tecrübe kaynağıdır. Tecrübeleriyle, görüşleriyle yolumuza ışık tutacak birer rehberdir onlar.
Ulu Önderimiz Atatürk şu muhteşem sözleri söylemiş onlar için; “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmaya hakkı yoktur”
Atatürk’ün de belirttiği gibi , yaşlılar ömürlerinin büyük bir bölümünü kendilerinden sonraki nesillere daha güzel bir dünya bırakmak için harcamışlardır. Onlar çalışmışlar, görevlerini yapmışlar, gençleri sevgiyle, şefkatle yetiştirmişlerdir.
Şimdi ise sıra gençlere gelmiştir. Gençler de kendilerini yetiştiren, ömürlerinin büyük bir bölümünü gençlere daha güzel bir dünya bırakmak için tüketen, toplumun temel direği yaşlılara saygı göstereceklerdir.
Bugünün gençleri, yarının yaşlıları olacaktır. İnsan ektiğini biçecek, onlara iyilik eden iyilik, kötülük eden kötülük bulacaktır. Yaşlılara yapılan iyilikler de kötülükler de karşılıksız kalmayacaktır. Gençlerin yaşlılara olan tutum ve davranışları, ileride mutlaka karşılığını görecekleri bir yatırım olacaktır. Hz. Peygamber’in bildirdiğine göre ; “Yüce Allah, yaşlılara saygı gösteren gençlere yaşlandıklarında saygı gösterecek kimseler bahşedecektir.”
Bugünlere yaşlılar sayesinde gelindiğini göz ardı edip onları yük olarak görmek, onları itip kakmak, horlamak, onlara işe yaramadıkları izlenimi vermek büyük bir nankörlüktür.
Yaşlılar, yük değil bereket vesilesidir. Rahmet ve bereket kaynağıdır onlar. Belâların def’ine vesiledirler. Onların duaları reddolunmayan dualardandır.
Yaşlılara gereken ilgi ve saygıyı göstermek dinî, insanî, vicdanî bir görevdir. Hele hele bu yaşlılar insanın anne ve babası olursa, onları incitmek bir yana, onlara “öf” demek bile haram kılınmıştır. Hz. Peygamberin bildirdiğine göre ; “Allah’ın rızası anne babanın rızasında, Allah’ın gazabı anne babanın kırgınlığındadır.”
Yaşlılarımızın, büyüklerimizin hassaslaşan kalblerini incitmeden onlara en güzel şekilde davranmalıyız. Kendi güç ve imkanlarıyla karşılayamayacak hale geldikleri günlük ihtiyaçlarını takip edip karşılamaya çalışmalıyız. Vefat etmiş büyüklerimizi rahmetle anarak ruhlarını şâd etmeliyiz.
Dünya genelinde görülen salgın hastalıktan korunmak için alınan tedbirler kapsamında, sokağa çıkması kısıtlanan yaşlılarımızı ilgisizliğe terk etmemeliyiz. Temel ihtiyaçlarını karşılamada onlara destek olmalıyız.
Aslında onların bekledikleri de fazla birşey değildir. Unutulmamaktır. Hatırlarını soracak bir ses, kendilerine uzanacak bir şefkat eli, sevgi dolu bir söz, sıcak bir tebessümdür onların bekledikleri…
Şair Can YÜCEL’in dediği gibi;
Yalnızlığa dayanırım da, bir başınalığa asla,
Yaşlanmak hoş değil, duvarlara baka baka,
Bir dost göz arayışıyla,
Saat tıkırtısıyla….
Korkmam, geçinip gideriz bir mutlulukla,
Ama;”günün aydın, akşamın iyi olsun” diyen biri olmalı
Bir telefon sesi çalmalı ara sıra da olsa kulağımda
Yoksa zor değil, hiç zor değil demli çayı bardakta karıştırıp, bir başına yudumlamak doyasıya
Ama;”Çaya kaç şeker alırsın?” Diye soran bir ses olmalı ya ara sıra…
Başta anne babamız olmak üzere tüm yaşlı büyüklerimize, sevdiklerimize hak ettikleri değeri verebilmek dileğiyle…
Cenab-ı Hak’kın bizleri ve tüm insanlığı salgın hastalıktan, her türlü kötülükten koruması niyazıyla….
Esen kalın.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!