Deniz her saatte ayrı bir mavilikte... Gökyüzü her gün farklı bir güzellikte... Papatyanın rengi, kırmızı gülün nazikliği, mor menekşenin şirinliği olmazsa hayatın lezzeti kalır mı? Dağlar, tepeler, ovalar zümrüt yeşili bir örtüyle kaplanmazsa yaşamanın tadı olur mu?
Renk renk, desen desen güzel kokular, neşe dolu gülücükler takdim eden ağaçtır. Su ve çamurlu bir gıda ile yetinip lâtif elleri olan dallarının ucunda güzelim meyveleri sunan ağaçtır. Kendini bilen insan ağaçsız mesut olur mu? Yorgun gözlere merhem, sarsılan vücuda ilaç, tepelerin ve dağların başında taç, bütün ruhlara meltemdir ağaç. Dünya ağaçsız düzenini bulur mu?
Ağaç göze güzellik, kulağa hoş bir ses. Ruha tazelik ve ferahla dolu nefestir. Ağaç ve orman vatanın süsü, canlıların nefesi, huzur ve sağlığın yegane garantisidir. Bilim insanlarının belirttiğine göre, bir meşe ağacı her gün 100 insanın nefes alabilmesi için ihtiyaç olan oksijeni üretmekte. Bir tek kayın ağacı 40 kişinin çıkardığı karbondioksiti emebilmekte. 10 dönüm çam ormanı yılda 30-40 ton, 10 dönüm kayın ormanı ise yılda 60-70 ton tozu yutarak havayı kirlenmelerden korumaktadır.
Toprak kaybını, erozyonu ve kuraklığı önleyen, bataklığı kurutan, sel felaketlerine mani olan, iklimi mutedil hale getiren ağaçtır. Uzmanların belirttiğine göre ülkemizde her yıl bir Van Gölü kadar toprak erozyon sebebiyle kaybolmakta. Dünyada yayınlanan muhtemel çöl alanları arasında Anadolu’nun önemli bir bölümü de yer almakta. Bunun tedbirinin ağaçlandırma olduğu bildirilmekte. Kirlenen hava, taşan sel, kayan toprak... Ağaçsız ve ormansız yerde durulur mu? Ormanın yok edildiği yerde, şen öten kuşlar yerine uğursuz baykuşlar ötmeye, yaşatıcı hava yerine zehir gibi öldürücü sam yelleri esmeye başlamaz mı?
Nefesine nefis bir eda, ruhuna kuvvet, hayatına hayat isteyen ağacı sevmeli ve saymalı. Ağacı vatanın huzur kaynağı bilmeli. Ağacın topluma ve insanlığa faydasını anlamalı. Ağaç dikmeli, ağacı gözü gibi korumalı, ağaca zarar vermemeli.
Dini öğretilerimiz ağaç dikmenin, susuz kalmış bir ağacı sulamanın ibadet olduğunu, ağaca zarar vermenin günah olduğunu belirtmiş. Sevgili Peygamberimiz; “Kıyamet koparken dahi elinizde bulunan fidanı dikmekten vazgeçmeyin” buyurarak imkan bulur bulmaz ağaç dikmeyi öğütlemiş, ağaca zarar verenler hakkında; “Bir ağaç telef eden kimse baş aşağı, tepe taklak cehenneme atılacaktır” buyurmuş.
Atalarımız ağaç kesmeyi cinayet olarak tasavvur etmiş, bir insanın ölümüyle eşdeğer tutmuş, “Yaş kesen baş keser” demiş. Ağaçlar topluluğunun adı orman... O zaman bir ormana kıymak, bir ormanı yakmak katliam manasına gelmez mi? Bir toplumu yok etmek nasıl büyük gaddarlık ve zalimlikse, o topluma huzur veren ormanı yok etmek aynı derecede büyük bir gaddarlık ve zalimlik değil mi?
Zira ağaç, insan hayatıyla adeta bütünleşmiş, sobamıza odun, çorbamıza kaşık, kapımıza eşik, bebeğimize beşik olmuş. Ağaca saygısızlık masum bebeğin güzelim beşiğine, evlerin eşiğine saygısızlık ifade etmez mi? Ağaç Nuh Peygamber’e gemi, kuzuların yemi olmuş. Dede Korkut’un ifadesiyle ağaç, “Musa Peygamber’e asa olmuş, Mekke–Medine’nin kapısı, akarsuların köprüsü olmuş, Şah-ı Merdan Ali’nin Düldülü’nün eyeri, Zülfikar’ın kını kabzası olmuş.”
Ağaç kağıt olmuş, defter, kitap ve gazete olmuş. Elimizde kalem olmuş, meyvesiyle bize verdiği güçten dolayı dilimize kelâm olmuş. Bu kalemi kırmaya, bu kelâmı kesmeye kalkan elin sahibinin uyarılması gerekmez mi?
Rahmet bulutları koşuşur ağacın çevresinde... Sevgi ve huzur dalga dalga, şefkat kucak kucak gölgelenir ağacın etrafında... Ve insanlık bu sevgiyi, huzuru ve şefkati istiyorsa ağaca-ormana saygı duymalı, zarar vermeyip hasretle kucaklamalı...
Büyük Önder Atatürk doğayı, ağaç ve ormanı çok sevmiş, bir çınar ağacının dalının bile kesilmesine rıza göstermemiş, bir iğde ağacının kesildiğini öğrenince üzülmüş, göz yaşlarını tutamamış, mevcut ağaçların ve ormanların korunmasını, vatan toprağının ağaçlandırılmasını istemiş ve bir konuşmasında şöyle demiş; “Ağaç, çiçek ve yeşillik medeniyet demektir. Yeşil görmeyen gözler renk zevkinden mahrumdur. Burasını öyle ağaçlandırınız ki, görmeyenler bile yeşillikler arasında olduğunu farketsin.”
Ordularımızın Başkomutanı, Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere Anadolu’nun bizlere vatan olarak bırakılması için şehit ve gazi olmuş tüm geçmişlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz. Ruhları şad olsun. 30 Ağustos Zafer Bayramı hepimize kutlu ve mutlu olsun. Devletimiz ilelebet payidar milletimiz bahtiyar olsun. Hepimizi çok üzen ve ciğerlerimizi dağlayan orman yangınları son bulsun. Her şey gönlünüzce olsun. Hoşça kalınız.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!