Su hayat demektir. Susuz hayat asla olamaz. Bütün canlıların hayatını devam ettirebilmesi suyun varlığına bağlı. Su enerji demektir. Su bereket ve zenginlik demektir. İnsanlar ve diğer canlılar suyu aramak, suya kanmak, suya doymak için gayret sarfederler. Su kaynakları ararlar. Ağaçlar yapraklarını bir kaç damla suyla beslemek için toprak altına metrelerce kök salarlar. Su kemerleri, su dehliz ve depoları, kuyular, artezyenler, barajlar hep su elde etmek içindir.
İnsan hayatında, tarımda, sanayide ve enerjide suyun önemini çok iyi kavrayan milletimiz yağmura “rahmet” demekle gerçekten çok yerinde bir tabir kullanmışlar.
Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de, suyun tartışılmaz önemini çok çarpıcı bir şekilde vurgulamış. Pek büyük bir nimet olduğuna dikkat çekmiş. Su, Allah’ın bizlere bahşettiği aziz bir nimet. O nedenle milletimiz ikram edilen bir bardak suyu aziz bilmiş. Teşekkür ederken “su gibi aziz ol” duasında bulunmuş. Çeşme yaptırmak, susuz kalmış bir insana su ikram etmek, susuz kalmış bir ağacı, bir hayvanı sulamak en büyük hayırlardan biri kabul edilmiş.
Suyu canımız gibi aziz bilmeli. Gözümüz gibi korumalı. Su hoyratça kullanılmamalı, israf edilmemeli. Nimetleri ölçüsüzce kullanmaktan, israf ve savurganlıktan kaçınmak insanın görevlerinden biri değil mi?
Yüce Allah evrende her şeyi bir ölçü ve dengeye göre yaratmış. İnsanoğlundan tabii çevrenin ve ekolojik dengenin korunmasını istemiş. Aksi takdirde bizzat insanın bundan zarar göreceğini bildirmiş. Her alanda olduğu gibi doğal kaynakların kullanımında da israf haram kılınmış. “Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez” buyrulmuş...
Ne yazık ki insanoğlu sınır tanımayan hırsıyla tabiatın dengesini bozmuş. Zehirli gaz ve dumanlarla atmosferi kirletmiş. Ozon tabakası delinmiş. Sanayi atıklarıyla ve diğer kirletici atıklarla kara ve denizler kirletilmiş. Ormanlar, yeşil alanlar tahrip edilmiş. Daha fazla verim elde etmek için tabii dengeyi bozan ilaçlamalar sonucunda bazı hayvan ve bitki türleri yok olmaya başlamış. Ekolojik denge bozulmuş, çevre kirlenmiş. Bunun sonucunda insanlığın yeni kâbusu küresel ısınma problemi ortaya çıkmış. Dünyamız kuraklık ve susuzluk tehlikesi yaşamaya başlamış. İklimlerde değişimler yaşanır olmuş. Büyüklerimizin anlattığı eski kış mevsimleri sanki geride kalmış. Baharı görmeden yaz gelip geçmeye başlamış.
Yüce Allah’ın mucize çapında ihsanı olan su, ne yazık ki insanlar eliyle yok edilme tehlikesine maruz kalmış. Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de; “Suyunuz çekiliverirse size yerden kaynayan suyu kim getirebilir?” buyurmuş... “İçtiğiniz suyu düşündünüz mü? Onu buluttan siz mi indirdiniz? Yoksa biz miyiz indiren? Dileseydik onu tuzlu yapardık. O halde şükretmeli değil misiniz?” buyurmuş...
Hz. Peygamber, çevrenin asli unsurlarından biri olan suyun korunması üzerinde hassasiyetle durmuş. Suyun israf edilmemesini, gelişigüzel harcanmamasını istemiş. Peygamberimiz bir gün Sa’d İbni Ebi Vakkas’a uğramış. Sa’d o esnada abdest alıyormuş. Peygamberimiz onun suyu aşırı bir şekilde kullandığını görünce; “Bu israf nedir?” diye sormuş. Sa’d; “Abdestte israf olur mu?”deyince Hz. Peygamber; “Evet, akan bir nehirde abdest alsan bile” buyurmuş. Suyun kutsal gayelerle bile olsa hoyratça kullanılmasına izin vermemiş. Akan bir nehirde ibadet niyetiyle abdest alırken bile israfa gidilmemesini öğütlemiş. Hayatımızı bu hadis doğrultusunda bir kez daha gözden geçirmemiz gerekmez mi?
Bilim insanları küresel ısınma önlenemediği takdirde, 2025 yılından itibaren dünyada 3 milyardan fazla insanın su kıtlığı ile karşı karşıya kalacağını söylüyor. Türkiye iklim değişikliğinin etkileri açısından “risk grubundaki ülkeler” arasında yer alıyor. Küresel ısınma nedeniyle kuraklaşmaya başlayan ülkemizin 100 yıl içinde Kuzey Afrika’ya döneceği ifade ediliyor...
Küresel ısınma nedeniyle tüm dünyada, ülkemizde ve ilimizde kuraklık yaşanıyor. Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Tunç Soyer; “insanlığın küresel ısınma gibi bir tehditle başbaşa olduğunu, iklim krizinin kuraklığı beraberinde getirdiğini, İzmir’in can damarı konumunda olan Tahtalı Barajında su seviyesinin büyük ölçüde azaldığını bu nedenle suyumuzu tasarruflu kullanmak zorunda olduğumuzu, su tüketimi konusunda duyarlı davranmamız gerektiğini” belirtiyor.
Uzmanlar boşa giden her damlanın küresel ısınmayı arttırdığına dikkat çekiyor. Küresel ısınmanın su israfı yapmayarak azaltılabileceğini ifade ediyor. Bilinçli bir tüketici olarak suyun boşa harcanmaması, israf edilmeden ihtiyaçlarımızı karşılayacak biçimde kullanılması hususunda hepimize görevler düşüyor.
Araştırmalara göre, dakikada 10 damla su kaçıran musluk ayda 170 litre su israf ediyor. Dişlerimizi fırçalarken ve traş olurken kullanmadığımız halde açık bıraktığımız su gideri, yılda kişi başına 12 ton. Dört kişilik bir aile, musluğun gereksiz yere akmasına izin vermeyerek, kısa sürede duş alarak, bulaşıklarını makinada yıkayarak, aracını hortumla yıkamak yerine kovaya dolduracağı su ile yıkayarak bir yılda 140 ton su tasarrufu yapabiliyor.
Bir damla sudan ne çıkar demeyelim, hafife de almayalım. “Damlaya damlaya göl olur” dememiş mi atalarımız? Bir damla su, kaya deliğinde donarsa kayayı çatlatır. Bir damla su buhar olursa koca gemiyi yürütür. Bir damla suyu küçümsemeyelim, heder etmeyelim. Bir damla suda bile Yüce Allah’ın sonsuz kudret ve kuvveti gizlidir. Yüce Allah; “Biz diri olan herşeyi sudan yarattık” buyurmuş. Hayatın devamı suya bağlı. Petrol tükenirse hayat devam eder. Fakat su tükenirse hayat biter.
Suyun kadrini, kıymetini iyi bilelim. Asla israf etmeyelim. Su gibi aziz, toprak gibi mütevazi olalım. Hz. Mevlâna’nın dediği gibi... Şefkat ve merhamette güneş gibi olalım. Yardım etmede akarsu gibi olalım. Hoşgörürlükte deniz gibi olalım...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!