“İşitin ey yârenler aşk bir güneşe benzer
Aşkı olmayan gönül misâl-i taşa benzer
Taş gönülde ne biter, dilinde ağu tüter
Nice yumuşak söylese, sözü savaşa benzer
Aşkı var gönül yanar, yumşanır muma döner
Taş gönüller kararmış, sarp, katı kışa benzer.”
Yunus Emre dizelerinde belirttiği gibi, aşk, sevgi aynen bir güneşe benzer. Güneşin dünyayı aydınlattığı, ısıttığı, topraktaki meyveleri olgunlaştırdığı gibi aşk ve sevgi de insanı olgunlaştırır. İnsanın gönlünü aydınlatır. Sevgisiz gönül ise, sert ve kaba, yontulması zor bir taş gibidir. Sevgisiz insan olgunlaşamaz.
Yine Yunus’un dediği gibi, taş gibi katılaşmış bir gönül bahçesinde ne biter, ne yeşerebilir ki? Hiçbir şey yeşermez. Çiçek bitmez. Böyle bir insanın ağzından da zehirleyici, acı sözler çıkar. O ne kadar yumuşak konuşmaya, tatlı dilli olmaya çalışsa da sözleri savaşan insanların bağrışmaları gibi gürültülü, incitici ve serttir. Sevgi dolu insan yumuşayıp eriyen bir mum gibi olur. Yani yumuşak gönüllü, merhametli ve şefkatli olur. Taş gibi katı gönüller ise yaşanması zor, sert ve kara kışa benzer.
Sevgi varlık sırrıdır. Evrenin hayatı ve ruhudur. Yüce Yaratıcı sevgiyle yaratmış evreni. Sevmiş de var etmiş her şeyi. Sevgiyi yerleştirmiş her şeyin özüne. İnsanı sevgiyle donatmış. Hayat sevgi ve saygı üzerine kurulmuş. Dinimiz, Yaratan’dan dolayı yaratılanı sevmeyi öğütlemiş. Sevgili Peygamberimiz, olgun bir mü’min olabilmek için birbirimize karşı herhangi bir çıkar ve menfaat gözetmeksizin samimi bir sevgi beslememiz gerektiğini bildirmiş.
Sevgi, mutluluğu ve manevi hayatı besleyen en önemli kaynaktır. Gerçekten de insan topluluklarını kuran, aileyi oluşturan, aileleri saygı ve hürmet sınırında tutan, evleri neşelendirip süslendiren sevgidir. Sevgi huzur kaynağıdır.
Sevgi evrenin en büyük gücüdür. İyiliğin yaratıcı gücü sevgidir. Yapılan araştırmalar, sevilerek büyütülen bebeklerin sevilmeden büyütülen bebeklerden daha sağlıklı olduklarını gösteriyor. Çiçeklerini sevgiyle büyüten, sevgiyle sulayan insanın çiçeklerinin daha güzel olduğunu belirtiyor. Sevgiyle hazırlanıp pişirilen, sevgiyle sunulan yemek daha lezzetli oluyor. İşini sevgiyle, zevkle yapan, işine heyecanını katan işinde daha başarılı oluyor. Sevgi saf bir güzelliktir. Her şeyi güzelleştirdiği gibi hayatı da güzelleştiriyor.
Sevgisizlik ise hayatın coşkusunu, yaşama sevincini alıp götürüyor. Uzmanlar sevgisizliğin, sevgi eksikliğinin dünyaya küskün, kendini değersiz bulan, kendini ve insanlığı sevmeyen kişiler ortaya çıkardığını söylüyor.
Sevgisizlik yürekleri sertliğe, katılığa, merhametsizliğe sürüklüyor. Sevgisizlik, hoşgörüsüzlük insanları nezaketsizliğe, kabalığa, bencilliğe sürüklüyor. Kötülük yapmaya itiyor. Bu güzel insanlar niçin sevgisizliğe doğru gidiyor?
Dinî öğretilerimiz, davranışlarda kabalığı, ilişkilerde sertliği, sözlerde kırıcılığı, hoşgörüsüzlüğü kısacası taş kalpliliği yasaklıyor. Gönülden gelen samimi bir sevgiyle iyilik yapmayı, nezaketi, zarafet ve letafeti öğütlüyor.
Seven kaba davranmaz, kalp kırmaz, gönül incitmez, kin tutmaz. Katı kalpli, taş yürekli olmaz. Sevmek paylaşmaktır, fedakâr olmaktır, güçlü olmaktır. Seven bencil olmaz. Başkasını sevmeyen aslında kendini de sevmiyor demektir. Başkalarını sevdiği oranda sevgiye layık olur insan... Sevgi büyük ihtiyaç. Herkes sevmeye sevilmeye muhtaç...
Kalbimizi önce Allah sevgisiyle sonra insan sevgisiyle dolduralım. Kendimizi ve bütün insanları, tabiatın bütün varlıklarını, canlı cansız her şeyi sevelim... Sevilelim... Yazımızı Can Yücel’in şu dizeleriyle tamamlayalım;
“Çiçek sulandığı kadar güzeldir
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin
Bunu da öğren
Sevdiğin kadar sevilirsin...”
Sevgi ve barış dolu bir dünya dileğiyle... Esen kalın.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!