İbadet şuurunun arttığı, sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın pekiştiği, sevgi, saygı, hoşgörü ve kardeşlik duygularının daha da güçlendiği Ramazan ayını, 24 Nisan Cuma gününden itibaren idrak edeceğiz.
Ramazan ayının kendine münhasır manevi bir havası vardır. Bütün yılın yeknesaklığını dağıtan, insanı mana iklimlerinin derinliklerine alıp götüren, iklimlerden daha öte, başlı başına bir iklimdir Ramazan.
Madde girdabında sıkışan bedenlere kurtarıcı bir nefestir adeta Ramazan. Her şeyin maddeden ibaret olmadığını, insanın bedeni yanında ruhunun da bulunduğu gerçeğini hatırlatır insana.
İşte Ramazan ayı, iç âlemimizi zenginleştiren manevi değerlerin öne çıktığı, bireysel ve sosyal hayatımıza canlılık kazandıran birçok güzelliklerin yaşandığı, Allah’ın rahmet kapılarının açıldığı sevgi ve merhamet ayıdır.
Ramazan ayı, iradeleri eğiten ve özgürleştiren, insana nimetlerin değerini bildiren, nimetleri bahşeden Tanrı’ya şükran hisleri uyandıran, yoksulların, çaresizlerin halinden anlama şuuru veren, sevgi, şefkat ve merhamet duygularını geliştiren bir ahlâk ve davranış eğitimi olan oruç ibadetinin ifa edildiği aydır. Oruç ibadetinin manevi hazzıyla iyilikseverlik duygularının coştuğu rahmet ve bereket mevsimidir Ramazan.
Ramazan ayı, ilâhi rahmet ve mağfiret arzusuyla gönüllerin yıkandığı, dua, tövbe ve hakka yönelme şuurunun geliştiği af ve bağışlanma ayıdır.
Ramazan ayı, her seviyede insanın aklına ve kalbine hitap eden, ancak anlayarak okunduğunda ve üzerinde düşünüldüğünde kendisini okuyucusuna açan Kur’an-ı Kerim’in indirildiği aydır. Kur’an-ı Kerim’de bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilen Kadir Gecesi’nin içinde bulunduğu aydır Ramazan.
Ruhu beslemek için, imsakla iftar arasında bedenlerin aç bırakıldığı Ramazan ayında nefsanî arzular değil, doğruluk ve dürüstlük, hak ve hukuka riayet, barış içinde yaşama, hoşgörü ve bağışlayıcılık, sevgi ve saygı, şefkat ve merhamet, zarafet ve nezaket gibi insanî ve ahlakî meziyetler öne çıkmalıdır.
Peygamberimiz; “Bir kimse oruçlu olduğu halde yalanı, yalanla iş görmeyi bırakmazsa Allah’ın onun yemesini içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur” buyurarak, manevi arınmaya dikkatimizi çekmektedir.
Orucu bozan maddi şeylerden kaçındığımız gibi, orucun manasına uymayan, sevabını boşa çıkaracak kalp kırma, gönül incitme, insanlara zarar verme gibi kötü eylemlerden de kaçınalım.
Ramazan ayını fırsat bilerek, kişisel zaaflarımızdan kaynaklanan bir takım hatalarımızı gidermeye çalışalım. Olası dargınlık ve kırgınlıklara, hoşgörü ve bağışlayıcılığımızı ön plana çıkararak son verelim.
Maddi imkânsızlıklar içinde bulunan insanlarımıza, komşularımıza, akrabalarımıza, yaşlılarımıza, hastalarımıza maddi manevi yardımcı olmaya çalışalım.
Sağlığımızı korumak da dini, insani bir görevdir. Hem kendi sağlığımıza, hem çevremizdeki insanların sağlığına zarar verici davranışlardan mutlaka sakınalım. Salgın hastalıktan korunmak ve etkilerini en aza indirmek için uzmanlarca önerilen tedbirlere mutlaka uyalım.
Hz. Peygamber’in; “Hepimiz Âdem’in çocuklarıyız, hepimiz topraktanız” dediği gibi, “öteki” kavramını sözlüğümüzden silip atalım. İnsanları herhangi bir ayrımcılığa tabi tutmayalım. Yanı başımızdaki, uzağımızdaki herkesi bir parçamız, kardeşimiz olarak görelim. Hayatı, barışı, sevgiyi, umudu ve duayı paylaşalım…
Hz. Peygamber; “Kendin için istediğini diğer insanlar için de istemedikçe olgun mü’min olamazsın” buyurmamış mı?
Rahmet ve mağfiret ayı Ramazan başta ülkemiz insanı olmak üzere tüm insanlığa hayırlar getirsin. İnsanlığın dirlik düzenliğine, barış ve esenliğine vesile olsun.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!