Milleti oluşturan maddi ve manevi ruh, millet fertlerinin özgürlük ve sorumluluk duygusuyla gelişir. Özgürlüğün olmadığı yerde millet olamaz. Sorumluluk ise millet ruhunun korunması, geliştirilmesi ve gelecek nesillere taşınmasıdır.
Millet önderleri özgürlüğün ve sorumluluğun maddi ve manevi temsilcisidir. Maddi temsilciler birer kahramandır. Millet, özgürlüğünü onlara borçludur. Manevi temsilciler bilim, düşünce ve sanatta milletin yolunu aydınlatan birer manevi mimardır.
Millet önderleri, kendilerini milletine adamış şahsiyetlerdir. Onlar milleti, millet onları yaratır. Milletimiz maddi ve manevi önderleri sayesinde Orta Asya’dan Anadolu’ya gelmiş, Anadolu’yu kendine vatan edinmiş. Alparslan’dan Fatih Sultan Mehmet’e, ondan Kanuni Sultan Süleyman’a ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e uzanan önderler çizgisi milletimizi hep ileriye taşımış.
Yine bu çerçevede bir taraftan Ahmet Yesevi, Hacı Bektaşı Velî, Mevlâna, Yunus Emre, Şeyh Edebali, diğer taraftan Mimar Sinan, Evliya Çelebi, Namık Kemal, Mehmet Rıfat Börekçi, Mehmet Akif gibi manevi öncüler milletimizin yolunu aydınlatmış.
Birinci Dünya Savaşı sonrası Anadolu emperyalistlerce işgal edilmiş. Mustafa Kemal Paşa 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkmış, Türk Milletinin Kurtuluş meşalesini yakmış. Milli Mücadele hareketini başlatmış. Mehmet Akif de Milli Mücadele hareketine katılma kararıyla 1920 Şubatında Balıkesir’e gelerek Kuvayı Milliyecilerle görüşmüş ve fiilen Milli Mücadele hareketine katılmış. Balıkesir, Ankara, Eskişehir, Afyon, Konya, Antalya, Kastamonu gibi şehirlerde halka ve cephedeki askere Milli Mücadeleyi teşvik eden vaaz ve konuşmalar yapmış. Sevr Antlaşmasının milletimiz için büyük bir felaket olduğunu, onu yırtıp atmanın ve emperyalistlerin karşısına dikilmenin hayati bir mecburiyet olduğunu anlatmış. Kastamonu Nasrullah Camii vaazı, Atatürk’ün emriyle çoğaltılarak Anadolu’ya dağıtılmış. Kalemiyle, konuşmalarıyla Kurtuluş Savaşı çalışmalarına güç katmış. Milli Mücadelenin manevi öncülerinden biri olmuş.
1920 yılının sonlarına doğru Milli Eğitim Bakanlığı, Milli Mücadelenin ruhunu yansıtacak, halkın ve askerin moralini yükseltecek, Türk milleti için bağımsızlığın ne denli önemli olduğunu tüm dünyaya duyuracak milli marş güftesi için bir yarışma açmış. Yarışmaya 700’den fazla şiir gelmiş. Fakat nitelikli bir manzume bulunamamış. Bunun üzerine, konulan maddi ödül nedeniyle yarışmaya katılmayan Mehmet Akif’ten bir marş yazması ısrarla istenmiş. Mehmet Akif de şiirini tamamlayıp teslim etmiş.
“Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak. Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak” dizeleriyle başlayıp “Hakkıdır, hür ya<şamış bayrağımın hürriyet. Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl” sözleriyle sona eren bu on kıtalık şiir 12 Mart 1921 tarihli Meclis oturumunda okunmuş ve İstiklâl Marşı güftesi olarak kabul edilmiş. Mehmet Akif, “şiir benim değil, Türk milletinindir” demiş. “Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın” demiş. 500 liralık ödülü, kadınlara ve çocuklara meslek öğreten ve cepheye elbise diken Dârûl-Mesâi isimli bir hayır kurumuna bağışlamış.
Gazi Mustafa Kemal Paşa, Mecliste marşı en ön sırada ve ayakta alkışlayarak dinlemiş. Marşın kabulünden sonra şunları söylemiş; “İstiklal Marşı’nda davamızı anlatması bakımından büyük manası olan mısralar vardır. En beğendiğim yeri şu mısralardır: “Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet. Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl.” Benim bu milletten asla unutmamasını istediğim mısralar işte bunlardır. Bu demektir ki efendiler Türk’ün hürriyetine dokunulamaz!”
İstiklal Marşımızın kabulünün yıl dönümü vesilesiyle Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk’ü, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi, Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u rahmetle ve minnetle anarken, deprem felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet, milletimize başsağlığı diliyorum.
Yayın hayatının 19. yılını idrak eden Karşıyaka Haber ailesini tebrik ediyor, kurucusu Avni Erboy’a ve saygıdeğer okuyucularımıza şükranlarımı sunuyorum.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!