Osmanlı Devleti 1914-1918 yılları arasında devam eden 1. Dünya savaşından yenik çıkmış. 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’ni imzalamış. Mondros Mütarekesi ile merkezi otoriteyi teslim alan Emperyalistler Anayurdumuzun, Anadolu’muzun çeşitli bölgelerini işgal etmiş. Paris’te yaptıkları anlaşma üzerine İzmir ve Ege Bölgesi’nin önemli bir bölümünü Yunanlılara vermişler. İki yüz bin kişilik taze ve zinde bir ordusu olan Yunanlıları, silah, malzeme ve üstün harp gücüyle destekleyerek İzmir’in işgalini başlatmışlar.
Emperyalistler, uzun yıllar süren savaşlar sonunda yorgun, bitkin ve yoksul düşmüş, gençlerinin çoğunu çeşitli cephelerde yaralı ve şehit olarak kaybetmiş Türk Milletinin direnecek hiçbir kuvvetinin, ayağa kalkacak hiçbir gücünün olmadığını düşünüyormuş. İstanbul Hükümeti ise işgallere karşı herhangi bir tedbir almadığı gibi, işgaller karşısında pasif ve kayıtsız bir tutum içindeymiş.
15 Mayıs’ta İzmir’in işgal edileceğini öğrenen İzmirliler, işgalden önce çeşitli toplantılar düzenlemiş. 14 Mayıs’ı 15 Mayıs’a bağlayan gece İzmir’in merkezinde Maşatlık alanında işgali ve ilhalkı ret toplantısı, işgali protesto mitingi yapmaya karar vermiş.
14 Mayıs günü İzmir Valisi İzzet Bey şehrin ileri gelenlerini toplantıya çağırmış. Toplantıya çağrılanlar arasında İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi de varmış. Vali toplantıda Yunan işgaline karşı çıkılmamasını, işgale direnilmemesini emretmiş. Bunun üzerine Müftü Rahmetullah Efendi; “Vali Bey, bu bembeyaz sakalım kanımla kızarabilir. Ama bu alına işgalci Yunan alçağını sükunetle selamlamış olmanın karasını sürerek Huzur-u İlâhi’ye çıkamam” diye haykırmış ve toplantıyı terk etmiş.
14 Mayıs’ı 15 Mayıs’a bağlayan gece bütün İzmir halkı Maşatlık’taki miting alanına katılmış. Müftü Rahmetullah Efendi’nin emriyle camilerde salâlar verilmiş, halk durumdan haberdar edilmiş. Mitingte Müftü Rahmetullah Efendi bir konuşma yapmış, vatan sevgisinin imandan olduğunu, İzmir’in semalarında asırlardır ezan sesleri yükseldiğini, esaret altında yaşamaktansa vatan için şerefle can vererek şehadet şerbetini içmenin daha iyi olacağını açıklamış ve şu sözleri İzmir semalarında yankılanmış; “Kardeşlerim! Ciğerlerinizde bir soluk nefes kaldıkça, damarlarınızda bir damla kan aktıkça ana vatanımızı düşmanlara teslim etmeyeceğinize Kur’an-ı Kerim’e el basarak benimle birlikte yemin edin.”
İzmir’in işgaline ilk isyan bayrağını çekenlerden biri olan Müftü Rahmetullah Efendi, işgalden sonra da duruşunu muhafaza ederek çalışmalarına gizli olarak devam etmiş. Yeraltı direniş hareketinin önde gelen isimlerinden biri olarak Milli Mücadele’ye hizmet etmiş. Yunan işgalini bütün dünyaya duyurmak için çalışmış. Çevre il ve ilçe müftüleriyle toplantılar yapmış, halkı işgallere karşı bilinçlendirmeye çabalamış.
İzmir Müftüsü Rahmetullah Efendi ve Manisa Müftüsü Alim Efendi’lerin Batı Anadolu’daki çalışmalarına Tire Müftüsü Sunullah Efendi, Turgutlu Müftüsü Hasan Basri Efendi, Edremit Müftüsü Hafız Cemal Efendi, Burhaniye Müftüsü Mehmet Muhip Efendi, Havran Müftüsü Hakkı Efendi, Kırkağaç Müftüsü Hacı Rıfat Efendiler yardımcı olmuş. İşgalcilere karşı Türk milletinin ruhunda ve benliğinde mevcut olan direnme gücünü ateşlemiş. Hepsi de “Geldikleri gibi giderler” diyerek 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Ulu Önder Atatürk’ün “Ya İstiklâl, Ya Ölüm” parolası etrafında birleşmiş.
Türk Milleti çoluğu çocuğuyla, kadını erkeğiyle, yaşlısı genciyle Atatürk’ün öncülüğünde zafere ulaşmayı başarmış. 9 Eylül’de düşman denize dökülerek, yurdumuz işgalden kurtarılmış. Atatürk’ün önderliğinde kazanılan bu zafer, sadece Yunanlılara karşı değil bütün emperyalistlere karşı kazanılan bir zafer olmuş.
İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümünü kutlarken, İzmir’in işgaline ilk isyan bayrağını çeken, Atatürk’ün takdirini kazanmış, İstiklal Madalyasıyla taltif edilmiş, Atatürk’ün Latife Hanım’la nikahını kıymış, 1872 yılında İzmir’de doğmuş, 1944’de vefat etmiş İzmir’in aydın din adamı Müftü Rahmetullah Efendi’yi, Hasan Tahsin’i, Karşıyakalı Bombacı Ali Çavuş’u, tüm şehit ve gazilerimizi saygı ve rahmetle anıyorum. Tabii en başta Milli Mücadelemizin önderi Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Cumhuriyetimizin kurucularını da... Ruhları şad olsun. Mekanları cennet olsun.
Cumhuriyetimizin ilelebet payidâr, milletimizin de bahtiyar olmasını diliyor, yazımızı Atatürk’ün şu sözleriyle tamamlıyorum: “Bütün cihan işitsin ki efendiler! Artık, İzmir hiçbir kirli ayağın üzerine basamayacağı kutsal bir topraktır.”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!