Her milletin tarihinde, toplum hafızasında ve hayatında derin izler bırakmış destanlar vardır. Vatanını, bayrağını ve mukaddesatını canından ve malından aziz bilen Türk milleti de bu uğurda gözünü kırpmadan her türlü fedakarlığa katlanarak, şehitlik ve gaziliğin yüce bir mertebe olduğunu gönlüne nakşederek nice destanlar yazmıştır. Kurtuluş Savaşı, Türk tarihinin en önemli hadiselerinden biri, tarihe altın harflerle yazılmış eşsiz bir kahramanlık destanıdır.
Bu destan; Birinci Dünya Savaşının ardından Osmanlı Devleti’nin çökmesi üzerine Anadolu’nun emperyalistlerce işgal edildiği, emperyalistlere ait savaş gemilerinin İstanbul boğazına demirlediği, vatanında hür olarak yaşama hakkına son verilen Türk milletinin Namık Kemal’in ifadesiyle “Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini/ Yok mudur kurtaracak bahtı kara mâderini” diye çaresizlik ve umutsuzluk içinde haykırdığı bir zamanda “Geldikleri gibi giderler” diyen, Şişli’de kiraladığı evde “Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir” diyerek Milli Mücadele hazırlıklarına başlayan ve 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basan “Ya istiklâl, ya ölüm” parolasıyla Türk milletinin kurtuluş meşalesini yakan Mustafa Kemal Paşa’nın destanıdır.
Bu destan; “Tek başıma kalsam da ben bir elime silahımı, bir elime Türk bayrağını alıp, tek başına Elmadığ’ına çıkar, orada tek başına son kurşunuma kadar vatanımı savunurum. Kurşunlarım bitince de vücudumu mukaddes bayrağıma sarar, düşman kurşunları ile yaralanır, bu bayrak kanımı sindire sindire emerken, ben de milletimin uğruna hayatımı feda eder, şehit olurum” diyen ve mübarek vatan topraklarını düşman işgalinden kurtarmak için olağanüstü bir mücadele örneği veren, bütün zorlukları, cesareti, azmi, imanı ve iradesiyle hiçbir engel tanımadan aşan ve Türk Cumhuriyetini kuran Büyük Önder Atatürk’ün destanıdır.
Bu destan; Başkomutan Gazi Mustafa Kemal’in “Karşılıklı siperler arasında mesafemiz sekiz metre idi. Yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekiler hiç biri kurtulamadan kâmilen şehit düşüyor, ikinciler onların yerine geçiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Şehit olanı görüyor, üç dakikaya kadar şehit olacağını biliyor, en ufak bir fütur bile getirmiyor. Sarsılmak yok. Okuma bilenler ellerinde Kur’an-ı Kerim cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i Şehadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki imanı ve ruh kuvvetini gösteren şayan-ı hayret ve şayan-ı tebrik bir misaldir” diye anlattığı Türk milletinin savaş meydanındaki kahramanlığını ve azmini ortaya koyduğu kahramanlık destanıdır. Bu destan, ay yıldızlı bayrağını ve vatan toprağını müdafaa etmek için bir gül bahçesine girercesine kara toprağa girmeyi göze alan kahraman Mehmetçiklerin destanıdır.
Bu destan, dünyaya getirdiği ve binbir çileyle büyüttüğü evladını vatan ve bayrak için “Haydi oğlum haydi git, ya gazi ol ya şehit” diyerek cepheye gönderen şehit ve gazi annelerinin destanıdır.
Bu destan; Milli Mücadele’yi başlatmak için Samsun’a giden oğlunu dualarla uğurlayan, Büyük Taarruz için Afyon’a giden oğluna mektubunda “senin için dua ediyorum Mustafa’m, zaferi almadan dönme, ben seni beklemeyi bilirim” diyen, ömrü savaş meydanlarında geçen oğluna hasret uzun yılları göz yaşları içinde geçiren Zübeyde Anaların destanıdır.
Bu destan; “Kadınsam Türk de değil miyim? Bana görev verin Paşam” diyen, müfreze komutanı olarak cephede görev yapan, üsteğmenliğe kadar yükselmiş Kara Fatmaların, “Vatan işgal altındayken evlenemem” diyerek babasının kıyafetini giyip efelerle birlikte savaşan, “Vatanı kurtarmanın karşılığı olmaz” diyerek savaştan sonra kendisine bağlanan maaşı kabul etmeyen Kübra Efelerin destanıdır. Bu destan, erkek gibi tıraş olup saçını keserek Halim ismiyle askerlerin arasına karışıp cepheye koşan Halime çavuşların, Kuvayı Milliye birliği kurmuş Binbaşı Ayşelerin, dört oğlu ve kızıyla Milli Mücadeleye katılan Ayşe Çavuşların, henüz yeni evliyken eşiyle birlikte Milli Mücadeleye katılan Makbule Hanımların, Halide Onbaşı ve Asker Saimelerin, cepheye mermi taşırken donarak şehit olan Şerife Bacıların, kısacası Türk kadınının destanıdır.
Anadolu’nun her karış toprağı, arkalarında kutsal bir vatan, muhteşem bir destan bırakan şehitlerimizin kanıyla, gazilerimizin alın teri ve emeğiyle yoğrulmuştur. Harbiye Marşında da ifade edildiği gibi Cumhuriyet kanla irfanla kurulmuştur. Anadolu’nun bağrında yatan her bir şehidin, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere her bir gazinin bir kahramanlık hikayesi ve bir destanı vardır.
“Tarihin dilinden düşmez bu destan/ Nehirler gazidir, dağlar kahraman/ Her taşı yâkut olan bu vatan/ Can verme sırrına erenlerindir” dediği gibi şairin... Destan kahramanları yıllar, yüzyıllar geçse de unutulmazlar, milletin hafızasından silinmezler. Rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz o kahramanları... Ordularımızın Başkomutanı, Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi... Kadını erkeği, yaşlısı genciyle canları ve kanları pahasına cennet vatanımızı ve Cumhuriyetimizi bizlere miras bırakan kahraman ecdadımızı... Ruhları şad olsun. Mekanları cennet olsun. 100. yılını idrak ettiğimiz Cumhuriyetimiz ilelebet payidar, milletimiz bahtiyar olsun. Cumhuriyet Bayramımız kutlu, yarınlarınız mutlu ve umutlu olsun.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!