Dünyayı teşriflerinin yıl dönümünü idrak ettiğimiz Sevgili Peygamberimiz, İslam dinine dair en özlü tanımı ahlâk üzerinden yaparak “İslam güzel ahlâktır” buyurmuş ve kendisinin “güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildiğini” ifade etmiştir. Sahip olduğu ahlâki erdemlere Yüce Rabbimizin “Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin” övgüsüne mazhar olan Hz. Peygamber, güzel ahlâkın canlı bir örneği olmuştur. Kur’an-ı Kerim onu yaşanabilir en güzel model olarak takdim etmiş ve örnek alınmasını istemiştir. Ancak unutulmamalıdır ki örnek almak için, örnek alınacak şeyin doğru anlaşılması gerekir. Doğru bilgi olmadan anlamaktan söz edilemez. Onu sevmek ve örnek almak, yalın bir taklit ve sünnetinin belirli şekillere hapsedilmesi değil, sünnetinin ve hayatının bütün yönleriyle doğru bir şekilde tanınması, insanlığın huzur ve mutluluğu için yaptığı çağrının güncelleştirilerek hayatımıza yansıtılması, güzel ahlâkının ve öğretilerinin davranışlarımızın ekseni ve rehberi yapılmasıdır.
Hz. Peygamber hayatı boyunca Yüce Yaratıcı’ya iman edip onu içtenlikle sevmeyi, sadece ona kulluk etmeyi, insan haklarına uymayı, herkesin ve her şeyin hakkını gözetmeyi, zayıf ve muhtaçlara yardım etmeyi, yetim ve kimsesizlere kol kanat germeyi, anne babaya iyilik yapmayı, komşuluk ve akrabalık bağlarına riayet etmeyi, kimseyi kırmamayı, kötülüklerden uzak durmayı, iyilikle yarışmayı, yararlı insan olmayı öğütlemiştir. İnsanları barış ve kardeşlik içinde yaşamaya, hak ve hukuka riayete davet etmiştir.
Hz. Peygamber, erkekler gibi kadınları da bağımsız ve saygın birer kişilik olarak görmüş, genç kız ve kadınların hor görülmesine, dışlanmasına, incitilmesine, haklarından mahrum edilmesine,şiddete maruz kalmasına, zorla evlendirilmesine asla müsaade etmemiştir.
O sevgi ve rahmet Peygamberi, her alanda her türlü şiddete karşı çıkmış, “İnsanlara merhamet etmeyene Allah da merhamet etmez. Siz yeryüzündekilere merhamet ediniz ki Allah da size merhamet etsin” buyurarak sadece insana değil bütün varlıklara şefkat ve merhametle davranmayı öğütlemiştir.
Nazik, kibar ve güler yüzlü, sempatik ve alçak gönüllü, hoşgörülü, temiz ve tertipli olmayı, bağışlayıcı, mütevazi, vefakâr olmayı öğütleyen Peygamberimiz kin, husumet, gurur, kibir, böbürlenme, gıybet, iftira, yalan, riya ve gösteriş gibi davranış bozukluklarından uzak durulmasını istemiştir.
Bir gün Hz. Peygamber’e bir zat gelerek, “Bana İslam hakkında öyle bir söz söyle ki, senden başka hiç kimseye bir şey sorma ihtiyacı hissetmeyeyim ve o söz bana yeterli olsun” demiş, Peygamberimiz cevaben “Allah’a inandım de sonra da dosdoğru ol” buyurmuştur. Hz. Peygamber özünde ve sözünde, hayatının her alanında doğruluk ve dürüstlüğü güvenilirliği ilke edinmiş, en azılı düşmanları bile ona Muhammedül- Emin “güvenilir Muhammed” demiştir.
Her türlü aldatmayı ve hileyi yasaklayan Peygamberimiz bir gün çarşıda dolaşırken bir yiyecek yığınının önünde durmuş ve elini çuvalın içine sokmuş, parmağına bir ıslaklık gelmiş ve “Bu nedir?” diye sormuş. Satıcı; “Yağmur yağmıştı, ıslanmış olacak” demiş. Peygamberimiz, ıslak tarafı herkesin görebileceği şekilde üste koyması gerektiğini söyledikten sonra “Bizi aldatan bizden değildir” buyurmuştur.
Hz. Peygamber adaletli olmayı, ifrat ve tefritten, aşırılıklardan kaçınmayı, israftan uzak durmayı, emanetleri korumayı, başkasının malına haksız yere el uzatmamayı, insanlara zarar vermekten, rencide etmekten sakınmayı, kul ve kamu hakkından kaçınmayı öğütlemiştir. Sevgili Peygamberimiz; “Müslüman, elinden ve dilinden insanlara zarar gelmeyendir. Mü’min, insanların malları ve canları hususunda kendisine güven duydukları kimsedir” buyurarak ideal Müslüman portresine vurgu yapmıştır.
Bir gün sahabe ile otururken Peygamberimiz; “Sizce müflis kimdir?” diye sormuş, yanında bulunan sahabe; “Bize göre müflis, bir dirhem parası kalmamış, bütün mal varlığını kaybetmiş kimsedir” diye cevap vermiş. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle buyurmuş; “Benim ümmetimden müflis kimse, kıyamet günü namaz, oruç gibi ibadetlerle gelen, ama aynı zamanda birine kötü söylemiş, birine iftira atmış, diğerinin malını yemiş, bir başkasının kanını dökmüş, başka birini dövmüş olarak Allah’ın huzuruna gelip, yaptığı ibadetlerin sevabı kötülük ettiği bu insanlara dağıtılan, hak sahibi insanların alacakları bitmeden de sevapları biterse, onların günahı alınıp üzerine yüklenilen ve böylece cehenneme atılan kimsedir.”
Hz. Peygamber bu hadisinde, bol miktarda ibadetleri yanında birçok kul hakkı ihlallerinde bulunmuş olan bir Müslüman tipinden söz ederek bu kişinin ahirette uğrayacağı ziyan ve hüsranı gerçek iflas olarak nitelemiştir. Hadisin manasını çok güzel kavrayan Yunus Emre bu gerçeği herkesin anlayabileceği bir yalınlıkla şöyle ifade etmiştir; “Bir kez gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil/Yetmiş iki millet dahi elin yüzün yumaz değil/ Ak sakallı bir koca, bilmez ki hali nice/ Emek vermesin hacca, bir gönül yıktı ise”
Hz. Peygamber’in insanlığa çağrısı “İyi İnsan” hedefi üzerine bina edilmiştir. İyi Müslüman her şeyden önce iyi insan olmayı başarabilendir. Çünkü İslamiyet insaniyettir.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!