İnsan en şerefli varlıktır. Yüce Allah insanı yaratırken ona kendi ruhundan üflemiş ve insan onunla hayat bulmuştur. Her ne kadar insanın aslı bir toprak parçası, bedeni et ve kemikten ibaret ise de insan, Yüce Allah’ın ruhunu taşıyan ve onunla hayat bulan yegâne varlıktır. Onun değeri de buradan kaynaklanmaktadır.
Kur’an-ı Kerimde bildirildiğine göre; Yüce Allah meleklere; “Ben kuru çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım. Ona şekil verdiğim ve ona kendi ruhumdan üflediğim zaman, onun için saygı ile eğilin” buyurmuş. Ve melekler hemen saygıyla eğilmiş. Şeytan, saygı ile eğilenlerle beraber olmaktan kaçınmış. Şeytanın bu davranışı, insan için saygı göstermemesi, Kur’an-ı Kerimde büyüklük taslamak ve inkar etmek olarak bildirilmiş.
Çünkü insanı kabul etmemek ve insana saygı göstermemek, insanın kabul edilmesini ve ona saygı gösterilmesini istemiş olan Yüce Yaratıcıya karşı gelmektir.
İnsana saygı Allah’a saygı demektir. İnsana hizmet Allah’a hizmet demektir. Bir insanın kanını akıtmak bütün insanların kanını akıtmak demektir. Bir insanı horlamak, küçümsemek, kandırmak…Allah’ı ve bütün insanlığı horlamak, küçümsemek ve kandırmak demektir.
Hz. Peygamberin bildirdiğine göre Yüce Allah kıyamet gününde bir kimseye şöyle seslenecek; “Ey Ademoğlu; Ben hastalandım, beni ziyaret etmedin… O şahıs; Ey Rabbim! “Sen alemlerin Rabbısın ben seni nasıl ziyaret edecektim” deyince, Allah; Hani filan kulum hastalandı da onu ziyaret etmedin ya. Eğer onu ziyaret etseydin, beni onun yanında bulurdun” diyecek.
Yine Yüce Allah; “Ey Ademoğlu! Ben senden yemek istedim de, beni doyurmadın” diyecek. O şahıs; Ey Rabbim, Sen alemlerin Rabbısın, ben seni nasıl doyuracaktım.” Deyince Cenab-ı Hak; “Hani filan kulum senden kendisini doyurmasını istemişti de, onu doyurmadın ya. Eğer onu doyursaydın beni onun yanında bulurdun” diyecek.
Yine Yüce Allah; Ey “Ademoğlu! Ben senden bana su ikram etmeni istemiştim de benim susuzluğumu gidermemiştin” diyecek. O şahıs; Ey Rabbim, Sen alemlerin Rabbısın, ben sana nasıl su ikram edebilirdim” deyince Allah; “Hani filan kulum senden su istemişti de, ona su vermemiştin ya. Eğer onun susuzluğunu giderseydin, beni onun yanında bulurdun” diyecek.
Peygamberimiz bu hadisinde, Allah’ı ziyaret etmek, ona yiyecek ve su vermek ifadelerini mecazen kullanmış. Yüce Allah’ın insanlara yapılan iyiliği adeta kendisine yapılmışcasına önemsediğini ve bu düzeyde değerlendirdiğini çarpıcı bir şekilde ifade etmiş…
Elbette yaptığı iyilikle Allah’a fayda sağlayabilecek, kötülükle de zarar verebilecek kimse yoktur. Kur’anın ifadesiyle “iyilik yapan kendi lehine, kötülük yapan kendi aleyhine davranmış olur. İnsanlara iyilik yapmakla o insanlar fayda görecek ama bundan en çok Yüce Allah memnun ve hoşnut kalacaktır. Allah’ın bu hoşnutluğu ise iyilik sahibinin en büyük kazancı olacaktır. Hiç şüphesiz Allah iyilik yapana kendi şanına yakışır bir karşılık verecektir.
İşte Peygamberimiz, Yüce Allah’ın insanlara yapılan iyiliğin, insanlara yapılan hizmetin kendisine yapılmış kabul edeceğini belirtmiş.
Hz. Peygamber insanlara değer vermiş. İnsan onurunun dokunulmaz olduğunu, bir insanın değerinin Kâbeden daha üstün olduğunu belirtmiş. En yakından başlayarak kademe kademe anne baba, yakın ve uzak akraba, komşular, arkadaşlar, çevresindekiler, tanımadığı, bilmediği bütün insanlar, hatta hayvanlar da dahil bütün mahlukata rahmetle ve merhametle davranılması gerektiğini dile getirmiş, daima iyilik yapmayı, eza, cefa ve eziyet etmemeyi emretmiş. İnsanlarla ilişkilerde ölçülü, şefkatli, merhametli, sempatik ve hoşgörülü davranılmasını öğütlemiş, “Kolaylaştırın zorlaştırmayın, müjdeleyin nefret ettirmeyin” buyurmuş.
Peygamberimiz insanlarla iç içe yaşamış, onlardan biri gibi hayatını devam ettirmiş. İnsanların dertleriyle sıkıntılarıyla ilgilenmiş. Darda kalanın, sıkıntı içerisinde bulunanın imdadına koşmuş, derdine deva olmuş.” İnsanların en hayırlısı onlara en çok faydası dokunan, yararlı olandır” buyurmuş.
Karşıyaka’mızda halka hizmet Hakk’a hizmettir anlayışıyla görev yapan, çevresindeki insanların sorunlarıyla hemhâl olan, sıkıntılarını paylaşıp çözüm bulmaya çalışan, Atatürk’ün ifadesiyle demokrasinin temel taşı fedakâr muhtarlarımızın Muhtarlar Günü kutlu olsun.
28 Ekim Çarşambayı Perşembeye bağlayan gece idrak edeceğimiz, alemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın dünyayı teşriflerinin yıldönümü Mevlid Kandili mübarek olsun…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!